YALPALAYARAK, IRGALAYARAK GİDİYORUZ !?

 

Bugün 25 Mart 2020... Ailemle, kendi paşa gönlümle başlattığım "Evde Karantina" günlerimizin 8'inci günündeyiz, sterilizemize son derece dikkat ediyoruz, malûm virüsle henüz tanışmadık elhamdülillah, bu gidişle hiç de tanışmayacağız inşallah!.. Günün büyük bölümünde gazete-kitap okuyor, TV haberlerini dinliyorum; yazıyorum, eş-dostla telefonda görüşüyorum, ara sıra yengenizle olmadık bir konu üzerinde kavga ederek bir miktar küsüyoruz; bir bahane ile barışıp, yiyoruz, içiyoruz, günler böyle geçip gidiyor...

Hani 17. Yüzyıl halk şairlerimizden Karacaoğlan ne güzel demiş: "Nuh'un gemisine 'yalan' diyenler/ Yelken açıp, yel kadrini ne bilir/ O Süleyman kuş dilini bilirdi/ Her Süleyman dil kadrini ne bilir?..// Arap atlarında olur fırkalar/ Kimi sarhoş yürür, kimi ırgalar/ Gübreliğe inip kalkan kargalar/ Has bahçede gül kadrini ne bilir?.."

İşte biz de kendi gönlümüzle de olsa 'Evde Karantina' denilen, aslında bir nevi 'özgürlük kısıtlaması' olan bu duruma düşmeden önce, meğerse bu özgürlüğün "kadrini-kıymetini" pek de bilmiyormuşuz!? Dert başa gelince gördük Hanya'yı-Konya'yı!.. Oysa bu 'Özgürlük' denilen kavram, bizim herşeyimiz imiş de haberimiz yokmuş!..

Para, pul, mal, mülk, koltuk veya mevkii falan değil; biz insanların öncelikle ihtiyacı olan ilk ve tek şeyin, 'Sağlıklı Yaşamak' olduğunun ayartına vardık!.. Sonra da özgürlük ve karın doyurmak!.. Burada sürekli okuyup-düşünürken, aslında her insan ve her devlet için şu pek değer vermediğimiz "Tarım" konusunun, şu 'Kara Toprak-Toprak Ana' mevhumunun, biz canlılar için ne kadar hayati olduğunun da ayartına vardık!..

Ne diyordu büyük Halk Ozanımız Âşık Veysel;

"Dost dost diye nicesine sarıldım/ Benim sadık yârim kara topraktır/ Beyhude dolandım, boşa yoruldum/ Benim sadık yârim kara topraktır!..// Nice güzellere bağlandım kaldım/ Ne bir vefa gördüm, ne fayda gördüm/ Her türlü isteğim topraktan aldım/ Benim sadık yârim kara topraktır!..// Karnını yardım kazmayınan, belinen/ Yüzünü yırttım tırnağınan, elinen/ Yine beni karşıladı gülünen/ Benim sadık yârim kara topraktır!.." diyordu değil mi? Ne kadar da haklıymış değil mi? İşte ben bu sözlerin bile gerçek ayartına bugünlerde, yani bu karantina günlerinde varabildim, iyi mi?

Biz 65 yaş üzeri ihtiyarlara evden çıkma yasağı getirileceği gün öncesinde, hanım elime evde stoklanacakların bir listesini tutuşturdu: "Un, nohut, fasulye, makarna, peynir, yumurta, yağ, şeker, çay..." Listeye bir baktım ki; bunların hepsi de bizim 'Kara Toprak' ürünü olan şeylerdi... Orada cep telefonu, TV, radyo, plak, teyp, dudak ve saç boyası, rimel, allık, takma kirpik, biryantin, deodorant, ayna, tarak, tencere, tava... gibi, yaşarken en fazla para harcadığımız bu şeylerden bir tanesi bile yoktu!.. Ya ne vardı? Bizi yaşatacak, ayakta tutacak 'Tarım Ürünleri' yani toprak ana ürünleri vardı!.. Demek ki neymiş? Böyle kasvetli günlerde bize ilk önce 'toprak ve tarım ürünleri' gerekiyormuş!..

Bir gün disiplinsizlik eden bölük askerlerine, komutanları bağırıyormuş; "Ulan sizi akşama kadar şınav çektirir, yerlerde süründürürüm!.." diyor, askerler de; "Yaparsınız komutanım!" diyormuş... Komutan; "Ulan sizi tüfek dipçiği ile döver, kemiklerinizi kırarım!" deyince, askerler; "Yaparsınız komutanım" diyormuş... Komutan bu sefer de; "Sizi aç ve susuz bırakırım ulan!" deyince, bütün askerler; "Hop dedik komutanım, işte bu poku yiyemezsiniz!" diye bağırmışlar ya? Dünyada hiç kimse açlık ve susuzlukla terbiye edilemez!..

Bu virüs krizinde inşallah başımızdaki iktidar da hep ihmal ettiği tarımı destekler, sattığı şeker fabrikalarının önemini anlar, dışarıdan sıkıldıkça tarım ürünü ve hatta 'saman' ithal etmeyi bırakıp, kendi çiftçilerimize yeterli desteği sağlamaya başlar!..          Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI