YAŞLI DOKTORUN, HASTA MEMNUNİYETİ !?

 

                          YAŞLI DOKTORUN, HASTA MEMNUNİYETİ !?

Bundan 30 – 40 yıl kadar önce, yaşlı bir köylü adam, yıllardır tanıdığı ve kendisi gibi yaşlı bir doktorun özel muayenehanesine gider… Öksürük, yol yürürken tıkanma, yokuş çıkamama, dizlerde halsizlik… gibi şikâyetlerini sıraladıktan sonra; “Kurtar beni doktur bey!..” diye yalvarmış…

Doktor, hastanın ceketini ve gömleğini çıkarmasını istemiş… Hasta ceketini ve gömleğini çıkarırken, bütün cepleri yedek sigara paketleriyle dolu olduğu için, bir kısmı yere dökülmüş… Bunları gören doktor, steteskopla hastayı dinledikten sonra kaşlarını çatıp; “Ne bu senin halin, sen çürümüşsün kardeşim!.. Ciğerler bitik, bronşlar dolu, nabız düşük, dişler sapsarı, bağırsakların iflâsın eşiğinde, bu sigara seni mahvetmiş yahu! Bu gidişle ölüm kapıda görünüyor” demiş…

Adam ağlamaklı bir halde yine yalvarmış; “Bak benim para sorunum yok, yengen olucek kadının bir ayağı çukurda; ha öldü, ha ölücek!.. Ben iyi olmalıyım ki, köydeki çocukluk göz ağrım olan ‘Dul Zehra’ kadınla bir kerecik evlenebileyim doktur bey” demiş…

Zati pek hastası olmayan yaşlı doktor, yolunacak bir kaz bulduğuna sevinmiş ve şöyle demiş: “Bak kardeşim, sen iyi olmak istiyorsan, şu yazdığım listedeki hiçbir şeyi yiyip-içmeyeceksin, tamam mı!?” demiş… Adam çok sevinmiş, 50 TL olan muayene ücretini ödemiş, listeye bakmış,  yüzü buruşmuş…

Listede; Sigara, İçki, Acı, Tatlı, Tuzlu, Kızartma, Bulgur Aşı, Ekşi, Turşu… hepsi yasakmış!.. Doktora yaklaşıp, yan cebine bir 100 TL sıkıştırmış; “Yahu doktur bey, şimdi bizimkiler bu cigara zıkkımını listede görürlerse, benim hayatımı zindan ederler!.. Ben cigara içmeden duramam, şunu listeden çıkarsak olur mu?” diye sormuş…

100 TL’yi gören doktor, yeniden hastanın ağızını açtırıp, boğazlarına bakmış; “Hadi hatırın için sadece sigarayı silebilirim, ama ötekilerini harfiyyen yerine getireceksin, bana söz ver bakayım” demiş… Adam söz vermiş, keyifle tam kapıdan çıkarken doktor bağırmış; “İçkiyi de listeden silmemi ister misin kardeş?” demiş, adam arkasına bile bakmadan uzaklaşırken “ben zati içki içmem ki!” diye cevap vermiş…

Nasıl, fıkrayı beğendiniz mi?  Sizin de buna benzer işler başınıza geldi mi?

Şaka bir yana, bir rahatsızlığı nedeniyle doktora giden bir insanın, öncelikle morale ihtiyacı vardır… Doktordan ilgi bekler, iyi şeyler duymak ister, teselli ister, umut ister!.. Hepimiz insanız, etten-kemikten-duygudan ibaretiz!.. Yakın veya uzak bir tarihte öleceksek eğer, zati öleceğizdir!.. Ama hiç olmazsa aradan geçen zamanda bile biraz moral, biraz umutla yaşasak ne olur sanki!? Bizlerin bu dünyaya kazık kakacak halimiz yok, bu kavanoz dipli dünyanın Sultan Süleyman’a ve o zengin Karun’a bile kalmadığını bilmiyor muyuz!? Bunca hastayı tedavi eden doktor ve profesörlerin de bir gün öldüğünü görmedik mi, onların da bir gün nasılsa öleceklerini bilmiyor muyuz!? Bütün istediğimiz ise mutlu ve umut içinde ölmek değil mi?

Ölümü en çok işleyen şairlerimizden merhum Cahit Sıtkı Tarancı, 01 Nisan 1942 yılında Varlık Dergisi’nde ilk yayımladığı “Ben Ölecek Adam Değilim!” başlıklı uzun şiirinde özetle şöyle diyordu:

“Kapımı çalıp durma ölüm/ Açmam!../ Ben ölecek adam değilim!// Alıştım bir kere gökyüzüne/ Bunca yıllık yoldaşımdır bulutlar/ Sıkılırım!/ Kuşlar cıvıldamasa dallarında/ Yemişlerine doyamadığım ağaçların/ Yağmur mu yağıyor?/ Güneş mi var?/ Fark etmeliyim baktığım penceremden…// Kapımı çalıp durma ölüm/ Açmam!../ Ben ölecek adam değilim!..”

Bugünlük bu kadar ölüm lâfı yeter, hadi kalın sağlıcakla…       Sakin KOŞAR…

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI