ATATÜRK'Ü CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINDA ANMAK: TÜM İNSANLIĞA ÖRNEK UYGARLIK MODELİ!
Prof. Dr. Özer Ozankaya
ADD Kurucu Üyesi, 4. Gnl. Bşk.
Atatürk, önderliğini yaptığı Türk Devrimiyle, tüm uygar insanlığa, "ulusal egemenlik" olarak adlandırdığı demokrasi düzeninin bilimsel yöntemin geçerlilik ilkeleriyle aynı nitelikte meşruluk ölçülerine dayalı olduğu bilincinin görkemli örneğini sergilemiştir.
Çağdaş Türk toplumunun devlet, aile, eğitim, ekonomi ve üstün değerler kurumlarını tutarlılık, dürüstlük ve içtenlikle bu bilinç üzerine kurmayı ve bu konulardaki ilke değerinde düşüncelerini üstün sanatsal anlatımıyla kafalara ve gönüllere nakış gibi işlemeği başarabildiği için de ölümsüzleşmiştir.
A) Devletin laiklik ilkesi üzerine dayandırılması, ulusal egemenlik ilkesinin bayraklaştırılması, saltanat ve halifeliğin kaldırılması, ulus ve yurt kavramlarının demokratik içerikli tanıma kavuşturulması, hukuk devleti ilkesinin kurumlaştırılması, insanların uyruk olmaktan kurtarılıp, dil, din, mezhep, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin devleti kuran ve egemenliğin asıl sahibi olan eşit yurttaş konumuna yükseltilmesi; uluslararası ilişkilerde bağımsızlığı kısıtlayıcı her türlü bağın sökülüp atılması, başka uluslarla haklara karşılıklı saygı üzerine kurulu uygar ilişkiler geliştirilmesi, tümü de bilim ile demokrasinin aynı ölçütler üzerine dayalı olduğunun bilinciyle gerçekleştirilebilen devrimlerdir.
"Ulusal egemenlik öyle bir ışıktır ki onun karşısında taçlar, tahtlar batar, yok olur. Ulusların tutsaklığı üzerine kurulu yapılar her yerde yıkılmaya yazgılıdırlar." demektedir.
B) Türk Devriminin getirdiği aile kurumu, kadını erkekle eşit insan hak ve özgürlüklerine kavuşturduktan başka, "dünyada bütün değerlerin kadınların ürünü olduğu" bilimsel gerçeğini belirtip temel almıştır. Demokratikleşme için laikleşmenin vazgeçilmez olduğunun bilinci içinde, tüm yasalar gibi aile kurumunu düzenleyen yasayı da dinsel kaynaktan bağımsızlaştırmış ve Türk Medeni yasasını kabul etmiştir. Aile içinde karı ile koca, erkek çocukla kız çocuk eşit haklara sahip kılınmıştır; kadın da kocasına karşı boşanma dâvâsı açmak hakkına kavuşmuştur; aile dışında da kadın, eşit yurttaş konumunun gerektirdiği tüm haklara sahip kılınmış, özellikle toplum yaşamında her mesleğe girme hakkı çağdaş devletin güvencesi altında gerçekleşmiştir. Kadının çalışma yaşamında eşitlik üzere yerini, payını ve saygınlığını elde etmesi ölçüsünde aile içinde de saygın bir yer tutabileceği, aile kurumunun ancak bu yolla gerçek anlamında sağlamlaşabileceği bilimsel gözlemi, Cumhuriyet'in uygar insanlığa örnek yönlerinden biridir.
"Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeğe değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeğe değersin!" demektedir.
C) Türk Devrimi, insanlığın tanık olduğu tek başarılı eğitim ve kültür devrimi olmuştur. Bu başarısının nedeni, "demokratik eğitim"i amaçlaması ve bunun gereklerini de tutarlı ve etkin biçimde yerine getirmesidir. Demokratik eğitimin zorunlu gereği eğitimde laikliktir. Bu sağlanmadıkça ne eğitimin içeriğini bilimsel ve demokratik kılmaya, ne de eğitimde fırsat eşitliği sağlamaya olanak vardır. Laik olmayan eğitim düzeninde her şeyden önce ulusun en önemli yarısını oluşturan kadın nüfusun eğitimden, bilimden, demokratik kültürden pay almasına olanak bulunamaz. Öte yandan ancak laik eğitim, Atatürk'ün belirttiği gibi 'ulusal kültürü uygar ilkelerle ve özgür düşüncelerle donatıp güçlendirebilir; korkutma temeline dayalı bir ahlakın ne bir erdem, ne de güvenilebilir bir ahlak olamayacağını" ancak laik eğitim kavratabilir.
Laik devlet ve laik eğitim, Türk eğitiminin dilini de ulusal dil yapmayı, böylece Türkçenin Arapça, Farsça ve başka yabancı dillerin boyunduruğundan kurtulmasını sağlamıştır. Böylece bir bilim, sanat ve teknoloji dili düzeyine ulaşabilen Türk dili, ulusal birliğin ve toplumsal dayanışmanın, demek ki "toplum" olmanın da başta gelen etkenlerinden birisi olabilmiştir.
Atatürk eğitim için diyor ki, " Okul, genç kafalara insanlığa saygıyı, ulusa ve ülkeye sevgiyi, şerefi, bağımsızlığı öğretir. Ülkesini ve ulusunu kurtarmak isteyenler, aynı zamanda mesleklerinde birer namuslu uzman ve birer bilgin olmalıdırlar. Bunu sağlayan okuldur."
Ç) Türk Devrimi "devletçilik" olarak adlandırdığı ekonomik düzen anlayış ve uygulamasını, hem kapitalizmin hem de marksizm ya da sosyalizmin demokrasinin temel ölçütleri açısından özgür düşünceli ve tutarlı eleştirisi üzerine kurmuştur. Her iki düzenin birer "düş- kurgu"ya (fiction) dayalı olduğunu, kapitalizmin "yalnız başına yaşayan birey", marksizmin ise "bireylerden soyutlanmış devlet" düş-kurgusuna dayalı olduğunu gözler önüne koymuş, tek gerçeğin ise "toplu halde yaşamak zorunda olan bireysel insan" olduğunu vurgulamıştır. İşte bu toplu halde yaşamak zorunluğunda olan bireysel insanın hem kendi bireysel kişiliğini ilgilendiren çıkarlarını, hem de toplu halde yaşamaktan kaynaklanan toplumsal yararlarını bir arada gerçekleştirebilecek bir ekonomi anlayışı ortaya koymakla ve kısa ömrü içinde bunun çok başarılı uygulamasını yapmakla uygar insanlığa yine görkemli bir örnek vermiştir.
Türkiye 1950 yılında oy yoluyla, tam bir barış içinde iktidar değişimini gerçekleştirebildiyse, bunda Atatürk'ün ekonomik düzen görüşünün, henüz çok kısa bir süre uygulanabilmiş olmasına karşın toplumsal adalet, fırsat eşitliği, emek harcayanların gönenci gibi toplumsal barışın temel gereklerini yerine getirecek nitelikte olmasının çok büyük payı vardır.
Atatürkçü ekonomi politikası ayrıca tüm az-gelişmiş ülkelere hem sömürülmekten kurtulmanın hem de "tam bağımsızlığın" altın anahtarını da sağlayıcı değerdedir: % 0 enflasyonla % 5 büyüme hızı gerçekleştirebilmiş ve Türk ekonomisinin dışa bağımlılığını kısa zamanda önemli ölçüde azaltabilmiş bir ekonomi düzenidir.
Atatürk diyor ki, "Bizim izlemeği uygun gördüğümüz devletçilik ilkesi, bütün üretim araçlarını bireylerden alarak, özel ve bireysel ekonomik girişim ve çalışmaya meydan bırakmayan sosyalizm ilkesine dayalı .. bir sistem değildir. Bizim izlediğimiz devletçilik, bireysel emek ve etkinliği ilke almakla birlikte, olanak ölçüsünde az zaman içinde ulusu gönence ve ülkeyi bayındırlığa eriştirmek için, ulusun genel ve yüksek yararlarının gerektirdiği işlerde, özellikle ekonomi alanında devleti fiili olarak ilgilendirmektir."
D) Türk devrimi, yazı, dil, takvim, giyim, sanat gibi üstün değerler alanını da demokratikleştiren bir devrimdir. Türk dili yabancı diller boyunduruğundan kurtarılarak bir bilim, sanat ve teknoloji dili olma olanağına kavuşturulmuş, böylece ulusal birliğimizin sağlam harcı olmuştur. Yeni Türk yazısı Türkçeyi doğru yazıp doğru okumayı ve böylece okur-yazarlığın, dolayısıyla aydınlığın hızla artmasını sağlamıştır. Bu yazı, Türk dilinin bilim, düşün, sanat, yönetim, uygulayım dili olmasını sağlamıştır. Uluslararası ilişkilerde uygar dünyayla ilişkilerimizi ve uygar insanlık ailesinin saygın bir üyesi olmamızı çok kolaylaştırmıştır. Kur'anın Türkçeye çevrilmesi, ezanın Türkçe okunması, hem inanç dünyamızı kendi dilimizle anlayarak işleyip anlatıma kavuşturmak, hem de ulusumuza Arapçayı 'kutsalmış' gibi algılatan us-dışı, baskıcı düşünce ortamından kurtarmak gibi özgürleştirici sonuç vermiştir. Şapka ve giyim devrimleri de, güzel sanatlar alanındaki devrimler de, biryandan uluslararası uygar insanlığın giyim-kuşamını alarak, bilim, düşün ve sanatlar alanındaki başarılara katılmamızı olanaklı kılarak bu uygar insanlığın bir parçası olmamızı sağlamış, ama öte yandan da Türk erkeğine "şapka giyemezsin!", Türk kadınına "Saçının telini, ya da elini, kolunu, gözünü göstermezsin!", Türk insanına "Tiyatro yapamazsın; müzik, resim, heykel, günahtır..!" diyen, zorba ve orta-çağcıl kafa yapısını yıkmayı olanaklı kılmıştır. Türk halkının kafasını, yazıda, dilde, bez parçasında, resimde, yontuda .. büyülü bir etki olabilirmiş diyen ilkel anlayıştan kurtarıp özgürleştirmiştir..
"Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır."
"Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan yapana doğrulukla bağlı kalmazsa, değişmeyen gerçek insanlığı şaşırtıcı bir nitelik alır."
"Bir ulus ki resim yapmaz, bir ulus ki yontu yapmaz, bir ulus ki tekniğin gerektirdiği şeyleri yapmaz; kabul etmeli ki o ulusun ilerleme yolunda yeri yoktur. Oysa bizim ulusumuz, gerçek nitelikleriyle uygarlaşmaya lâyıktır ve olacaktır."
SONUÇ
Sonuç olarak Atatürk'ün önderliğini yaptığı Türk Devriminin ve onun ürünü olan Türkiye Cumhuriyetinin yalnız ve yalnızca bilime ve onunla aynı ilkeler üzerine dayalı olan insan hak ve özgürlüklerine, demek ki demokrasi ilkelerine dayalı, bu yolda tüm uygar insanlığa örneklik edecek bir başyapıt değerinde olduğu görülmektedir.
Bu başyapıtın hem Türk ulusuna, hem tüm insanlığa demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, bilimsel, sanatsal, ekonomik gelişme alanlarında yapabileceğini zaten kanıtlamış olduğu katkıları, Atatürk'ün yokluğunda, özellikle 2. Dünya Savaşı sonrasından başlayarak günümüze değin artan ölçüde engelleyegelen her türlü sömürgeci baltalamalarından kurtarılarak daha da büyük ölçüde yapabilmesine çalışmak, hem Türk ulusunun, hem de tüm uygar ulusların devletleriyle, üniversiteleriyle, bilim, düşün ve sanat çevreleriyle... üzerlerine düşen bir insanlık ödevidir, kanısındayım.
Cumhuriyetimizin 100. Yıldönümüne ulaştığı bu yıl, onun kurucusu yüce önderimiz Atatürk'ü sonsuzluğa yücelişinin 85. Yılında sonsuz sevgi, saygı, bağlılık duygu ve kararlılığımızla anıyoruz.
Kaynak: Özer Ozankaya, Cumhuriyet Çınarı - Atatürk'ün Uygarlık Tasarımı, CEM Yay.