"KORONADAN DEĞİL, KÖTÜLÜKTEN ÖLÜYORUZ!.."

 

              "KORONADAN DEĞİL, KÖTÜLÜKTEN ÖLÜYORUZ!.."

Bu yazı başlığı benim değil, ama yazılarını hayranlıkla okuduğum bir meslektaşıma, bunlar Cumhuriyet Gazetesi yazarı sayın Mine Söğüt hanımefendiye ait!.. 20 Kasım 2020 tarihli köşe yazısında diyordu ki;

"...Her birimiz bir Rus ruletinin gönüllü oyuncularıyız!.. Üzerimize bahis oynayanlar tetik çektikçe kazanıyorlar!.. Biz teker teker düşüp ölüyoruz... Bizim için çoktan hazırlanmış mezarlara uysal uysal gömülüyoruz... Ve aslında hepimiz çok iyi biliyoruz: Doktorların ardı ardına hayatlarını kaybettiği... Fabrikaların bacalarının her şeye rağmen tütmeye devam ettiği... Kaynakların sağlığa değil, sanki her şey normalmiş gibi, diğer giderlere oluk oluk akıtıldığı şu dünyada... Çalışmazsa, açlıktan ölmekten başka çaresi kalmayacağını anlayan ve ölümü göze alıp, işe gitmeye devam eden...

Ama bir başkaldırsa, bir isyan etse, mevcut sistemin yerine bambaşka bir sistem kurulabileceğini, bambaşka değerler üzerinden bambaşka siyasetler de üretilebileceğini asla anlayamayan kalabalıkların katili... Virüs değil, mevcut siyasi ahlâktır!.. Ve o ahlâkın olanaklarını kullanan iktidarlardır!.."

Aynı gün, sayın Sağlık Bakanı Türkiye genelindeki salgında ölen ve yeni hastalığa yakalananların rakamlarını açıklıyor;  İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da aynı saatlerde, sadece İstanbul'da Covid-19'dan ölen ve yeni hastalananları söylüyor; ikisinin açıkladığı rakamlar hemen hemen aynı sayıda!.. Eee, İstanbul ayrı bir ülke, ayrı bir devlet mi? Bunlardan biri yalan söylüyor da, acaba hangisi!? Bilim insanları ve doktorlara sorarsanız, Ekrem İmamoğlu doğruları söylüyor, yandaş medyaya göre de sayın Sağlık Bakanı!.. Bu durumda siz kime inanırsınız!? Durum gerçekten fena ve her gün daha da kötüye gidiyor!..

Dün saat 13.00'e gelmeden, yani biz '65 yaş ve üzeri sakıncalı piyadelerin' yasağı başlamadan, her zaman alışveriş yaptığım marketten hanımın verdiği listeyi tamamlayıp, evime geldim... Kapı zilini çalmamla birlikte, gözleri faltaşı gibi açılmış hanımın bir hışımla bağırıp; "Poşetleri hemen yere koy, derhal ellerini sabunla yıka!" emriyle karşılaştım!..

"Ne oluyor yahu!?" demeye kalmadan, yine bağırdı: "Bunları nereden aldın!?" Ona poşetlerdeki yazıları gösterip; "Her zamanki marketten aldım, görmüyor musun?" dedim... Bana manâlı şekilde bakıp, bu sefer de; "O marketteki kızlarla bir temasın oldu mu!?" diye bağırdı... Hasbinallah, 70 yaşını geçmiş 'Yasaklı' halime bakıp, hınzırca güldüm...

Evet, o markette bazı gariplikler vardı, benim tadığım kızlardan hiç birisi orada yoktu, iki-üç tane yeni kızlar göreve gelmişti... Allah sahiplerine bağışlasındı ama, maşallah hepsi de enine-boyuna genç ve güzel kızlardı!.. Ancak, '65 yaş üzeri' ben ihtiyar dallamanın bu kızlarla ne 'teması' olabilirdi de, benim hanım böyle "Bu kızlarla bir temasın oldu mu?" diye, neden manâlı sorular soruyordu ki!? Yemin olsun elleri elime değmedi, üstelik hepsinin yüzlerinde maskeler, ellerinde de eldivenleri vardı!..

Ben poşetleri alıp, içeri girdikten sonra mesele anlaşıldı: Nereden duydu ise, meğer bizim oğlan annesini aramış da, müşterisi olduğumuz bu markette çalışan kızlardan ikisinde 'Corona-19' virüsü tespit edildiğini söylemişmiş... Ama personeli hemen değiştirmişler!.. Bizim hanım da aynı kızlar orada çalışıyor sanıyormuş da, bana karşı ters tavrı bundanmış meğer... Akşam yemeği sırasında bu olay aklıma geldi, şüpheci hanıma bir muziplik yapayım diye; "Yahu hanım, marketin yeni kızları öyle güzeller ki, keşke onlarla bir temasım olaydı!" deme gafletinde bulundum... Hıh, sen misin bunu diyen!? Bizim evde böyle şeylerin şakası mı olurdu!? Önümdeki yemek ve salata tabakları anında yok edildi, hanıma; "Ne kadar kötüsün bugün!?" demeye bile kalmadı, o akşam bir kere daha yatağa aç-bilâç girdim, iyi mi?

Lânet olası bu salgın hastalık; virüse yakalansan bir türlü, yakalanmasan bir türlü, şakasını yapsan bir başka türlü!.. Bu sıklaşan müjdeli aşı haberleri ne kadar doğru acaba? Yahu ne zaman kurtulacağız biz bu belâdan, ha!?             Sakin KOŞAR...

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI