HÜZÜN AYLARI VARDIR DOĞANIN
İNSANARIN DA
Eylülde başlar hüzün günleri doğanın
Bir derin uykuya hazırlanır her yer
Kasvetli günleri doğuyor yeşilliklerin
Acelesi var son tomurcukların
Bulutlardan alıyor sanki
Yağmurun kokusunu
Rüzgarın öfkesini de duyar gibi
Ovalardan dağlardan
Kırlardan bayırlardan
Nereden bakarsan bak
Telaşı gözlenir doğanın
Hele o yaprakların
Tutunacağım diye dallara
Çırpınışını görüyoruz her yerde
Hani biz yaştakiler var ya
Bir başka görünürüz bu yaşlarda
Acelemiz niye dersiniz
Telaşımız neden
Gençler anlayamaz bunu asla
Bilemez ne olduğunu
Sonları görünen yaşamların
Bitmekte olduğunu
İşte o zaman bizde
Bir şeyler oluşuyor farkında olmadan
Sonları yaşamın mı ne
Körüklüyor bir şeyleri içimizde
Önce bir bir düşer önümüze
Doğduğumuzdan beri geçen zaman
Ne varsa yaşanmış olan
Hani o zamanlar var ya
Düşünmedik örneğin
Gelecekte gelecekte bir zaman
Hangi özlemlerle dolup taşacağımızı
Geriye bakınca
Nasıl da geçivermiş bunca seneler
Nereye saklınmış acaba
Büyür zamanla kavgamız içimizde
Zaten başka kavgalara
Yetmez artık gücümüz
İşte bu gün
Tükettiğimiz günlerin
Kavgalarını veriyoruz kendimizle
Ve sorguluyoruz kendimizi çoğu kez
Hangi doğruları çiğnedik
Hangi yanlışlar çekti bizleri
Sinemanın şeridi gibi
Gelip geçiyor zaman perdesinden
Kimi sevgilere yanarız
Kimi aşklarımıza takılırız
Hani Attila İlhan gibi olamadık çocuğumuz
Olmayan kadınları sevmedik
Zaten sevmezdik ki
Bir gün bile çözemedik sırrını
Nasıl sevebilir insan
Yoktu denilen kadınlarını
Bizim sevdiklerimiz vardı ama
Haberleri yoktu sevildiklerinden
Öylesine saklıydılar içimizde
Ve öylesine uzak ellerimizden
Kimi çocukluk yaşlarında
Kimi sonrakı yaşlarda
Yer buldu düşlerimizde
Şimdi hepsi bir masal
Üstelik anlatılamayan
Ama bir zamanlar
Can gibi yaşanmış olan
Geçmişe götürdü bu mevsimler beni şimdi
Doğanın hüzünlerini düşünürken
Daldık kendi hüzünlerimize
Kurcalayarak eski günleri
Yani anlayacağınız
Karıştırma vaktidir bizde
Tüccar gibi eski defterleri
Demek ki başlamış çoktan
Doğanın hüzün ayları
Hüzün günleri…