İzmir İşgali ve Direniş !?

 

                     İzmir İşgali ve Direniş !?

Koskoca Osmanlının yıkılışında, kim ne derse desin, son yıllarda iki kişinin çok büyük aptallıkları vardı: Biri, Padişah V. Mehmet (Reşat) dönemindeki hatalarıyla 'Harbiye Nazırı Enver Paşa', diğeri de VI. Mehmet (Vahideddin) dönemindeki 'Damat Ferit Paşa!..'

Osmanlının 35'inci Padişahı olan Sultan Reşat, ülkede birçok yenilik yaptı, yönü Batı'ya dönük, özellikle kadınlara yönelik ve onların toplum içinde yer almalarıyla ilgili çok çalışmaları vardı... Ancak, dünyada gelişen olaylara bu yönetim ayak uyduramadı... Osmanlı Jandarması eğitimi Fransız subaylarına, Osmanlı Ordusu sevk ve idaresi de, başta General Liman Von Sanders olmak üzere, Alman Generallerine emanet edilmişti...

1914 yılı başlarında Almanların devasa harp gemilerinden 'Goeben' ve 'Breslau' İngiliz donanması önünden kaçarak, Çanakkale Boğazı'na girdiler ve Enver Paşa'nın gayretleriyle de Osmanlı himayesine sığındılar!.. Osmanlı hükümeti uluslararası tarafsızlığı bozmamak için, bu gemileri satın aldığını açıklayıp; gemilerdeki Alman subaylarına Osmanlı subayı kıyafetleri de giydirip, Goeben adlı gemiye "Yavuz", Breslau'nun adına da "Midilli" yazarak, Karadeniz'e çıkardılar... Bir süre sonra bu Osmanlı kılıklı Alman gemileri, Rusya'nın Odessa ve Sivastopol Limanlarını bombaladı, iyi mi? Bu yanlış işten Enver Paşa'nın haberi vardı ve savaşa karşı olan birçok Bakan bu sebeple hükümetten istifa ettiler!.. Beklenildiği gibi, bu olay üzerine Rusya, İngiltere ve Fransa, Osmanlılara savaş açtılar, Sultan Reşat döneminde işte bu yüzden, durduk yerde başımız derde girdi!.. I. Dünya Savaşı'nda Almanlar yenilince, Osmanlılar da yenilmiş sayılarak, 1918'den sonra topraklarımıza işgaller başladı...

15 Mayıs 1919'da güzel İzmir Yunan işgaline uğradı... Padişah Vahideddin ve Damat Ferit Paşa, bu işgallere kahramanca ve adam gibi karşı duracaklarına, "İtilâf Devletleri" denen işgalcilerle iyi geçinip, yaptıklarını görmezden gelip, bu sayede kendi saltanatlarını aynen devam edebilecekleri yanılgısına düştüler!.. Hiç 'köpek derisinden post, yüz yıllık düşmandan dost olduğu' nerede görülmüş!? Onların istekleri ile orduyu tasfiye ettiler, silâhlarını bunlara teslim ettiler, Anadolu'da direnecek olan gerçek kahraman asker ve subaylarımız, bunlar yüzünden İstanbul Hükümeti'nden bekledikleri emirleri alamadılar!.. Üstelik, bu olayların "İŞGAL" olduğuna bile inanmamalarını öğütleyip durdular!.. Sonunda olanlar oldu, güzel İzmir bile işgale uğradı, ordumuz hiç bir direniş göstermedi, ya da göstermesi istenmedi!..

Bakın o işgal sabahı olanları tarihimizden aktaralım: "...Sabah saatlerinde İzmir 17. Kolordu Kumandanı Ali Nadir Paşa, Harbiye Nezareti'ne (Savunma Bakanlığı'na) telgraf çekti, bu işgalin ne demek olduğunu soruyordu... Ama İstanbul Hükümeti bu telgrafa cevap vermedi... Bir süre sonra Yunan İşgal Komutanı gelip, bu işin yasal ve karşılıklı olduğunu tebliğ etti... Ali Nadir Paşa buna rağmen, kendi hükümetinden bilgi verilmediği için kararsızdı...

Bu sırada Midilli Limanı'nda bekleyen Averof Zırhlısı'nda, Yunan I. İşgal Tümeni Komutanı Albay Zafiryo, son önlemlerini yazılı emre döküp, şu emirleri yağdırıyordu: "Türk mukavemetine (direnişine) imkân bırakmamak için, İzmir'in bütün çevresi süratle abluka altına alınacaktır!.. Yabancı unsurların kent içinde kargaşa çıkarmalarına imkan bırakılmayacaktır!.. Kent içinde meydana gelebilecek direnişleri kırmak için, Türk ve Rum Mahalleleri birbirinden tecrit edilecektir!.." diyordu...

İşgalin planı ise, sabah saatlerinde Amiral Kaltrop'un Başkanlığında yapılan toplantıda karalaştırılmış, Kolordu Kumandanı Ali Nadir Paşa ile İzmir Valisi Kambur İzzet'e bir nota ile tebliğ edilmişti... Bunun üzerine Ali Nadir Paşa hemen Harbiye Nazırı (Savunma Bakanı) Şakir Paşa'yı telgrafla aramış, aslan Savunma Bakanı ise şunları söylüyordu: "İşgal vukuuna dair hükümetimize verilmiş bir malumat yoktur... Yunan Amirali'nin bu teklifi, mütareke şartları dahilinde olması nedeniyle, bu tebliğe muvafakat edilmesi (uyulması) uygun görülmüştür, siz halkın işgal şaiyalarına ehemmiyet vermeyiniz (yani inanmayınız)" diyordu!..

İşte Osmanlı hükümetinin tutumu, işte komutanların basiretsizliği, işte İzmir'in kolayca Yunan işgaline uğraması böyle olmuştu... Bu işgalcilere tek kurşunu Gazeteci Hasan Tahsin atmış, sadece o kahramanca bu işe karşı çıkmış, birkaç Yunan subayını vurduktan sonra da kendisi orada şehit düşmüştü!.. İşte halimiz ve işgal gerçeği buydu...          Sakin KOŞAR...

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI