"FETRET DEVRİ" VE ÇELEBİ MEHMET !?

 

               "FETRET DEVRİ" VE ÇELEBİ MEHMET !?

O meşhur '1402 - Ankara Savaşı'nda Padişah Yıldırım Bayezit, Moğol İmparatonu Aksak Timur'a yenilmişti ya? Bu savaş sırasında yedek kuvvetlerin başında bulunan oğlu, Amasya Sancakbeyi Çelebi Mehmet, savaş sonrasında kuvvetleriyle Bolu taraflarına çekilmiş, sonra da Amasya'ya yerleşmişti...

Timur uyanık adamdı, ilk iş olarak, bu savaşta kendine yardım eden ve yanında bulunan Karamanoğulları, Germiyanoğulları, Saruhanoğulları ve bizim Menteşeoğlları Beyliklerinin yeniden kurulmasına müsaade etti; ardından da, Yıldırım Bayezit'in oğulları Çelebi Mehmet, İsa Çelebi, Musa Çelebi ve Süleyman Çelebi'nin kendi bulundukları yerlerde hükümdar olmalarına müsaade etti!.. Böylece Anadolu'da Osmanlının kurduğu 'Türk Birliği' sona erdi... Timur, 8 ay Anadolu'da kaldıktan sonra, Yıldırım Bayezit'in oğlu Mustafa Çelebi'yi yedeğine alarak, Semerkant'a döndü... Kardeş kavgası çıkacağını bilerek böyle bir plan yapmıştı...

Timur'un gitmesinden hemen sonra, Mehmet Çelebi adam yollayarak, öteki kardeşlerini pas geçerek, kardeşi İsa Çelebi ile Anadolu'yu aralarında bölüşmeyi teklif etti... Ama kendine çok güvenen İsa Çelebi bunu kabul etmedi, iki kardeşin 'Ulubat'taki savaşında İsa Çelebi yenildi ve kardeşi Süleyman Çelebi'nin yanına kaçtı... Tam da Timur'un istediği gibi, bütün kardeşler arasında ve de Anadolu'daki birçok Beylikle savaşlar başladı... Bu bunalım ve çatışmalar tam 11 Yıl (1402-1413) sürdü ve bunun adına da "Fetret Devri" yani bunalım ve burhan dönemi başladı... Bu arada ölen Timur'un yanındaki küçük kardeşleri Mustafa Çelebi de Anadolu'ya gelip, asıl hükümdar kendisinin olduğunu iddia ederek, ağabeyi Çelebi Mehmet'e kafa tuttu...

Bizans ve bazı düşman Beyliklerden destek alan Mustafa Çelebi, çoğu yerde kabul görmedi, uzun yıllar sonra geldiğinden, bunun başka biri olduğunu bile düşündüler, halk onun adını "Düzmece Mustafa" demeye başladılar... 1421 yılında ölen Çelebi Mehmet sonrasında Padişah olan oğlu II. Murat, küçük amcası olan bu 'Düzmece Mustafa'yı Eflak'ta yakalatıp, 1422 yılında astırdı...

Tarihimizi görüyorsunuz işte, bizim bir başka düşmana ihtiyacımız var mı? Padişah kim olduysa, öncelikle onun kardeşleri isyan edip, ağabeylerinin tahtına göz dikiyor, kellesini almak ve yerine geçmek için olmadık düşmanlarla bile işbirliği yapmaktan çekinmiyorlar!.. İşte bu yüzden Fatih Sultan Mehmet dahil, ondan sonraki pek çok padişah tahta oturur oturmaz, öncelikle kardeşlerini ve en yakınlarının erkek çocuklarını katletmeyi alışkanlık haline getirmişlerdir!.. Bu hareket doğru mu, yanlış mıydı? İnsan vicdanı muhasebesine göre yanlış, 'Devletin Bekâsı' için ise doğruydu...

Osmanlının 36 Padişahı içinde benim en çok dikkatimi çeken kişi, İmparatorluğun 9'uncu Padişahı olan, II. Bayezit'in oğlu, 1512 ile 1520 arasında 8 yıl görev yapan, sadece bir erkek ve 4 kız çocuğu olan 'Yavuz Sultan Selim'dir... O da ilk yıllarını kardeşleri Ahmet ve Korkut ile savaşıp, onları altederek tahtına rahat oturabilmiş, çok sert mizaçlı bir Padişahtı...

Biz Türklerde arşiv tutma alışkanlığı olmadığı için, bazı tarih kitaplarımızda kulağı küpeli, yakası incilerle süslü elbiseleri gösterilen resmin, aslında İran Şahı İsmail'e ait olduğu iddiaları hâlâ var... Bana sorarsanız, bu mizaçtaki bir adamın küpe ve incili elbise giyeceğine ben hiç intimal veremiyorum!?

Biliyorsunuz, 8 yıllık hükümdarlığı sırasında tam 12 tane Sadrazam (Bugünkü Başbakan) kafası kestirmiş, haremdeki hiç bir kadını devlet işlerine karıştırmamış, devletten rüşvet yiyenleri kendi elleriyle boğmuş bir kişilikti o... Son derece tutumlu, eğitimli, iş bilir, yatırımcı, kültürlü biriydi... Son Sadrazamı 'Pirî Mehmet Paşa' idi... 12 Sadrazamdan sonra, bir sebeple kendi kellesinin de gideceğini biliyor, gece uykuları kaçıyordu... Bir gün cesaret bulup, hasta yatağında yatan Yavuz Selim'e; "Nasılsa bir gün benim de kellemi alacağınızı biliyorum hünkârım, ne olur şimdi alın da, beni bu uykusuzluktan ve kötü rüyalarımdan kurtarın!" der... Yavuz Selim bu söze kahkahalarla güldükten sonra; "Benim de isteğim budur da, ne yazık ki senin yerine getirebileceğim değerli bir Paşam kalmadı. Sen müsterih ol, görevine aynen devam et!" der, Paşasının gönlünü alır, kısa süre sonra da ölür...         Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI