GİDENLERİN YERİNE ‘GELENLER’ YOK !?

 

                      GİDENLERİN YERİNE ‘GELENLER’ YOK !?

Merhum Nasrettin Hocamızın mizahını hazmetmiş ve hatmetmiş olan güzel Anadolu insanlarımız, en son ünlü komedi sanatçımız “Ayşen Gruda”yı da, tıpkı ötekiler gibi ‘Zincirlikuyu Mezarlığı’na, yani ebedi istirahatgâhına uğurladılar… Üzülerek söylüyoruz ki, sanata ve sanatçıya önem vermeyen kafalar mevcut oldukça da, bu özel ve güzel sanatçımızın da yeri dolmayacaktır!.. Ruhu şâd olsun, ışıklar içinde yatsın!..

Daha önceleri de bu ülke Muammer Karaca, Adile Naşit, Feridun Karakaya, Öztürk Serengil, Sadri Alışık, Sadettin Erbil, Selim Naşit, Nejat Uygur, Metin Serezli, Halit Akçatepe, Oğuz ve Tekin Aral, Kemal Sunal, Levent Kırca ve Zeki Alasya… gibi mizah ustalarını kaybetmişti… Bir tanesinin yerine gelen oldu mu? Hani Yüce Allah günah yazmasın ama, bazen yukarı bakıp; “Sen de mi bizim gülmemizi istemiyorsun artık Ulu Tanrım!” diye bağırıyorum…

Merhum Ayşen Gruda, magazin dünyasının kabul ettiği ölçülerde pek güzel sayılmazdı!.. Ama “Domates Güzeli” namıyla ünlenince, merhum Kemal Sunal ve değerli sanatçımız Şener Şen ile oynadığı komedi filmleriyle gönlümüzde taht kurdu…

Geçenlerde gazetelerde Kemal Sunal’ın değerli eşi Gül Sunal toplu bir fotoğraf yayınlayıp; “Bu fotoğraftan geriye hayatta tek ben kaldım!”  diyordu, içim burkuldu… Fotoğrafta ise; eşi Kemal Sunal, Adile Naşit, Halit Akçatepe, Tarık Akan, Ayşen Gruda, Ergin Orbey yer alıyor ve hepsi de gülüyorlardı… O fotoğrafa bakınca, ağlamamak için kendimi zor tuttum!..

Herhalde o fotoğraf, “Süt Kardeşler” adlı film setinde çekilmişti? O filmde, Ayşen Gruda’nın korkunç ‘Gulyabani’yi pencerede görünce dilinin tutulması, işaretle anlattıklarını Kemal Sunal’ın sanki anlıyormuş gibi yapması, yüzbaşı Şener Şen’in kendisine ne anlattığını sorduğunda da; “Valla ben de anlamadım” dediği sahne hiç unutulur mu?

Ya Levent Kırca’nın “Olacak O kadar Televizyonu” esprileri; Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nda kaydedilen Zeki Alasya ile Metin Akpınar’ın siyasi skeçleri unutulur mu? O dönemin liderleri Demirel, Ecevit, Erbakan, Özal ve hatta darbeci Evren’in taklitleri hâlâ hafızalarımda duruyor!.. “GAP benim, GAP’ı gaptırmam!” diyen Demirel’in taklidini Zeki Alasya, takunyalarla abdest almaya giden Erbakan’ın taklidini de Metin Akpınar’ın; “Elhamdülillah biz beraat ettik, beraat ni dimektir?” deyişlerini unutmak mümkün mü!?  Yeni nesil, bulunuz o kasetleri de mutlaka sizler de seyrediniz, emin olun çok mutlu olacak, çok gülecek ve düşünecek ve çok şey kazanacaksınız!..

Bakınız, çok değil şu son 50 – 60 yılda dünyada ve ülkemizde Milyonlarca insan öldü, ebedi ikametgâhlarına uğurlandılar değil mi? Bunların içinde ne zenginler, ne devlet adamları, siyasetçiler, askerler ve yöneticiler vardı? Yaşamlarında çoğu kibirli, burunlarından kıl aldırmıyorlardı değil mi? Peki, şimdilerde bunların kaçını hatırlıyorsunuz? Ama sizi güldüren, güldürürken de düşündüren bu güzel ve özel sanatçılarımız hiç akıllarımızdan çıkmıyorlar değil mi? Onları kalıcı ve unutulmaz yapan şey neydi sizce!? Şöhretleri mi, paraları mı, malları-mülkleri mi, eli dayaklı oluşları mı, aile bireyleri miydi, ha!? Hayır!.. Gülmece sanatını en doğal, en samimi ve en ciddi şekilde bize aksettirmeleriydi!..

Zati sahne ve perde dediğin nedir ki? Hayatın ta kendisi değil midir? Bu insanlarımız da bunu en iyi yansıtanlardı, hepsi de nur içinde yatsınlar!.. Gidenlerin yerine gelmiyorlar, öyleyse elimizdekilerin kıymetlerini iyi bilelim artık, olur mu?         Sakin KOŞAR…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI