EFE... ZEYBEK... ÇETE... EŞKIYA !?

 

                    EFE... ZEYBEK... ÇETE... EŞKIYA !?

Halkımızın zaman zaman yanlış yerlerde kullandıkları dört sözcüktür bunlar... Türk sDil Kurumu Sözlüğü şöyle diyor:

Efe; "Yiğit, özellikle Batı Anadolu köy yiğidi, ağabey,  kabadayı, kaptan..."

Zeybek; "Batı Anadolu efesi, Ege yöresine ait bir müzik veya oyun türü, zeybek havası..."

Bulgarca bir sözcük olan Çete; "Ordu birliklerinden olmayan silahlı küçük birlik... Yasa dışı işler yapmak için bir araya gelmiş topluluk..."

Arapça bir sözcük olan Eşkıya; "Dağda, kırda yol kesen hırsızlar, haydutlar" demektir...

Dünyadaki bütün ülkelerde devlet gücü ve devlet denetimi, devlet disiplini ve yasal olmayan işler çoğalmaya başladı mı, hemen o ülkede çeteler ve eşkıyalar da çoğalmaya başlar!.. Bizde de en fazla Eşkıya ve Çete sürüsü, Osmanlının son dönemlerinde türemiş, özellikle Ege ve çevresindeki dağlar ve yollar bunlardan geçilmez olmuştu!.. Sadece Türkler değil, Rumlar ve Ermeniler de dağlara çıkmışlar, Osmanlı güvenlik güçleri bunlarla başedemez olmuştu!..

34. Padişah II. Abdülhamit (1876 - 1909) zamanında başlayan bu dağa çıkmalar, 35. Padişah Sultan Reşat (V. Mehmet) ve son 36. Padişah Vahidettin (VI. Mehmet) zamanında zirveye çıkmıştır!.. İşte Kıllıoğlu, Atçalı Kel Memet Efe, Kamalı Zeybek, Çakırcalı Mehmet Efe, Posluoğlu Efe, Çerkes Ethem, Demirci Mehmet Efe ve Yörük Ali Efe... gibi, etrafına kendi gibi katil, hırsız, aranan suçlu, kaçakçı, idamlık, asker kaçağı üç-beş kişi toplayanların  yüzlercesi dağlara çıktılar!..Başarılı olanlar 'Kızan' sayılarını yüzlerce-binlerce yaptılar!.. Bunlar hem kendi aralarında çatışıyordu, hem de Osmanlı güvenlik güçleriyle...

Çoğu zır cahil, bazıları da 'Medrese Mezunu' çetelerdi... Örneğin; Atçalı Kel Memet Efe okuma-yazma, hesap-hendese bilmiyordu... Bir aşk uğruna işlediği cinayetle dağa çıkmış, etrafına topladığı yüzlerce kızanıyla 'Aydın Valiliği'ni işgal etmiş, kendisini şu meşhur sözüyle 'Aydın Valisi' ilân etmiş, kazıttığı yeni mühüre: "Vali-i Vilâyet, Hademe-i Devlet, Atçalı Kel Memet!.." Yani özetle; "Vilayetin Valisi, Devletin Hademesi (Hizmetkânı) Atçalı Kel Memet!" yazdırmıştı... Bu efenin biraz şiir becerisi de olmalıydı ki, bir meydana yaptırdığı çeşmenin üzerine de; "Su Elin, Çeşme Elin, Kabı Atçalı Kel Memet Efenin!" yazdırmıştı...

Osmanlıyı en çok uğraştıran çetelerden biri, Medrese mezunu 'Çakırcalı Mehmet Efe' idi... Etrafına topladığı 40 kadar kızanıyla, başlarında ünlü komutanlar olan 400 - 500 kişilik Osmanlı askeri birliklerini darmadağın edip, her seferinde kaçmayı başarıyordu!.. Çünkü halk da hep Çakırcalı'ya yardımcı oluyor, askerlere yanlış bilgiler veriyorlardı.. Osmanlı defalarca af çıkardı, düze indi, ama sonra halkın istekleriyle yine dağa çıktı!.. Son çıkışında, Bolu'dan göreve gelen "Geyik Osman" lâkaplı "Yüzbaşı Osman" tarafından Karıncalı Dağda 340 metreden vurularak, 1911 yılında öldürüldü, yıllarca bu subayın adı saklı tutuldu!..

Bunlardan af sonucu dağdan indirilip de, "Kurtuluş Savaşımıza" katılanlar "Demirci Mehmet Efe, Yörük Ali Efe ve Çerkez Ethem" oldular... Bizim Yatağan yöresinden de af sonucu, Şeyh Mehmet Efe ve Kasıralı Mustafa Efe Kurtuluş Savaşı'na katıldılar...

Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra, Atatürk bütün dağları bunlardan temizledi... Arada bir isyanlar çıktı ama, onları da başarıyla bastırdılar... Ancak, II. Dünya Savaşı yıllarında (1939-1945) bütün ordumuz sınırlara gönderilince, bu 'Eşkıyalık' yine hortladı!.. Bizim köyden bile dağa çıkanlar oldu, ama o zamanın en meşhur eşkıyası olan "Topal Muhammed" bunları dağda denk getirip, üç gün sonra donsuz-gömleksiz halde köyümüze geri göndermişti... II. Dünya Savaşı sonrası ise, her şey yine eski normal haline döndü; Doğu'nun sarp bölgeleri hariç, dağlarda hiç eşkıya kalmadı!..           Sakin KOŞAR...

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI