"UÇAN EKONOMİ" NEREYE KONDU?


                                                 "UÇAN  EKONOMİ" NEREYE KONDU?

 

  Bir zamanlar tıkır tıkır işleyen bir ekonomiden söz ediliyordu.En önemli,en yetkili ağızlardan sunuluyordu bu tıkır  tıkır işleme.Salgın hastalık buna da bulaşmış olmalı  ki   bu gün  tıkırdan söz edilemiyor..Bir seçim öncesi de oy alabilmek için birileri ekonominin   uçacağını  söylüyordu,şuraya oy verirseniz ekonomi uçacak deniliyordu.Aynı kişiler bu uçuş      "!" sırasında  tarımda Avrupa'nın en önünde yer aldığımızı söylüyordu.O günlerde ise dışarıdan saman alabilecek paramızın olduğundan övgü ile bahsedenler vardı.Dünyanın kendine yeten bir tarım politikasından dışarıdan saman ithal etmek zorunda kalan bir politika geçmişiz ve bunu neredeyse övünerek söylüyorduk.Hep merak etmiştik bazı sözleri duyunca..örneğin ekonomiyi kimler uçuracaktı/Bu uçan ekonomi bir yerlere konma ihtiyacı duyarsa nereye ve nasıl konacaktı?

Sonra bir gün geldi tüm bu söylemler unutulup yerine ACI REÇETELER den söz edilir oldu.

Demek ki uçan ekonominin kanatları kırılmış acılara sevkedilmişti..

    Uçan ekonominin övgülerinden söz ederken bir adam çıktı  ve dedi ki/Bir yerlerden para geliyor ama,bir şekilde tanrı veriyor ama nereden ve nasıl olduğunu  anlayamadım. Tanrının verdiği paralarla coşturulan o günkü ekonominin bu gün acı reçetelere muhtaç  bırakılmasını hangi ekonomik kuramlarla açıklayabiliriz ki/Bu ekonomik örneğini ne okutuk ne de bir yerlerde görebildik ama mademki büyüklerimiz söylüyordu o zaman bize inanmaktan başka seçenek kalmıyordu..Nereden nereyeee gelmişiz bu gün..

  Nereye geldiğimizin göstergelerinden biri de sendikaların her ay yaptıkları AÇLIK-YOKSULLUK SINIRI  açıklamaları  olmaktadır. Yıllardır her ay yapılan bu açıklamalarda bir kez olsun  bu ay öteki aylardan daha iyi durumdayız bile diyemedik.Ekonomi uçarken bile bunu söyleyemedik.

Örneğin en son yapılan bir sendika açıklamasına göre açlık sınırı 2892 lira olmuş.Bu koşullarda  4 kişilik bir ailenin yaşayabilmesi için 7625 civarında bir para alması gerekliymiş..Yani bunun altındaki bir gelirle o aileler yoksulluk sınırında yaşıyormuş..Birilerinin tıkır tıkar işleyen ekonomisi bu  görüntüleri doğurmuş bulunuyor bu gün. Bu görüntüler ise bu ekonomiye acı reçetelerin yazalması gerektiğini anlatıyor insanlara.

   Bir zamanlar bu tür acı reçeteler yazılmasın diye bütün fabrikalar satıldı.üstelik yok pahasına.Nİ Diyorlardı bunları satarken,ekonomi şahlanacak iç ve dış borçlarımız bitecek,üretimimiz artacak,dünya ile yarışan  dünya pazarlarında satış yapabilen bir ekonomi ortaya çıkacak.

Üstelik  işsiszilik diye bir sorun kalmayacak..

    Bu söylenelreni hangisi gerçekleşti bu gün?

Bu yalanların hangisine inanıyorlardı onları söyleyenler..Elbette onları söyleyenlerin hiç biri inanmıyordu ama bu yalanları alkışlayanlar canı gönülden inanıyorlardı.Oysa ona inanaların dünyaya bakmaları yeterliydi.çünkü tüm dünyada aynı şeyler söyleniyordu ama hiçbir yerde gerçekleşmiyordu bu söylenenlerin.Neden çünkü yalanların gerçekleşmesi diye bir olay yoktur dünyada..

    O  yalanlarda birilerine satılan malların,birilerini devlet eliyle varsıl etme uygulamasının  bir hesabı olmalı.  Ama kim soracaktır bu hesabı? Kim verecektir bu hesabı?

   Sevgili gençler.. Babalarınıza amcalarınıza .dedelerinize sorun bakalım ..Bu yalanlar söylenirken sen ne yapıyordun diyerek?

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI