İNADINA 'KÖY ENSTİTÜLERİNİ' SAVUNMAK !?

 

                  İNADINA 'KÖY ENSTİTÜLERİNİ' SAVUNMAK !?

Atatürk'ün Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan, 1935 yılında 'İsmail Hakkı Tonguç'u "İlköğretim Genel Müdürlüğü"ne getirdi... Atatürk'ün vefatından sonra Cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü, 28 Aralık 1938 yılında Hasan Âli Yücel'i Milli Eğitim Bakanlığı'na atadı... O Hasan Âli Yücel ki, hep şöyle diyordu: "Köy kalkınması için tek çıkar yolun köye, köylerin kendi içlerinden önderler yetiştirmektir" diyordu... Bu 'Köy Önderleri' sözü, Meclis'teki bazı toprak ağalarını çok rahatsız ediyor, onlar da; "Bu önder dedikleriniz var ya, günün birinde köylerde ve ülkede ihtilâl çıkarırlar!.." diye kürsüleri yumrukluyorlardı... Hasan Âli Yücel de böylelerine karşı; "Bu ihtilâl halkın yararına olacaksa eğer, ondan korkacağımıza; şerefle, gururla, ümitle o günü bekleyelim" diyordu...

İşte 'Köy Enstitüleri' bu tartışmaların sonucunda 1940'ta kuruldu... Yüce Atatürk'ün vasiyeti olduğu halde, bir türlü yapılamayan "Toprak Reformu" geciktikçe, bu reform karşıtları da  boş durmuyor, Köy Enstitüleri'nin köy halkını uyandırmasından, eskisi gibi köylüleri beleş ırgatlar olarak kullanamayacaklarını seziyor, bu çağdaş eğitim kuruluşlarına şiddetle karşı çıkıyorlardı!.. Bazıları İsmet İnönü'ye gidip; "Paşam, bu köylüler bir uyanırsa eğer, yarın bizleri keserler!.." diyor, İnönü de onlara; "Keşke şu köylümüz bir uyansa da, bizi de kesse!" diye, onlarla alay ederek cevap veriyordu...

İşte bu çağdaş ve ülkemizi ayağa kaldıracak olan Köy Enstitüleri bu şartlarda kurulmuş, bu gelişmeye karşı yerli ve yabancı düşmanlarımız, bu kuruluşlara böyle karşı çıkmışlardı!.. 1940'tan sonra ne mi oldu? 1939'da başlayıp, 1945'te biten II. Dünya Savaşı'na rağmen bu eğitim kurumlarımız köylülerimizi uyandırmaya başladılar!.. Eğitim seviyesi birden yükselmeye, okuyan sayısı çoğalmaya, safsatalara inananlar, doktor yerine Hocalara gidenler azalmaya başladı!.. Avrupa ve Amerikalı güya dostlarımız, ama aslında kalkınma ve gelişmemizi istemeyen en azılı düşmanlarımız, güya "Demokrasiye Geçiyoruz" ayaklarıyla, içerideki toprak ağalarının işbirliği ile Atatürk'ün partisi CHP'nin karşısına yeni partiler kurdular!.. 1950 yılında iktidar olan DP'nin ilk hedefi bu 'Köy Enstitüleri' idi... Dört yıl boyunca bu okullara atmadık iftira bırakmayıp, ödeneklerini de sürekli budayarak, halk gözünde bu güzelim eğitim yuvalarını "Ahlâksızlık Yuvası!.. Komünist Yuvası!.. Bunlar Varlık ve Mülk Düşmanları!.." diye diye, en sonunda ABD'nin de büyük desteğiyle 1954 yılında MEB olan Tevfik İleri ile tamamen kapatmayı başardılar, Güneş'ten sonraki en büyük aydınlanma ışığımızı böylece söndürmüş oldular!..

Şimdilerde herkes bağırıyor; "Biz niye geri kalmış ülke olduk!? Bizim birer eyaletimiz olan Yunanistan ve Bulgaristan bile bizi nasıl geride bıraktı!? Bu insanlarımız neden hep yurt dışına kaçmak istiyorlar!?" diye birbirlerine soruyorlar!.. Gidin o yıllardaki 'Meclis Tutanaklarını' bir okuyun, Meclis'e her dönem 'Vekil' diye seçtiğimiz toprak ağalarının konuşmalarını ve yaptıklarını bir öğrenin de, neden geri kaldığımızı oradan öğreniniz!..

Eğer o Köy Enstitüleri hâlâ açık olsaydı, bugün biz de bir Almanya, bir Çin veya bir Güney Kore olurduk!.. Ama biz bu treni 'Ağalar ve ABD' yüzünden kaçırdık!.. Peki, her şey bitmiş, hiç umut kalmamış mı!? Asla öyle bir şey yok!.. Aklımızı başımıza toplayıp da, o çağdaş eğitim kurumlarını yeni çağın koşullarıyla tekrar hayata geçirirsek eğer, çok kısa sürede üretimimizi arttırıp kalkınmamız, çağı kısa sürede yakalamamız işten bile değildir!.. Yeter ki şu kafaları bir değiştirip; "Artık bizim dostumuz kim, düşmanımız kim?" sorusunun cevabını çok iyi bilmemiz gerekiyor!..

Bakınız, 2001 yılında kurulan "Yeni Kuşak Köy Entitülüler Derneği" var... Başında hemşehrimiz, kardeşimiz Prof. Dr. Kemal Kocabaş ve değerli eğitimci arkadaşları var... Var güçleriyle bu güzide Köy Enstitüleri'ni yeniden yaşatmaya, o harika eğitim sistemini yeniden inşa etmeye çabalıyorlar!.. Umutsuzluğa hiç gerek yok, sadece onlara destek verip, onların başarılı olacaklarına 'inadına' inanmamız yeterlidir!..                    Sakin KOŞAR...

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI