TARİHİN EN AYDINLIK ÇAĞI ANTİK ÇAĞMIDIR (1)

Tarihler pek yazmak istemez ama.düşünce açısından belki de en aydınlık dönemdir Antik çağ denilen dönem..Bazı felsefeciler bile bu aydınlıktan söz etmek istemez.Antikçağın çok renli düşünürleri vardır.Bu gün çoğu insanın söyleyemeyecekleri sözleri o dönemde kullanmışlardır düşünürler.Bu gün o sözler egemen anlayışları epeyce rahatsız edebilecektir.

Epey itiraz getirebilecektir.Bunun içindir ki çoğu insan, düşünür ve tarihçi onlara değinmez bile..Aslında değinemez de ondan.

Felsefe tarihlerinde bile  rastlamak mümkün değildir bazı söylemlere..Ama o günün koşullarında bunu söyleyebilen düşünürler çıkmıştır.Bırakın söylemlerine isimlerini bile  günümüzde rastlamak neredeyse olanaksızdır..size bir örnek verelim..Trazimakhos diye bir antik çağ düşünürü ile ilgili bilgiye ulaşamazsınız bu gün   Belki kıyıda -köşede bir yerde egemen anlayışların dikkatinden kaçtıysa  adını görebilirsiniz..

   Antik çağ denilen dönem pozitif bilimlerin henüz gelişmediği sadece akıl bilgisinin yaratıcılığı ile ünlenmiş bir dönemdir.Yani bu dönemde akıl bilgisini destekleyecek pozitif bilimlerin bilgisi henüz yaşama damgasının vurmamıştır.

Buna rağmen akıl bilgisinin  en güzel örnekleri verilmiştir bu çağda..

Bu gün bir savımızı pozitif bilimsel verilerle destekleme şansımız var ama o zaman düşünürlerin böyle bir seçeneği henüz ortaya çıkmamıştı..Buna    karşın yine de aklın bu gün bile söyleyemeyeceği bilgileri ortaya çıkabiliyordu bu dönemde..

   Ancak Antik çağın sonlarına doğru egemen anlayışlar her zaman duydukları rahatsızlıkları duymaya başladılar.

Yani boş durmadılar onlar da akla karşı durmayı,her zaman olduğu gibi, devreye sokuyorlardı.

Yasaklarla,suçlamalarla.düzmece yargılarıyla kendilerini göstermeye  başladılar.Örneğin Sokrates diye biri çıkıp(MÖ.4-5. yy) söylemlerinden ve eylemlerinden rahatsızlık duymaya başlayınca hemen  ünlü yöntemleriyle yani yasaklamalarla,suçlamalarla ortaya çıkıyorlardı.

   Antik çağ denilen dönem bu düzmece yargı anlayışıyla da ilerisi için birilerine umut veriyordu.Onların geçmişten ilham almasını getiriyordu.Düzmece mahkemeler ,mahküm edilmesi istenen kişiyi mahkümiyete götürecek suçlamalar yapıp ,onun savunmasına önem vermeden, suçlamayı kanıt olarak kullanmayı öğretiyordu egemenlere.Böylece yargı istenilen kararır savunmaya göe değil suçlamaya göre veriyordu.Dreyfüs davası,Rosenbergler davası,Mc Charty  mahkemeleri,Ergenekon denilen mahkemeler bu örneğe göre çalışmıştı.Bu mahkemeler kanıtları değil suçlamaya uygun söylemlerin peşindeydi bunu yakaladığı an kararlarını veriyordu.

   Egemen anlayış bunun ilk provasını Sokratesien yargılanmasında yapmıştı. Öyle gerekçelere kulanıldı ki bu  davada hepsi istenilen sonucu üretecekti.sokrates böyle  yargılanmıştı ve ölüme mahkûm edilmişti. Zaten egemenlerin istediği de buydu..

  Buna götüren ise  seçilen sorgulama-suçlama yöntemiydi.Üstelik Ergenekon denilen süreçte  ne kanıtlar önemliydi de savunmanın kendini savunması,ön8emli olan gizli tanıkların suçlamaya uygun ifadeleri idi.. Seçilen gizli tanıkların ahlaki nitelikleri de istenilen ifadeleri vermelerine engel değildi hatta kolaylaştırıcı idi..

  Sokratisin suçlamasında, halkın dini duygularını rencide etmek türünden  günümüzün en yaygın suçlamaya benzer bir suçlama öne çıkırılmıştı. Her tarafa istenildiği gibi çekilebilecek bir suçlama idi bu.sokaktan geçen birini bu suçtan ölüme bile mahküm edebilirsiniz.(Trazimakhos böyle diyor)

  Sokratesin suçlanmasında aynı anlayış vardı. Sokrates halkın inançlarıyla alay etmek,dönemin tanrıları olan Daimonları  tanımamak  ve gençliği baştan çıkarmak la yargılanmıştı

      DEVAM EDECEK.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI