EMEKLİYİ ÖYLE MUTLU ETTİ Kİ, EMEKLİ ŞAŞIRDI

EMEKLİYİ ÖYLE MUTLU ETTİ Kİ, EMEKLİ ŞAŞIRDI 

Kader veya yazgı, önceden ve değişmeyecek bir biçimde belirlenmiş olay akışıdır! Bu; ister genel, ister bireysel olsun, gelecek olarak algılanabilir diye tanımlanıyor. Şans ise: "Mantıkla açıklanmayan bir takım rastlantısal olayların nedeni olan güç!" Diye değerlendirilirken, bir kimsenin bilgi ve emeğinden ziyade, rastlantı sonucu elde ettiği elverişli sonuç olarak kabul ediliyor.

İnsan varlığının ağzından düşmeyen bu iki sözcük, saniyeler içinde ve bir olayda, an itibariyle telaffuz edilmeye hemen hazırdır. Hep vardır, hatta dilimize pelesenk edilmiştir. Başımıza gelen sevinçli bir olay için seviniriz. Diyelim ki: (Şans oyunlarından rastlantı sonucu büyük miktarda para kazandınız, bu bilgiyi kimseye vermezsiniz. Sadece eşinize söylersiniz. Mutluluğunu ve sevincini gizlediğiniz için yaşayamazsınız.)

Kötülükler ve acılar, dostlarla paylaşılır ve ah çekilir. Sonra ağzımızda bu iki sözcükten birini ki, bu duruma göre seçilir, ya: "Ah be kader!" deyip diz döversiniz veya: "Ah ülen şans" diye üzgün hâliniz sergilersiniz. Kahredici neden: Yılın son günü çekilen milli piyango biletinizdeki büyük balığın: Örnek:150Milyon TL'nin bir numara ile elinizden kaçmış olmasıdır! Çocukluğumuzda öğrendiğimiz bu iki sözcük herkesin dağarcığında saklıdır ve sıkıntılı zamanlarda sık sık telaffuz edilir.

İnsanların bazıları, adeta şans küpüdür. Nasip bu gibi insanların önüne düşer. Bu durum halk ağzında, özellikle yaşlı hanımların dilinde: "Anası Kadir gecesinde doğurmuş" hayranlığı ile değerlendirilir. İstedikleri her şeyi, bir vesileyle zamanından evvel sahip olur. Ah demez vah demez, sağlık sorunu sık yaşamaz, yaşasa da çoğunlukla küçük müdahalelerle eski sağlıklı yaşamına döner.

Şanssız insanlar mı? Onları sormayın! Altın alırlar sahte çıkar, konut edinmek isterler müteahhit aynı daireyi on kişiye satmıştır.  Müteahhidi mahkemeye vermek isterler; ama ne şirketin adresi, ne büroda çalışanları ortada görünmemektedir. Bir tek güvenlikçi vardır, o da her şeyden habersizdir. (Oysa başvurular sırasında, maroken koltuklu cafcaflı bürolarda oturup, mankene benzer hostes hanımların, henüz temeli atılmamış maket apartmanlardaki daire kalitelerinden söz ederken, çalışkan öğrenciler gibi dinlerler. Satış sözleşmesini imzalamadan önce, peşinat 1 Milyon liranın hesaba yatırıldığına dair makbuzu ibraz edip, akabinde imzayı atınca, görevli personel: "Çok iyi bir konuta sahip oldunuz güle güle oturun" diye kutlar. Kutlamadan çok memnun olurlar, ağızları kulaklarına kadar açılır ve mutluluktan içleri kıpır kıpırdır.)

Çünkü ortada şirket yoktur. Otomobil alırlar şasi numarası değiştirilmiştir, çalıntı diye el konur. Deniz kıyısından arsa alırlar, parsel denizde çıkar. Sizin anlayacağınız: İnsanlar şanssızlıklarından ötürü Dünya'ya geldiklerine bin pişmandır.

Ama insanların ömrü hep üzüntü ile geçmez tabii. Bazen olumlu ve mutluluk verici hâller ortaya çıkıverir! İşte bunlardan birkaçı: Şimdi devlet sağlık giderlerinde, emekli yurttaşın edineceği protezler için büyük destek vermeye hazırlanmaktadır. Örneğin: Toplam 5Bin liralık gözlük ücretinin, 4Bin lirasını ödeyecek, sonuçta emekliye bin liralık bir ödeme kalacaktır. Eğer pazarlık eder ve gözlükçüden 5yüz lira indirim sağlamayı becerebilirse, geriye 5yüz lira kalır ki, bunu da 12 ay taksitle ödeyeceğinden, gözlük neredeyse sudan ucuza gelecektir, bu bir!

İkincisi: Duyma cihazı takmak, ileri yaşlarda bazıları için zorunluluktur. Bundan böyle emeklinin cihaz için pahalı mı, ucuz mu diye düşünmesi gerekmeyecektir. Çünkü cihazların fiyatı 15 ilâ 17Bin lira arasındadır! Ama Devlet alacağınız bu cihaz bedelinin: 4/3'ünü ödeyecektir. Örneğin: 15bin liralık duyma cihazının 12Bin lirasını ödediğinden! Geriye 3Bin lira kalacak o da 36 ay taksitle, sıkıntı çekilmeden ödenebilecektir. Yasa, emekliyi olağanüstü korumak için çıkarılmıştır.

Üçüncüsü: Diş tedavi ve protezlerinin ise, tamamına yakınını devlet ödeyecektir. Hatta çok yakın gelecekte, implant konusunu teşvik edici olacağı muhakkak gözü ile bakılmakta, bunun ötesinde özel muayenehanelere gidilebilmesi sağlanacaktır. Kararın işlerlik kazandırılması eli kulağındadır. Emeklinin ödeyeceği ücret ise çok azdır! Şu güzelliğe bakın! Bayıldım ben buna.

Ulusal TV ekranlarındaki reklamlarda, prostat ve diğer ikinci yararı anlatılırken macunlu tedavi tavsiyesinde bulunan hocafendi, hokkanın kapağını açıp, bir kaşık macunu ağzına aldıkta: "Hııım!" "Ben bu tada bayılıyorum" Diyor ya, bende; "Emekliye verilen bu yeni, proteze destek imkânlarına bayılıyorum" Çünkü bu imkânlar, belki aktif milletvekillerinde veya emekli milletvekillerinde bile yoktur, diye de düşünüyorum?!

Eşim, bayram sabahı: "Bedri bey! Kalk namaza gecikeceksin. Sen gelinceye kadar kahvaltı hazır olur. Daha yolculuk yapacağız, hadi." deyince, uyandım doğruldum. Uyku mahmurluğu halen üzerimde idi. Meğer ne güzel, kaymaklı kadayıf rüyalar görüyormuşum. Namaz dönüşü kahvaltı yaparken, içimden: "Tanrı'm! Mutlu yaşam beklentilerimizin rüyalarını görüyoruz, sevinip mutlu oluyoruz ve heyecanlanıyoruz. Gerçeğini görmek nasip olmayacak mı?" Diye sormadan edemedim.

Çocukken, yaşlılar tanıdıkları birinin olumsuz bir durumdan ötürü yakındığını görünce, yerel ağızla: "Adın Gadir olceene, gaderin güzee oosun!" derlerken, duyardım. Ama neden böyle derlerdi bilmezdim. Öte taraftan, yine herhangi bir sorunlu durum karşısında, şanssızlığından yakınan birinin: "Şansım oosa, anamdan gız doğardım" demesini, gizlice tebessümle karşılardım. Çünkü kız olmak istediğini, ancak yanlışlıkla erkek olduğunu sanır, bu durumun üzüntü verdiğine inanırdım.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI