KÖYÜMÜN OKUYAN İNSANLARI !?

KÖYÜMÜN OKUYAN İNSANLARI !?

Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'de Yüce Tanrı'nın biz insanlara emrettiği ilk sözü; "OKU !.." sözcüğü olmuştur!.. Bu anlamlı emir boşuna verilmemiştir!.. Biz insanları diğer canlılardan ayıran üç temel özelliğimiz; "Düşünebilmemiz, Konuşabilmemiz ve Gülebilmemizdir!.." Bu özelliklerimizi geliştirip de, yeni nesillere aktarabilmemiz için, önce 'okumamız', sonra da 'yazmamız' gereklidir!.. Çünkü gelişmemiz ve neslimizin sağlıklı devamı için en temel koşullar bunlardır!.. Ben kulunuz da, kendi çapımda bunları yapmaya çalışıyorum işte!..

Bugünkü yazımda, Osmanlı döneminden beri hep 'Merkez-Nahiye' olmuş köyümdeki tahsil yapan, yüksek okulları bitiren insanlarımızı değil, güncel yaşamda '1950-1960-1970' yılları arasında gözlemlediğim bilinçli-okuyan Köyümüz büyüklerimizden bahsedeceğim!. Okumak; "Yazıya geçirilmiş bir metne bakarak, bunu sessizce çözümleyip, anlamak veya aynı zamanda seslere çevirerek başkalarına iletmek" demektir... Örneğin; gazete, kitap, dergi, ansiklopedi okumak, bunları da başkalarına ders veya sohbet şeklinde aktarabilmek gibi...

Yukarıda bahsettiğim yıllarda Köyüm Bozüyük'te sayılı gazete, kitap okuyup, birkaç da radyo haberleri dinleyenler vardı: Selahattin Bey, Ahmet Bey, Cemil Bey, Hacı Bahattin, Mustafa Beçin, Kâtip Şükrü, İsmail Koşar, Mustafa Buğday, Süreyya Buğday, Mustafa Karadağ, Mehmet Hanay, Demirci Abdullah, Muhammet Kartop, Acuz Beçin, Terzi Nazmi, Semerci Alâaddin, Necdet Karaman, Terzi Süreyya... Gençlerden kitap okuyanlar da; Bayırlı Mehmet'in Ekrem, Yüksel Uslu, Mehmet Beçin, Ekrem Turgut, Şenyüz Buğday, Faruk Bozüyük, Turgut Keleş, Suat Gencel ve daha ismini sayamadıklarım gibi...

Selahattin Bey, Ahmet Bey ve Hacı Bahattin, Ağaların Kahvesi'nde oturur, pek kimseyle muhatap olmazlar, okudukları gazete ceplerinde ve dinledikleri haberler akıllarında, bunları kimselerle paylaşmaz, bir şey sorulursa cevap verir, kahvelerini içer, sessizce kalkıp giderlerdi... Ama genellikle Mağolların Kahvesinde oturan Mustafa Beçin, Kâtip Şükrü, Acuz Beçin, Semerci Alâaddin, okudukları Cumhuriyet Gazetesi'ndeki önemli haberleri etrafındakilere aktarır, tartışır, konu hakkındaki kendi görüşlerini herkesle konuşurlardı... Tercüman Gazetesi okuyan Mustafa Buğday, Mehmet Hanay, Süreyya Buğday ve Mustafa Karadağ, genellikle kendi aralarında muhabbet eder, diğerlerinin siyasi konuşmalarına pek katılmazlardı... Milliyet Gazetesi okuyan İsmail Koşar, Muhammet Kartop, Necdet Karaman herkesle konuşur, özellikle dini kitaplarda okuduklarını herkese anlatan İsmail Koşar, sınava girecek imamlara dini bilgiler de verirdi...

Ömer Ağa, Cemil Bey, Zeybek Dayı, Cambaz Ömer, Mehmet Hanay, Hacı Yakup Şimşek, Topal Kadir, Alirzaların Mehmet, Balcı Ahmet, Mehmet Aslan, Alaaddin Güneş, Deveci Vahit, Topal Remzi, Sayim Soylu, İlhami Güneş, Yüksel Uslu, köyün muhabbet ve gönül adamlarıydı... Espri, fıkra, anı, gün görmedik her türlü sohbet konusu bunlardan sorulurdu... Bunlar nerede bulunsalar, hemen çevrelerinde halkalar oluşur, bu sohbete dalıp da Yaz günü işini-gücünü unutan insanlara çok rastlanırdı!..

Biz daha çocuktuk ama, bir gün merhum Mehmet Hanay amca anlatıyordu: "Ben Ormancı iken Milâs'ın Boğa Yokuşu mevkiinde görev vermişlerdi... O yıllarda oralarda Kaplanlar olduğu için kimse oralara göreve gitmek istemezdi... Bir gün kaçak 'tütün değneği' yapanların peşine düşmüş, sessizce onları takip ediyordum... Altından geçtiğim devasa kayanın üstüne koca bir Kaplan atlamaz mı!? Hemen davranıp Lagant tabancamı çektim, alnının ortasına nişan alıp, Kaplana; 'Bak kocaoğlan; sen buraların orman kralı isen, ben de kaçakçıların baş belâsıyım!.. Var git yoluna, birbirimize zarar vermeyelim, herkes işine baksın!' dedim... Hayvan sanki beni anlamış gibi başını salladı, havaya doğru bir kükredi, sonra kayanın arkasına atlayıp, homurdanarak kaybolup gitti!.." demiş, herkes birbirine bakıp; "Böyle bir şey olabilir mi?" diye fısıldaşırken, benim tüylerim diken diken olmuştu, hiç unutamam!..

Nerede şimdi böyle muhabbetler, nerede o güzel gönül adamları, nerede o dertsiz-tasasız, o geleceğe umutla baktığımız güzel yıllar!?              Sakin KOŞAR... 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI