NASIL OLUŞTURACAĞIZ BİRLİKTE YAŞAM KOŞULLARINI ?

 

 

                 NASIL OLUŞTURACAĞIZ BİRLİKTE YAŞAM KOŞULLARINI ?

         Bir apartmanda,bir köyde,bir mahallede,kasaba veya kentte birlikte yaşamın olabilmesi için oradaki insanlar ortak noktaların bulunması ve yaratılması gerekir..Ortak noktalar çoğalırsa ancak ortak yaşam gerçekleşir.

Bunu bilmeyen yok ama herkesin bildiği bu konuyu işleyen,bu konuda kafa yoran   hemen hemen yok gibi..

      Ortaklığı kurmak zordur ama bozmak kolaydır. Anlayış,sevgi,saygı,hoşgörü ortaklığı yaratacak olan tek bağdır. Bu bağlardan birini zayıflattığınız zaman orada ortaklıktan söz edemezsiniz.

       Ortaklığı oluşturan insanlar arasında BİZ ve ONLAR,BİZ  ve SİZ  farklılığı yaratıldığı zaman aradaki bağ kopar.Artık orada ortak yaşam tehlikeye düşer.Ortak yaşamın en büyük düşmanı farklı inançtakilerin,arklı etnik yapıların biz ve onlar diye kutuplaşması ve kutuplaştırılmak istenmesidir.İnsanlar bunu düşünmeye,özlemeye başladığı zaman ortaklıklar zayıflar düşmanlıkları yeşerir yerine.Aynı yerde uzun yıllar birlikte yaşanmış olsa bile bir kere böyle bir farklılıkla bakılmaya başlanırsa artık orada ortaklık yerine düşmanlık filizlenmiş olur..

   Hele  hele siyaset bu ayrımlaşmayı kaşımaya ve buradan pay almaya soyundurulursa artık ortaklık sadece geçmişte yaşanmış bir düş olarak kalır. Yetmişli yıllara kadar bu toplumda köyde ,kentte ,mahallede Türk VE Kürt birlikteliği,arkadaşlığı,dostluğu yaşanıyordu.Kimse bundan şikayetçi olmuyordu.Hata insanlar arasında bu dostluklar arkadaşlıklar gıpta ile bakılıyor ve ne mutlu onlara türünden söylemler bile oluyordu.

Babamın  çalışma arkadaşı Kazım amca dediğimiz bir Kürttü aynı zamanda komşumuzdu da..Hiçbir zaman birbirlerimizle bir olumsuzluk yaşanmamıştı.

  Bu gün bu birlikteliği yaşamak mümkün değil ülkemizde.Bu dostluğu sürdürmek zaten mümkün değil. Biz ve onlar diye bakınca hemen devreye birileri girer ve ne işin var onunla diye size tepki gösterir.Çevrenin artık bu birlikteliklere katlanması mümkün değildir..

    Elli beşli yıllardan Yugoslavyadan göç ederek gelmiştik Türkiyeye.Oradaki tüm mal varlığımızı bırakarak gelmiştik.Neden bunu yaptığımızı sorduğum zaman dedemin yanıtı şu olmuşta:"Evet şu andaki devlet anlayışından asla bir zararımız yok.

Hatta bizi göç etmemek için devlet adına birileri epeyce uğraşmışı ama biz göçte kararlıydık,Çünkü bulunduğumuz yerde azınlık olarak yaşamak zorundaydık.Azınlık olarak yaşamanın ne olduğunu ise sadece yaşayanlar bilir..En küçük bir kıvılcımda bu azınlıklar arasındaki farklılık düşmanlığa dönüştürülebilir.Biz bundan kaçtık  işte.."

   Yugoslavyanın parçalanması sırasında bir Müslüman kızı ekranlarda şunları anlatmıştı.Komşularımız Sırplardan Boşnaklardan ve bizlerden oluşuyordu.Kendimi bildim bileli can ciğer yaşamıştık KOMŞULARLA ..Hiç bir kavgamız olmamıştı.Ancak iç savaş başlayınca her şey değişti.Komşular arasında soğuk rüzgarlar emeğe başladı.Ailelerimiz bile bizi ayırmaya kalkıştı.Çünkü artık birbirini öldürüyordu çevredeki insanlar.Ölenler sizden bizden diye anılmaya başlandı.Artık bir arada yaşamak mümkün olmayacaktı.

ONUN İÇİN BİZ FIRSATINI BULUP İtalyaya kaçmak zorunda kaldık.

   Anlaşılan dedem çok haklıymış.Eninde-sonunda düşmanlıklar büyütülecektir birileri tarafından.Onun için azınlık olarak yaşamaktan kaçınmamız gerekirdi

    Atatürk bu özelliği bildiği içinulusun ırksal unsurlara dayandırılmadan oluşturulması gerektiğini söylemişti.

    Bu gün herkes farklılıklardan dolayı yaşananları konuşuyor bu toplumda,Ama kimse bu farklılıkların ortaklıklara dönüştürülmesi gerektiğini söyleyemiyor.söyleyen olunca hemen ötekilerden yana olmakla suçlanıyor..

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI