Devlet Görevlerinde Vefa !?

 

                    Devlet Görevlerinde Vefa !?

Arapça bir sözcük olan Vefa; "Sevgiyi, saygıyı ve bağlılığı sürdürme" demektir... Vefakâr; "Vefası geçici olmayan, hakikatli" demektir... Vefasız; "Sevgi ve saygısı çabuk geçen, hakikatsiz ve vefası olmayan" demektir... Aynı kökten gelen Vefat ise; "Ölüm, kayıp" anlamındadır...

Osmanlı Devletinin 18. Padişahı olan Sultan İbrahim (Deli İbrahim), I. Ahmet ve Kösem Sultan'ın en küçük oğludur... 1640-1648 tarihlerinde 8 yıl Padişahlık yaptı, 8 erkek ve 4 kız çocuğu babasıdır...

IV. Murat'ın ölümü sonrası Padişah olduğunda, Büyükvezir ve Kemankeş Kara Mustafa Paşa'nın dürst ve yerinde aldığı önlemler ile 4 yıl boyunca ülke yönetimi biraz hizaya girmişti... İran, Avusturya ve Ruslarla sorunlar giderilmiş, asker sayısı azaltılmış, parası değerlenmiş, tersaneler iyi çalışır, ordunun maaşı zamanında ödenir olmuştu...

Ancak bir süre sonra Yusuf Paşa ve Safranbolulu Hüseyin Efendi (Cinci Hoca) padişahla aşırı yakınlık kurunca, devlet işlerinde aksamalar başladı... Bunların etkisiyle 1644 yılında Kara Mustafa Paşa görevden alınıp idam edildi, yerine de Sultanzade Mehmet Paşa atandı, Osmanlıda işler tersine gitmeye, Padişah İbrahim'de delilik göstergeleri başladı: Kendini okutmak için adını duyduğu üfürükçülere gitmeye, İstanbul'da tahteravanla gezmeye, devlet işlerine cariyelerin karışmasına izin veriyor, etrafındaki menfaatçilerin oyuncağı oluyor, her dediklerini yapıyordu...

Halbuki o tarihlerde Sivas Valisi Ali Paşa gibi çok değerli ve disiplinli, sırf devleti düşünen çok sayıda yöneticileri vardı... Sarayın hiç bir isteği geri çevrilmiyordu, ülkenin üretimi de çok iyiydi... Ama İstanbul yönetiminde bütün atamalar rüşvetle yapılır olmuş, ciddiyet bitmişti... O güne kadar her istediklerini veren Sivas Valisi Ali Paşa'nın adı bile, "Varvar Ali Paşa"ya çıkmıştı...

Ama bir gün, Padişah'tan sonra onun Vilayetlere giden elçileri bile rüşvet yemeye başlamış, biri Varvar Ali Paşa'dan 30 Bin Kuruş rüşvet istemiş, tabii ki anında reddedilmişti!.. İstanbul'a dönen bu rüşvetçi elçi, Ali Paşa'dan intikam almak için, Deli İbrahim'in kulağına eğilip; "Haşmetli Sultanım, Sivas Valisi Varvar Ali Paşa'nın komutanı İbşir Paşa'nın bir karısı var, tam size lâyık, çok genç ve güzel, onu Ali Paşa'dan size göndermesini isteyiniz!" der... Bu istek hemen Sivas'a ulaşır... Çok dürüst ve inançlı bir adam olan Varvar Ali Paşa'nın tepesi atar ilk defa bir isteğe karşı çıkar ve elçilere bağırır: "Bu sefer yok ulan, yok!.. Ben elin nikâhlı karısını nasıl sizinle yollarım, bu padişah delirmiş mi!? Gidin ona söyleyin, göndermiyorum ulan!" der... Elçiler anında bunu padişaha iletirler!.. Padişah, Varvar Ali Paşa'nın hemen yakalanıp idam edilmesi emrini, karısını istettiği İbşir Paşa'ya iletir, o da emri yerine getirir, ödül olarak da karısıyla birlikte İstanbul'a Padişahın sarayına getirilirler!.. Sonra olanları benim burada yazmama gerek var mı bilmiyorum, zati sizler de tahmin etmişsinizdir artık...

"Vefa" diye boşuna demedik ki... İşte devleti yönetenler bu hataları yaparlarsa, kendi sonlarını da kendi elleriyle hazırlarlar!.. Dün de bu böyleydi, bugün de değişmedi!..

Tam da vefa demişken; sizleri bilemem ama ben devlet memurluğundan gelen biriyim... Hiç üstümüze vazife değilken, çoğu yerde okul yaptık, dersane yaptık, her yıl sonu öğrencilerimizle müsamere, köy gençleriyle de 'Gençlik Geceleri' düzenledik... 27 yıllık görevimizin % 90'ındaki teftişlerde 'Pekiyi' aldık... Ama bugünlerde, elini hiç böyle taşların altına koymayanlarla birlikte, hep aynı maaşları alıyoruz, iyi mi? Onca Pekiyi, Takdirname ve Teşekkür'ün bize ne gibi yararları oldu ki!? Devletin vefası bu mu? Yeri gelmişken, bu konuyu da ucundan değinivereyim dedim, sürç-ü lisan eylediysem affola!..         Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI