HASTANEYE YATIŞ BELGELERİNİ İMZALATIYORLARDI

     HASTANEYE YATIŞ BELGELERİNİ İMZALATIYORLARDI 

Hafta başında, ülkemizin bir köyünde gerçekleştirilen düğünün videosunu izledim. KOVIT bulaş tedbirlerine ve kurallarına bu denli uyulan bir düğün topluluğunu emin olun, bir daha görmek mümkün olmayacağı inancındayım. Kızı istemeye giden oğlan evi ile akrabalarından oluşan kadınlı/erkekli topluluk, mesafe ve maske konusunda öyle dikkatli ve hassasiyet içindelerdi ki, bu nasıl anlatılır bilmiyorum. Çünkü salondaki mevcut koltuklar, ilave sandalyeler yetmiyordu! Öylesine oturulmuştu ki, buna bitişik nizam oturma demezseniz, üst üste oturma diyebilirsiniz. Zira böyle bir fotoğraf için, başka bir tanımlama yapılmaz.

Ancak damat, koltukta yalnız oturuyordu. Bu arada belirtmeden geçmeyeyim. Oturma şekli gereği, kız istemeye COVIT-19 çağrılı olmasa da, orada olduğundan kesinlikle eminim. Kim bilir kaç kişiyi öpüp: "Tamam, ben fazlası ile iş çıkardım, artık buradan sıvışmalıyım" diyerek, çıkıp gitmişti(!)

Gelin adayı genç kız, kısa süre sonra şık kıyafetler içinde, henüz resmiyet kazanmamış eşine kahve sundu. Sundu da, kahve fincanını, damadın önüne koyup gitti ve salonun açık kapısından içeri girmeyen, ancak ev ahalisinden oldukları anlaşılan birkaç hanımın yanına dikildi, gözünü de diğer misafirler gibi, damada dikti! Salon dolusu insanın gözü, damadın üzerinde idi. Herkes sus/pustu, içeride sinek uçsa duyulacaktı. Bakışlar olağanüstüydü:(Kahveyi höpürdeterek mi, yoksa hüpleterek mi içecek) Diye bakıyorlar gibi gelirken, birde: Önemli bir sorunun cevabının verileceği an'ın bakışına benziyordu. Evin salonundaki onca misafir ve kız evi, pürdikkatti. Damat adayı, utangaç ve şaşkın haliyle etrafa ve önündeki fincana bakıyordu, çünkü şimdiye kadar böyle bir tarassuda maruz bırakılmamıştı.   

Damat, akça pakça, oldukça genç bir delikanlıydı. Onca kişiye; ara sıra başını fincandan kaldırıp, göz gezdiriyordu, tebessüm etmeye çalışıyor, güleyim mi, ciddileşeyim mi ikilemi içinde bir türlü karar veremiyordu. Sonuçta kahveden bir yudum içti ve fincanı tabağına koydu.  

Videoda beni mutlu eden görüntü, salgın kurallarına sıkı sıkıya riayet edilmesiydi(!) Sağlık Bakanımız huzurlu ve rahat olmalıydı, zira her şey yolundaydı ve kurallar bihakkın uyuluyordu ki, hem de ne uymak. Bir ulus, kurallara bu kadar saygı gösterir ve uyar! Videoyu izlerken, o ara gayriihtiyari: "Tanrı; yurdumuzu, yurttaşımızı ve insanlığı korusun!" deme ihtiyacı hissettim.

Sıra, hanımların katıldığı köy meydanındaki kız düğününe gelmişti! Aman Allah'ım. Bu topluluğu görünce, insanın aklını yitirmesi iş'ten değildi. Köyün tüm hanımları ile misafir hanımlar ve küçük/büyük ne kadar çocuk varsa, hepsi oradaydı. Müziğin kıvrak ritmi ile herkes; parmaklarını çıtlata çıtlata gerdan büküyor, göbek atıyor ve çok mutlu görünüyordu. Mahalli geleneklere istinaden şalvar giymeyi tercih edenlerin şalvarı ise pırıl pırıl yanıp sönüyordu. Çünkü şalvarlar güncellenmiş ve janjanlı kumaştan dikilmişti. Köy aynı köy, ahali aynı ahali, çiftetelli aynı çiftetelliydi. Ancak meydan küçük, oynayanlar kalabalıktı. Bu durum, virüsün arayıp da bulamadığı bir ortamdı. Kız isteme törenine katılmayanlar virüsle olan görüşmelerini burada gerçekleştirip, hastaneye yatış belgelerini imzalatıyordu(!)

Sonunda sıra: "Kız almaya" gelmişti. Kızın baba evinden çıkışı için, bahçe içinde süslenmiş bir otomobil vardı. Damat biraz telaşlıydı. Arada bir eve girip çıkıyor, sonra otomobile geliyor, kapısını açıp içine bakıyor, kapatıyordu. Heyecanlı olduğu belliydi, Neler düşünüyor, bunları bilmek mümkün değildi, tabii. Ama bir an önce gelini alıp kaçmak, düşündüklerinin en önünde geleniydi.

O arada, yakın veya uzak köylerden gelen misafirler kız evi ile sarmaş dolaş öpüşüyor, hatta 3-5 saniye bir birbirlerine kilitleniyordu. Virüsü sevindirip mutlu etmek için, ne mümkünse yapılıyordu(!)

Sonunda gelin hanım, odadan eşi tarafından koltuklanarak, otomobile kadar getirilip bindirildi. Böylece onlar muratlarına ermiş, dünürler kerevete çıkmış, virüs ise salgına yeni üyeler kaydetmek için, toplu halde bulunulan, diğer; törenlere, toplantılara ve sosyal mekânlara doğru, yola çıkmıştı!

Tanrı; salgın, doğal afet ve savaş gibi vahim durumlarda, yurdumuzu yurttaşımızı ve insanlığı korusun! (Ancak küresel sıkıntı, bir kısım yurttaş ile diğer ülkelerdeki aşı karşıtlarının, genel kabul gören bilimsel bir nedeni, bu güne kadar hâlâ kanıtlayamadıkları buna rağmen, itirazlarını sorumsuzca sürdürmeleridir.)

YAZARIN DİĞER YAZILARI