YAŞLILAR: "BAŞ" OL DA, İSTERSEN SOĞAN BAŞI OL, DERDİ.

YAŞLILAR: "BAŞ" OL DA, İSTERSEN SOĞAN BAŞI OL, DERDİ. 

Ülkemizin bir yeri acıdığında, o acıyı hissetmemek mümkün değildir. Ancak doğa da; ötesine berisine, çayına, deresine, rastgele yerine uygunsuz inşaatlar yapıp; binalar, köprüler, menfezler kondurursanız çok kızıyor ve öfkeleniyor. Şekil (A) da görüldüğü gibi. "Sinirlenme kızma! Dereye nazır apartman dikilmiş, devlet köprü ve menfez yapmışsa ne olmuş, ne var bunda?" Derseniz, vereceği cevap: "Rahatımı bozdunuz, yolumu kapattınız, apartmanları diktiniz, bana ayrılan sınırı ihlal ettiniz, vallahi yettiniz bittiniz." Dercesine ortalığı yıkıp, yıkılanları önüne katıp insanları perişan etti. Giresun'daki sel felâketi, çok üzücü fotoğraflarla yurdu hüzünlendirdi. Ancak doğa; kurallara aykırı hareket edenler tarafından yaralanırsa, çok sinirleniyor ve maalesef intikamı da çok acı oluyor. Görüyoruz, üzülüyoruz, ah diyoruz, vah diyoruz ama bildiğimizden şaşmıyoruz. Sonunda, doğadan öyle bir şamar yiyoruz ki!

Şehrimiz coğrafyası, konumu itibarı ile Karadeniz'deki herhangi bir şehrin coğrafyasına benzememesine rağmen yoğun yağmur alan kenttir.  Yıllar önce, çarşı ortasından geçen üzeri kapalı bir derenin, bir sağanak yağışta azgın ve taşkın akışı sonu, ölenler olmuş ve asfalt cadde, karnıyarık patlıcan gibi ortasından yarılmıştı. O dehşet görüntüyü, o gün bir kenardan seyretmiştik. Bu durum şehrimiz için büyük bir yıkımdı, aklımıza gelmeyen başımıza gelmişti. Ancak belediye başkanı, hiç vakit kaybetmeden hemen konu üzerine eğildi ve aşırı yağmurlarda azan derenin debisini düşüren tedbirler aldı. Sonunda azgın dere munis beygire dönüştü! Şimdi sakin bir şekilde hiçbir yere, hiçbir kimseye en önemlisi, çarşıya ve caddelere zarar vermeden akmaktadır. Üstüne üstlük üzeri de, halen kapalıdır.

Batılılaşma kavramını ilk defa ortaya atan ve Osmanlı aydınları arasında yer alan Ziya Paşa: "Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde" derken akıl ve mantık ile hareket eden insanları kastetmiş, o insanlardan biri olan zamanın belediye başkanı, ortaya iyi bir sonuç çıkarmıştır.

Böyle yazdığınız zaman, yurdumuzda çok kullanılan bir karalama deyişi vardır. "Yağ çekmek!" Bir kere bile bu deyişi uygulamış olsam, gam yemem. Ayrıca benim gibi davranan milyonlarca yurttaşın olduğuna da inanıyorum. Ama on parmağında on kara olanlar, o karayı sürer gider, arkasına bakmaz. Kara çaldığım insan ne olur demez. Oysa kendisi; her an, her yerde birilerine paspas olmaya hazırdır. Bunu da, yılışık ve sevimsiz hali ile yapar.

Yurdumuzun her şehrinde, ilçesinde, mahallesinde dere ve dereler vardır. Örneğin: Yaşadığım şehirde anımsayabildiğim, üç adettir ve üç'ü de, zarar veremez hale getirilmiştir. Azgın dereler, mühendislerin ıslah projeleri ile akışı bir düzene sokulmuş, dere; sarhoş külhanbeyi gibi sağa sola zarar vermekten alıkonulmuş, yurttaşın evini barkını, eşyalarını önüne katıp götüremez olmuştur. Yeter ki, yerel yönetimler; içine duygu katılmamış, hakkında yanlış hesap yapılmamış! Akıl, mantık ve yasalara uygun verilmiş kararlara imza atsın ve kurallar uygulansın. Adamsendecilik, boş vericilik yapılmasın.

Denizli il'i Sağlık müdiresi, KOVID-19 pozitif çıkan kişiyi Muğla'da bir düğünde bulduklarını açıklamış. Filyasyon görevlileri, Covıd 19 şüphelisini polis gibi izliyor ve eski bir deyişle "İğnenin yurdasına girse, buluyor" İyi ki, Muğla'da düğünde buldunuz ve aldınız. Bir de, Muğla'da arayıp bulamasaydınız, araştırırken, yakınlarından biri, yerel ağızla: "Az evee, Denizli'yi giddidin, bişe mi deyordunuz?" Deseydi, haklı olarak küplere binerdiniz. Böyle bir durumda yapılacak olan, o yorgunlukla tekrar Denizli'ye dönüp, "Kıskıvrak ele geçirelim" Diye düşünmek ve bu düşünceyi uygulamaktır, herhalde? İzleme görevi gerçekten büyük yorgunluk, bunaltan ve insanı canından bezdiren bir koşuşturma. Birde: Denizli'ye vardığınızda, komşularından biri: "Acık evee, Moğleyi giddidin, neden sordun? Bişee mi, vaa?" sorusu sorsaydı, hadi bakalım! Alın tefleri elinize, hep beraber buyurun: "Kadifeden kesesi, Muğla'dan gelir sesi, düğünleri pek sever ciğerimin köşesi" Türküsünü çalıp çığırmak rahatlatıcı karar olurdu, mutlaka. O arada insan, fare ile kediyi aklına getirip sinirli hali ile gülme krizi geçirebilirdi.

Neyse ki, böyle şeyler olmamış. Gazeteye verdiğiniz demeç sonunda: "Sizlere iyi uykular, biz işteyiz, kalın sağlıcakla" Demişsiniz ya müdire hanım, veda edişiniz bendenizi hüzünlendirdi. Çünkü biz mışıl uykularda iken, sizin görevde olmanız hali, zor bir durum. (Çocukluğumda, şehrimizin yerli halkı, kendisi veya yakınına haksızlık edildiğinde; içinin yandığı, üzüldüğü ve kahroldu için, duygusunu: "Hırkatımı gitti" diyerek belirtirdi. Bendeniz de, gece/gündüz koşuşturmanızın zorluğunu dikkate alarak o sözcüğü kullandım. Tanrı yardımcınız olsun.

Evvelki hafta Cumartesi günü Kışla parkına gittim. Çünkü bir yurttaş, önüme geçip: "Bedri bey, lütfen Kışladaki tuvaleti bir kere görün!" Dedi. Gidip gördüm. Yurttaş öyle haklıydı ki... Ne diyeyim, nereden başlayayım bilmiyorum! Büyükşehir belediyesinin hangi ilgili Daire başkanını, konu için: "Beyefendi, siz o koltukta niye oturuyorsunuz?" Diye sorup, sözüme öyle devam edeyim: "Maaşınızı alıp cebinize koyuyorsunuz, makam otomobilinizle evinize gidip, geliyorsunuz. Yazın sıcak, Kışın soğuğu görmüyorsunuz. O makamı, o maaşı ve altınıza otomobili, yurttaşın verdiğini unutmayınız! Bilmem farkında mısınız? Yurttaş sizden o küçücük hizmeti bile layığı veçhile alamamış. Özellikle COVID-19 sorunu ile mücadele ederken, şehirdeki o ve ona benzer tuvaletler mikrop yuvası haline dönüşmüş" Bundan sonra, virüs bu gibi genel tuvaletlerden yayılacaktır."

Sayın Daire Başkanı! Şimdi kamuoyu adına, zatıalinize bir soru yönelteceğim: Size bu rahat çalışma ortamını sunan halkın, Kışla parkında kullanmak zorunda bırakıldığı tuvaleti hiç gidip gördünüz mü? Sanmıyorum! Eğer görmüş olsaydınız asla ve kat'a böyle bir fotoğraf ortaya çıkmaz, bu yazıda yazılmazdı. Müsaadenizle bilgilendireyim: WC, Tek kelime ile: (Rezalet) Tek kelime ile: (Pislik) Birkaç kelime ile: (Utanç verici, insan onurunu rencide edici ve maalesef, kötünün kötüsü.) Üstüne üstlük o koca park için olup da, olanı iki kabin!" Öyle bir tuvalet inanın başka bir yerde yoktur. O çirkefin içine, insan asla girmez, girmemeli, elleri ile hiçbir yere dokunmamalıdır! Yerel yönetimin tuvalet hizmetlerinde, nedense mükemmele erişememe zaafı var. Pırıl pırıl tuvaletler hizmete bir türlü sokulamıyor. Sayın Daire Başkanı! Büyükşehirde böyle bir yanlış nasıl olur? İl dışına gittiğimde o pırıl pırıl tuvaletleri gördükçe, üzülüyorum" Bu kötü fotoğrafın sorumluluğu doğrudan doğruya sizin! Ama maatteessüf, sıkıntısını Sayın BŞB/Başkanı omuzlayacaktır. Çocukluğumuzun yaşlıları, mecaz anlamda: "Baş ol da, istersen soğan başı ol!" derdi. Olunmasına olunuyor, ama böyle bir eleştirinin, hedefine de oturtuluyor!

YAZARIN DİĞER YAZILARI