ATATÜRK DEVRİMİNİ BESLEYEN İLKELER

 

ATATÜRK DEVRİMİNİ BESLEYEN İLKELER

                      

 

 

Her ne kadar Atatürk Devriminin tüm yönlerini kapsamasa da 1930’lerin başında CHP’nin ambleminde altı okla gösterilen ilkeler devrimin ana hatlarını ortaya koyar. Cumhuriyetin geleceğe taşınması için hem ışık hem yol olan bu ilkelere bugün kimi çevrelerin ısrarla saldırması boşuna değildir.

Geliniz Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 80. yıldönümünde bu altı ilkeyi günümüzün değerleriyle bir daha değerlendirelim.

NE KADAR CUMHURİYETÇİYİZ?

      Ekim 1923’te kurulan yeni Türk yönetimini tanımlamak için kullanılmış bir sözcüktür. Bu Arapça sözcük İslâm dünyasında erken dönemlerde kullanılmıştır.

        Tanzimat döneminde Cumhuriyet kavramı demokrasi kavramıyla örtüşür nitelikli kullanılmıştır. Örneğin Şinasi, Reşit Paşa’yı;

     Eyâ ahâli-i fazlın reis-i cumhuru

 diyerek över. Reşit Paşa karşıtları da onu Cumhuriyet ilan etmeyi amaçlamakla suçlarlar.

     1870’lerde Ali Suavi de Fransız düşünürlerinden etkilenerek Cumhuriyet yönetimi ister.( La Republika gazete çıkarır.)  Namık Kemal  ( Hürriyet 1968) İslâm’ın başlangıcında da cumhuriyet olduğunu ileri sürer. Ancak Genç Osmanlılar hiçbirinin kafasında hükümdarsız bir cumhuriyet fikri yoktu. Cumhuriyet, halkın egemenliğine dayalı yasal bir hükümdarlıktı.

      II. Abdülhamit’in saltanatı süresince baskı nedeniyle Mustafa Kemal de dahil olmak üzere İttihat ve Terakki bayrağı altında yurt dışında yayımlanan gazeteleri dergileri ve Rousseau’nun Toplumsal Sözleşme,   Montesquieu’nun Yasaların Ruhu kitaplarını özümsediler.  Bu arada Meşrutiyetin başarılı olmasının cumhuriyet fikrini gerilettiğini de söylememiz mümkündür.

     Mustafa Kemal’in kafasında cumhuriyet fikri nasıl doğup geliştiği pek açık değil; ancak onun:

      Ben milletin vicdanında ve istikbalinde ihtisas ettiğim büyük tekamül istidadını bir milli sır gibi vicdanımda taşıyarak peyderpey, bütün toplumumuza uygulamak mevcudiyetinde idim.” Sözü çalışmalarında zamanlamaya ne kadar önem verdiğini gösterir.“Uygulamayı  birtakım aşamalara ayırmak ve olaylardan yararlanarak milletin duygu ve düşüncelerini hazırlamak ve aşama aşama yürüyerek  ulaşmaya  çalışmak…” sözleri de  onun, her işin ancak milletle birlikte başarılabileceği inancının açık ifadesidir. (Bu sözlerin “Atatürk bir diktatör  müdür?” sorusuna verilebilecek iyi yanıtlar olduğunu  da söyleyebiliriz. )  Bütün bu  ifadeler,   onun cumhuriyet düşüncesine de çok önceden inanmış olduğunun birer göstergesi olarak algılanmalıdır.

     “ Yeni yönetimin ilk yılında cumhuriyetçilik, Kemalist ideolojinin temeli olarak kabul edildi.” Cumhuriyetçilikle amaçlanan aslında halk egemenliğidir. Herkesin yasalar karşısında eşitliği de bu ilke içine yerleştirilme bir kavramdır. Ancak, Cumhuriyetçilik ilkesiyle geriye dönüş özlemlerinin önünün kesilmesinin amaçlandığını da söyleyebiliriz.

     “ Büyük Millet Meclisi, millet adına egemenlik hakkını kullanır; egemenlik birdir, kayıtsız şartsız milletindir.”

    “ Türk vatandaşları, anayasanın verdiği bireysel ve toplumsal özgürlük, eşitlik, dokunulmazlık ve mülkiyet haklarına sahiptirler.”

      Cumhuriyet, ulusal egemenlik ülküsünü en iyi ve güvenilir biçimde temsil eden, uygulayan devlet şeklidir.”

     İrade ve egemenliğin kaynağı millettir. Bu irade ve egemenliğin, devletin vatandaşa ve vatandaşın devlete, karşılıklı görevlerini hakkıyla kullanmalarını düzenlemesi önemlidir.”

   “ Milletin saltanat ve egemenlik makamı, yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisidir... Bundan başka bir saltanat makamı, bundan başka hükümet kuruluşu yoktur.  Ve olamaz.”

    Sözleri Atatürk’ün cumhuriyetçilik ile demokrasiyi bir arada düşündüğünün önemli göstergesi olarak algılanmalıdır.

     Öyleyse soralım.

    Sizce bugünkü rejimle, Atatürk’ün algıladığı “ Cumhuriyet” birbirine ne kadar benziyor?

    Adı ne olursa olsun, işlevsizleştirilmiş Büyük Millet Meclisiyle, tarafsızlığı ve güvenilirliği sorgulanan yargısıyla kısacası yasama, yargı; hatta yürütme erki tek adama bağlanmış yönetim şeklini, adı cumhuriyet olsa da “demokrasi” ile yan yana getirmek hiçbir demokrat ve cumhuriyetçinin içine sindirebileceği bir şey değildir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI