Kediler Azdı, Baharın Ucu Göründü !?

 

              Kediler Azdı, Baharın Ucu Göründü !?

Hani eskiler, ele - avuca sığmayan bazı insanlar için; "Mart kedisi gibi damlarda geziyor!" filân derlerdi ya? 20 Şubat sabahı, apartmanın giriş kapısına bakan mutfak penceremi açtığımda, avluda toplanmış 6-7 kedinin sesinden durulmuyordu... Orta yerde sırtüstü yatmış olan sitenin dişi alaca kedisi, kulaklarını kısmış, pençelerini çıkartmış vaziyette, en yakınındaki üç erkek kediye olanca gücüyle bağırıyor, yaklaşanına pençelerini savuruyor, sırtüstü geri geri gidip, kendini bu azgın erkek kedilerden korumaya çabalıyordu!..

Daha gerilerde yeni gelmiş 3 - 4 erkek kedi daha sıralarını bekliyor, ara sıra aralarında kavga ediyor, herhalde birbirlerine; "Hop dedik arkadaş, ben senden önce geldim, şu siyah kediden sonra sıra benim, sen biraz geride dur bakalım! Bu iş parayla değil, sırayla..." filân diyorlardı herhalde, ne bileyim ben?

Yıl boyu apartman kapılarında, mutfak pencereleri önünde yiyecek atılmasını bekleyen, çöp konteynırları önünde kavga eden kedilerden eser kalmamış, hepsi de dişi alaca kedinin etrafına halka olmuş, bu dişiden yeni yavrular doğmasına katkı sağlamak için ölümüne sıra bekliyorlardı... Karınları açmış - tokmuş, hiç umurlarında bile değildi... Doğanın buyurduğu bu işi illâ yerine getirmek için canhıraş çalışıyor, dişi kedi nereye gitse, alayı birden oraya seyirtiyorlardı...

Bunların canhıraş gürültülerinden rahatsız olan bizim apartmanın güvenlik görevlisi, fino köpeğimiz Bilo, arada bir yarım plastik bidondan kesilme kulübesinden hışımla çıkıp, bunların hepsini aşağılara kadar sürüp gelip, kulübesine yatıyor, bir süre sonra bunlar tekrar olarala gelip, işlerine devam ediyorlardı...

Bu arada ağaçlar tomurcuklanmaya, onların dallarına gelip-giden kuşların sayısında artışlar olmaya başladı... Ağaçların diplerindeki çimler ve yabani otlar büyümeye, çiçek açmaya da başlamıştı... Demek ki, yavaş yavaş Bahar geliyor, havalar da ısınmaya başlıyordu... Akşam haberlerinde Antalya'dan görüntüler verip, denize girenlerin bile olduğunu da bugünlerde öğrendik... Demek ki, elektrik ve doğalgaz faturalarının hafifleyeceğinin de müjdeleriydi bunlar, aman ne iyi değil mi?

Biliyor musunuz, 'Bahar-İlkbahar" sözcükleri dilimize Farsça ve Arapça'dan geçmiştir... Farsça'da Bahar; "Kuzey yarım küre için 21 Mart'ta gündüz-gece eşitliğiyle başlayarak, 22 Haziran'daki gündönümü ile biten, Kış ve Yaz arasındaki mevsim, ilkyaz, ilkbahar" demektir... Arapça'da ise bahar; "Baharat, yenibahar" demektir...

Bahar veya İlkbahar dendiğinde ise benim aklıma hep çocukluğum, öğrenciliğim gelir!.. Sulak ve yeşillikler içindeki köyümde çok renkli, çok güzel ve çok hareketli bir çocukluğum geçti... Bir gurup arkadaşımla, durduğumuz yerde duramaz, hep birşeyler yapardık, şerdik, çok da yaramazlıklar yaptık!.. Bu yüzden 'Bahar' denildiğinde benim aklıma hemen çok şer geçen öğrenciliğim ve çocukluğum gelir!.. Her Bahar geldiğinde ilk yaptığımız iş, 'Sapanlarımızı' yenilemek olurdu... O kadar çok kuş vurduk ve o kadar közde kuş eti yedik ki, acıkmak ve eve gitmek bile aklımıza gelmezdi!.. Bahar gelince okul dersleri hafifler, geziler başlar, dersane dışı eğitimler artar, bu da bizi mest ederdi!.. Bu sapanlarımızla kaç cam, kaç kiremit kırdık, kaç çocuğun kafalarını deldik, kendi kafamda kaç sapan taşı deliği var; bunu Yüce Allah dışında kimseler bilmiyor!? Bildiğim ise, rahmetli öğretmenimiz Süreyya Buğday'ın her gün sabah bizim çeteyi merdiven başına toplayıp, bir gün önce yaptığımız şerlik ve şikâyetlerden ötürü yargılayıp, cezalarımızı vermesiydi!.. Ekip başı ben olduğumdan, benim adımı bile değiştirmiş, beni her yerde "Şirret Koşar" olarak çağırır olmuştu!..

Bir de, 'Bahar' dendiğinde, ilk aklıma gelen güzelliklerden biri, keskin çakılarımla taze söğüt kabuklarından yaptığım 'Dilli Düdükler, Borular ve Hayıt Kamçılar' dır... Ekibimde söz tutmayan, aykırı davranan her üyeye bu hayıt kamçı ile çok cezalar vermiştim!..

Sizleri bilemem; ama 'Bahar' denince, nedense benim aklıma hep bunlar gelir!..                              Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI