ÖVÜNECEK NEYİMİZ KALDI !?

 

                ÖVÜNECEK NEYİMİZ KALDI !?

Çağa ve gelişen teknolojiye ayak uyduramayan Osmanlı, istemeye istemeye, dış baskılara dayanamayarak iki defa 'Meşrutiyet' ilân etti, seçimler yaparak güya "Demokrasi ve Yenileşme Adımları" attı görüntüsü verdi, iki Meşrutiyeti de, yine Padişah yönetimi kendi elleriyle son verdiler!.. Ne üretim yapabildiler, ne alışılmış saltanatlarından vazgeçtiler, ne de devasa boyutlara ulaşan iç ve dış borçlarını ödeyebildiler, sonuçta her savaşta yenildiler, birçok topraklarını kaybedip işgale uğradılar ve sonunda yıkıldılar!..

Ağustos ayı başında Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü ve Başdanışmanı sayın İbrahim Kalın, sosyal medya hesabından bir paylaşımda bulundu... Dedi ki; "Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında, başkalarının hikâyeleri anlatıldı!.. Artık kendi hikâyemizi yazmanın zamanıdır" dedi... Tarihçi olan İbrahim Kalın, durduk yerde böyle bir paylaşımda bulunmayı neden ihtiyaç duymuştu acaba?

Söylediği sürede, yani 150 yıllık geçmişimizde, -Osmanlı Dönemi hariç- biz Türk Milleti'nin hiç başarı hikâyesi yok mudur!? İşgalin başladığı 1918 yılından, 1938 yılına kadar, yani "Atatürk Dönemi" ve "12 Eylül" darbe zamanına kadar, demokrasi ve modernleşmede niçin başarı hikâyesi olarak kabul edilmez ki!?

Bir kere, dört yıl süren bir 'Kurtuluş Savaşı'ndan galip çıkılmış, 23 Nisan 1920'de TBMM açılmış, 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilân edilmiş, yeni Anayasa yapılmış, 'Laiklik' getirilmiş, 1934'te birçok Avrupa ülkesinden önce kadınlarımıza 'Seçme ve Seçilme Hakları' verilmiş; tarımda, sanayide, eğitimde ve sağlıkta birçok yenilik yapılmış, yeni yeni fabrikalar açılmış, dışa bağımlılığımız azaltılmıştı!.. Kırıkkale Silâh Fabrikası, Uçak Fabrikası, Aşı ve İlâç üretimleri yapılmıştı... En önemlisi de, bu ülkede dünyada ilk kez "Köy Enstitüleri" açıldı, köy çocukları dünya klâsiği eserleri okumaya, nasırlı elleriyle 'keman-piyano-mandolin-saz' çalar hale gelmişlerdi!..

Evet, bizim yüz yıl önceki 'Kurtarıcı ve Kurucu' yöneticilerimiz ellerinden geleni yapıp, Türkiye'yi "Çağdaş Ülkeler" arasına sokabilmek için var güçleriyle üretmişlerdi!.. Şimdiki yöneticilerimiz, bu geçmiş yılları 'Başkalarının Hikâyeleri ve Başarısızlık' olarak görüyorlarsa eğer; bir zahmet bu "Uçak Fabrikası, Kırıkkale Silâh Fabrikası, Aşı ve İlâç Fabrikaları, özellikle bizi süper devlet yapabilecek kapasiteleri olan şu 'Köy Enstitüleri' neden ve kimler tarafından kapatılmıştır" güzelce bir araştırsınlar bakalım!?

Bizim ülkemiz, tarımda kendi kendine yeten dünyadaki 7 ülkeden biri idi!.. Peki, şu son yıllardaki halimiz nedir? Yahu, şu topuğumuza çıkamayacak olan 'Yunanistan'dan bile "Buğday" satın alıyoruz, buğday!.. Afrika'dan 'Saman' ithal ediyoruz, saman!.. Buğdayın anayurdu bizim Anadolu'dur!.. Son yıllarda Yunanistan, Litvanya, Letonya, Bulgaristan, Rusya ve Ukrayna'dan bile buğday satın alır hale geldik!.. Bu ülke insanları buğday ekmeyi M.Ö.  5.900 yıllarında bizim Konyalılardan öğrendiler, bunu da biliyor muydunuz!?

Geçenlerde 8 yıl TMO Genel Müdürlüğü yapan sayın Ahmet Özgüneş anlatıyordu: "...Türkiye insanlarının yaş ortalaması 29.6'dır... Son yıllarda tarımda üretim yapanların yaş ortalaması 55 oldu!.. Yani gençler tarımdan kaçtılar, çünkü para kazanamıyorlardı... Artık boş lâfları bırakıp, tarıma adam gibi destek verip, modernleşmeye gitmek zorundayız, yoksa ileride aç kalacağız, aç!.." diyordu...

Artık geçmişle uğraşarak, bu ülke 'Kurtarıcıları ve Kurucuları'nı küçümseyen boş lâfları bir kenara bırakıp, yönümüzü Batı'ya çevirerek, çağdaş değişiklik ve yenilikler ışığında çok çalışmamız gerekiyor, gerisi lâfügüzaftır!.. Nokta!..              Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI