İyi ki Dr. Haydar Dümen Hocamız Var!..

 

                       İyi ki Dr. Haydar Dümen Hocamız Var!..

Zaman zaman aziz milletimin gençleri ne âlemdeler, cinsel konularda ne kadar bilgi ve beceri sahibi olmuşlar, bugünlerde Dr. Haydar Dümen Hocamıza yine ısrarla neler soruyorlar, esprili diliyle adeta bir ‘Sabır Küpü’ olan sayın Hocamız bunlara ne cevaplar veriyor diye merak edip, Dr. Haydar Dümen köşesine bakarım…

1990’lı yılların sonunda Yerel Televizyonlar yaygınlaşmaya başlayınca, bir İlimizde kurulan TV’de, bulabildikleri bir muhabire görev verirler… Programın adı “Kazım Yollarda!..” TV yönetimi tecrübesiz, muhabir birikimsiz ve yeteneksiz, yollara düşüp aziz Anadolu insanımızla röportajlar yapacak, onlara sorular soracak, sonra bunu TV’den yayınlayacak…

Bir gün Kazım’ın yolu 7 çocuklu bir aileye düşer… Dedik ya yetersiz ve yeteneksiz diye!.. Ev içinde çaylar içilip, çocuklar soba etrafında koşuşurken Kazım, ailenin babasına sorar; “Osman usta, yedi yıllık evliliğinizde bu 7 çocuğu nasıl yaptınız?”

Utangaç köylümüz Osman usta kulaklarına kadar kızarır, bir karısına bakar, karısı şamısının ucuyla ağzını kapatır, utangaç halde gülümser… Osman usta bir çocuklara, bir yatak odasına, bir önüne, bir eşinin karnına bakar, ne diyeceğini nasıl anlatacağını bilemez!? Acemi muhabir hata ettiğini anlayıp; “Osman usta, ben bunları eşinizle nasıl peydahladığınızı değil, bu genç yaşınızda, bu kadar işinizin arasında nasıl besleyip de büyüttüğünüzü soruyorum?” deyince Osman usta rahatlar… “Anamla kaynanam yardım etti, teyzeleriyle amcaları bazı işlerimizi yapıverdiler, çok zor oldu ama şükür bugünkü halimize beyim” diye cevap verir… Acemi muhabir, iyi ki “Doğum Kontrolü, Aile Planlaması” konularına girmemiş, o utangaç köylü ailesinin hali nice olurdu artık bir düşünsenize?

İnsanoğlu bir kere dünyaya geliyor ve bu yaşamı içinde tabii ki en önemli konular arasında “Bilgili ve Bilinçli Cinsellik” de var… Bilimde ayıp olmaz, bu konularda da sıkıntısı olan herkes mutlaka doktora gitmeli, en doğru bilgileri onlardan alıp da uygulamalıdır!..

Bunlar Batı ülkelerinde hep çok normal işler olarak kabul edilip bazı bilgiler aile içinde verilirken; bizim gibi çoğu muhafazakâr, kapalı ve ‘Ataerkil’ toplum insanlarında bu bilgiler adeta ‘TABU’ dur… Küçüklükten beri her ağzını açıp da soru sorana; “Terbiyesiz!.. Çok ayıp, bunu sormaya utanmıyor musun? Bir çocuğa bu sorular yakışmaz!.. Büyüyünce öğrenirsin!.. Tüh sana, bu yaşta sırası mı?” diye diye; “Ben nasıl dünyaya geldim?” diye soran çocuklara; “Seni leylekler getirdi yavrum… Biz seni dereden tuttuk!.. Bir gün rüzgârla pencereden içeriye giriverdin!..” diye diye, bu cinsel konularda çocuklarımızı çok cahil bıraktık, şimdi de bunun sıkıntılarını çekiyoruz…

Yıllardır Hocamıza sorulan, özellikle genç adamların dile getirdiği en ısrarlı soruların başında, “Cinsel organımın boyu şu kadar, bu sizce normal mi?” sorusu geliyor… Hocamız da bıkıp-usanmadan, bunlara yıllardır büyük bir sabırla cevaplar verir… Hani var ya, vallahi buna can dayanmaz!.. 25 Mart 2018 tarihli Posta Gazetesi’ndeki köşesine, 25 yaşındaki bir delikanlı mektup yazmış, soruyordu: “Hocam, benim boyum 1.85 cm. ve ben vücut geliştirme çalışmaları yapıyorum… Ama benim cinsel organım 7 cm. boyunda… Sizce bu normal mi? TV’lerde bunun boyunu büyütmek için bazı ilâçlar tavsiye eden doktorlar var, raporlara göre 5,23 cm. kadar büyütenler varmış, bu doğru mu?” diyordu…

Sayın Dr. Dümen de; “Her denene inanma, her sallayana kanma!.. İnsan uzvundaki göz, kulak, burun, damak ve bir de bu meret büyümez!.. Tanrı sana ne verdiyse odur!.. Önemli olan bunun boyu değil işlevidir, gerisi de kuyruklu bir hikâyedir!..” diyordu…

5 Mart 2018 günkü yazısında da 16 yaşındaki bir genç soruyordu; “16 yaşındayım ve cinsel organımın boyu 10 cm… Sizce bu normal mi?” diyordu… Hocamız da; “Değerli okurum, birkaç cm daha büyüyecek, sen keyfine bak… Sakın kilo alma, kilon varsa ver, görüntüsü daha iyi olacak” diyordu… Sanki bu gençlerimiz, bu mereti mızrak kadar büyütüp de, Donkişot gibi yel değirmenleriyle savaşa gidecekler!.. Hocamıza Allah sabırlar versin, e mi?     Sakin KOŞAR…

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI