VİRÜS BELÂSININ HAYIRLI SONUÇLARI !?

 

                      VİRÜS BELÂSININ HAYIRLI SONUÇLARI !?

Dünyada sadece nesilleri çoğalan canlı türü olan "İnsan" sayısı, bugünlerde 7,5 Milyara dayanmıştı... Yok edeci bir güç haline gelen biz insanlar, çok değil, daha birkaç yüzyıl önce varolan vahşi hayvanların bazılarının nesillerini tamamen yok edip, bazılarını da tükenme noktasına getirmiştik!.. Doğuştan bizden kat kat üstün, güçlü-kuvvetli, yırtıcı olan birçok hayvan ırkını, evrenin en tehlikeli silâhı olan "İnsan Aklı" ile yok etmeyi başardık!.. Buna rağmen bizler, hiç utanıp sıkılmadan da, bazı masal ve efsanelerde yarattığımız hayali canavarlarla, çocuklarımızı ve film izleyicilerini korkutmaya çabalayıp durduk!.. Halbuki bunların hiç önemi yoktu, biraz dürüst davranarak, o masallardaki tüm canavarların yerine bizler rol olmalıydık!..

Bakınız, şu başımıza musallat olan görünmez mikrop 'Coranavirüs' yüzünden günlerce evlerimizde karantinada kalıp, korkudan dışarı burnumuzu bile çıkaramadığımız günlerde çok ilginç görüntülere şahit olduk!.. Örneğin; İstanbul Boğazı'ndaki Yunus Balıkları; iskelelerin, yalıların duvar kenarlarına kadar gelip, birbirleriyle oynaşarak gezindiler!.. Fok balıkları, Karatte Karatteler sahillere çıkıp korkusuzca güneşlendiler, çiftleştiler ve yumurtladılar!.. Yaban Domuzları, Ayılar, Geyikler, Tilkiler; Bursa'da, Bodrum'da, Marmaris'te, Rize'de, Çanakkale'de şehirlere indiler!..

Ellerin ülkelerinde Maymunlar, Dağ Aslanları, Kaplanlar, Vaşaklar, Akbabalar, Kartallar, Devekuşları; insanların elini-ayağını çektikleri büyük şehir sokaklarına ziyarete geldiler!.. Bizim ülkede bu hayvanları hiç göremedik, çünkü yıllar önce nesillerinin canlarına okumuştuk!.. Hele Coronavirüse çok kurban veren ABD'nin New York şehrine, belki de cesetlerin kokusunu alarak ilk gelen yabani hayvanlar 'Akbabalar' oldular!.. Bunları sadece Texsas'ta çekilen Kovboy Filmlerinde görebilen Amerikalılar bile, bu işe şaşıp kaldılar!..

Demek ki neymiş? Dünyanın en tehlikeli yaratığı olan insanlar ortalıktan ellerini-ayaklarını çektiklerinde, yabani hayat da normale dönüyor, onlar da ataları gibi özgürce her yere gelebiliyorlarmış!? Kendi dışımızdaki canlı ortamına ne kadar zarar verdiğimizin ayartına şimdi varabildik mi acaba?

Bir güzel haber de "Uzay İstasyonları" çalışanlarından geldi: Yıllardır kullandığımız bazı gazlar yüzünden deldiğimiz 'Ozon Tabakası' artık kapanmış!.. Şehirlerde yarattığımız çevre kirliliği yüzünden, başta Himalayalar olmak üzere, birçok yüce dağlar uzaktan görülmeye başlanmış, iyi mi? İnşallah yakında, Kutuplardaki buzulların erimeleri de durur, dünyadaki doğal yaşam ve iklim de normal seyrine girer!.. Çarpık kentleşme ve dikey inşaatlar yüzünden azmış olan heyalan ve deprem tehlikeleri de ortadan kalkar da, hepimiz birer rahat nefes alırız!..

Hani büyüklerimiz; "Bir musibet, bin nasihatten evlâdır!" derler ya? Bence iyi ki şu Covid-19 musibeti başımıza geldi, birçok insanımızı hasta etti, bazılarını da durduk yerde öldürdü ama, verdiği nasihatleri dinlersek eğer, belki bu musibeti bile fırsata çevirebilir, aklımızı başımıza biraz toplar, geçmişte yaptığımız doğa tahribatlarına ve canlı kıyımlarına belki bir çözüm bulabiliriz diye düşünüyorum!? Sizce ben çok mu kötüyüm, yoksa çok mu iyimserim de, çok şey mi istiyorum acaba!?

Neyse, bu muhabbet biraz fazla uzadı... Ben size Şadan Hocamın 'Sarı Yasemin' kitabından arakladığım, Üstat Arif Karakoç'un iki dörtlüğü ile veda edeyim:

Höyük:

"Toprağın üstüne oturmuş toprak/ 'Höyük' demişler/ İnsanın üstüne oturmuş insan/ 'Büyük' demişler!..

Duvar:

"Yaşamak bir taş duvar/ Dibinde gölgesi de var/ Yaşamak, bizim köyde çok yorgun/ Sırtında heybesi de var!.."                             Sakin KOŞAR...

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI