HERKESİN KARŞILAŞABİLECEĞİ SAĞLIK SORUNU

 

Arkadaşımız epey zamandır görünmüyordu, o gün grubumuza bir karış asık suratla geldi ve kimseye selam vermeden yanıma oturdu. Ancak arkadaşların hepside kendisini selamladı. Grup arkadaşları, asık suratın nedenini merak ediyordu. Yavaşça sordum: "Hayrola bu ne hâl?" cevap vermek istemedi,  ama: "Annem" dedi. "Ne oldu annene, yoksa vefat mı, etti?" diye sorunca, yanıt: "Hayır yaşıyor, ama kadın!" kesintili anlatmasından ötürü, ağzından kerpetenle diş söker gibi, kelimeyi almak için soru sormaktan sıkılınca: "Yahu doğru dürüst anlatsana şunu, ne oldu annene? Yoksa başına yeni bir hâl mi geldi?" diye biraz öfkelenince, çözüldü: "Kadın" diye başladı. "Anneme bakan kadın, ödediğimiz ücreti azımsayıp, çekip gitti" diye cevapladı. "Ücreti biraz arttırsaydın!" dedim. Birden sesini yükseltti: "Ağabey, kadına -12Bin- lira veriyoruz, az mı? Buna karşılık hiç bir iş yapmıyor. Yemeğini yiyor, oturuyor, uzanıyor, anneme sadece yoldaş oluyor ve akşam olunca evine gidiyor. Ben buna daha kaç para vereyim? Zor durumumuzu bildiği için: -Nasıl olsa mecburlar, verirler- diye fırsatçılık ediyor.  Aslında kendine kalsa yetinecek, ama gelini ile torunları var, onlar yönlendiriyor!" deyince, arkadaşa biraz hak verdim. "Pekii kaç para istiyor?" sorumun yanıtı, kadının şirazesinden çıkarıldığını gösteriyordu: "15.000 lira. Ayrıca Pazar günü izin!" deyince, hayret ettim, sadece: "Vay anasını!" diyebildim. Gruptaki diğer arkadaşlarda, çeşitli sözel tepkilerle hayretlerini ifade ettiler. 

BU SORUNU, BAKANLIK ÇÖZER

Bu sorunun çözümü için, ilgili makamın, bakıma muhtaç yaşlısı olan ailelerin mağduriyetini önlemek için, yasal bir yol ve yöntemler geliştirmesi, artık beklenti haline dönüşmüştür. Ülkede, kim bilir böyle kaç aile bunalım yaşamaktadır? Ailelerin problemleri bu nedenle sıkıntı vericidir. Hükümet her zam yaptığında, bu kişiler hiç bir emek vermedikleri iş için, aldıkları ücretlerine zam istemeleri, durumu çekilmesi zor hale getirmektedir. Gerek kendisi ve gerekse aile çevresinden baskılanan kişiler, rakamın yükseltilmesi yönünde her zamdan sonra, talepte bulunmaları halinde, kendilerine verilecek cevap: "Çok'a tamah ederken, azdan da olabileceklerini!" hatırlamalarını ve unutmamalarını söylemektir!

BUNLAR İSE BİR BAŞKA SORUNUN İNSAN TÜRÜ 

Hakeza ev temizleyicileri de ayrı bir sorun. Temizlik yapan kişi, her on/onbeş günde veya ayda bir temizlik yapacağı eve gelmeden, uygun bulursa telefonla, bulmazsa eve geldiğinde, işe başlamadan önce, istediği yeni ücreti ev sahibine bildirmesidir. Ev sahibi kadın rakamı kabul ederse ne âlâ, etmezse başının çaresine bakması için: "Kusura bakmayın on/onbeş gün evvelki fiyata temizleyemem, fiyatlar arttı. Biz temizlikçiler kendi aramızda anlaştık, duruma göre biz de verdiğimiz hizmete, uygun bulduğumuz zamanlarda ve belli miktarda zam yapmak mecburiyetindeyiz!" diyerek kararı bildiriyor. Kadıncağız ne yapsın? Evinin temizlik günü, "Pahalı!" dese, o yaşlı hali ile ne yapacak? Yahut o gün, nereden bir başka kadın bulup yaptıracak, "Gel" dese, aldığı üç kuruş emekli maaşı ile diğer giderlerini nasıl karşılayacak? Bu nedenlerden ötürü hizmetin, mantıklı ölçüler içinde sürdürülmesi gerekmektedir. 

ÖNEMLİ OLAN BİRLİKTE OLABİLMEK

Örneğin: İlk akla gelen çözüm, temizlikçi kadınlar çıkarları için aralarında anlaşıyorsa, ev hanımları da kendi aralarında çıkar birlikteliğini sağlamalıdır. Veya prensip anlaşmasına vararak makul düzeyde fiyat belirlemesi yapıp, böylece ne şiş'in ne kebabın yanmayacağı ve her iki tarafın mağduriyetine neden olmayacak fiyat tespit oranı belirlemelidir. Böylece akla geldikçe, temizlik fiyatının sürekli arttırılması yerine anlaşmadaki makul artış yapılarak dengesiz talebin önüne geçilebileceğinin mümkün olduğunu düşünüyorum. Ancak bu arada, Sabah kahvaltısı ve Öğle yemeği konusunun dikkate alınıp değerlendirilmesi, günümüz ekonomik gerçekleri karşısında bir gereklilik olarak ortaya çıkmıştır! Çünkü yemek yemenin bir bedeli vardır. Öte taraftan, temizlik bittikten sonra çay ve kurabiye ikramı bekleyen bazı temizlikçilerin, bu taleplerini sürdürürse, ayrıca ücretlendirmeye tabi tutulmalıdır! Çünkü devir hesap ve tasarruf devridir. 

MAKUL KÂR ORANI BU SÜREÇTE ÖNEM ARZ EDİYOR

Zamların, ekonomiyi resesyona götürmesi, ekonomistlerin belirttiği bilimsel gerçektir, zira sıkıntı büyür. Bu arada bir fırsatını bulup dereyi geçenin kurtulacağı, geçemeyenin sele kapılıp gideceği mantığı, çürütülmesi gereken bir mantıktır. Ticari zincirin İlk halkasından başlayarak, Holdinglerin, şirketlerin, AVM'lerin, çarşı ve pazar esnafının makul kâr oranları ile halk için ekonomik işleyişi destekleyip bu arada Ticaret Odalarının aynı düşünce ile düzgün ciro akışına önayak olması ve sorumluluk alması siyasi değerlendirmelerin ötesinde halk için yarar sağlayacaktır. Bu durumu siyasi mülahaza dışında, böyle düşünüyor ve böyle inanıyorum.  

SAĞLIK DIŞINDAKİ GÜVENCEMİZ SİZSİNİZ 

Sürekli yazdım, can güvenliğimiz için yazmayı sürdüreceğim. Konu: Motosikletlerin, elektrikli bisikletlerin kaldırımlardan gidip gelmesidir! Maazallah, kaldırımda yürüyen yurttaş, farkına varmadan bir hata yapsa(Yürüme sırasında, birdenbire sağa veya sola yönelse veya aklına o an bir şey gelse ve aniden geri dönse!) Kaldırımda seyreden aracın yurttaşa çarpması sonucu, şu fotoğraf oluşur:  Ya ebediyen yatağa bağımlı kalır, ya da, o an yaşama veda eder.  

BENİ ISIRMAYAN YILAN BİN YAŞASIN

Sayın yöneticiler, kaldırımdan söz ediyorum. Bu münasebetsiz, kendini bilmez, kural tanımaz, yaptığı hatanın başına ne dertler açacağını, kimin canını katledeceğini düşünemeyen şahıslarla, yurttaş mücadele edemez, tartışamaz. Ülkemizde motosiklet ve elektrikli bisiklet kullanımı çoğaldı. Her yerde uçar gibi gidiyorlar. Bu gibi şahısları ancak siz disipline edebilirsiniz. Çünkü güvenliğimizden siz sorumlusunuz, yaşamımızın sağlık dışındaki, güvencesi sizsiniz. Şehir içi/dışı Trafik kontrolü ve disiplini, şube müdürlüklerinizin yetkisinde! Öte taraftan her motosikletli yurttaşın kaydı da, elinizde. Dolayısı ile telefonlarına; kaldırımlarda motosikletle ve benzeri araçlarla seyredilmemesi ve normal yolda sürat yapılmaması, uyarı mesajı olarak gönderilse; hem etkisi ve hem kurallara uyulması ile ilgili yararı olacağını düşünüyorum. 

BANA NE, OLAY BENİ İLGİLENDİRMEZ 

Çünkü yurttaşımızın çoğunluğu, sizinde çok iyi bildiğiniz gibi, ben merkezlidir! Kural tanımaz, adamsendeci, boşverici, bananeci, nemelazımcı ve: -Beni ısırmayan yılan bin yaşasın- diyen, bencil bir karakterdir ve sorumsuzun daniskasıdır! (Daniska: En iyi örnek demektir) Kaldırımda gidip/gelen bu tür araçlardan birini görse dahi, bedeni zarar görmemişse, plakasını alıp polise bildirmez. "Bana ne, beni ilgilendirmez!" demesi aile geleneğindeki bir öğretidir! Çünkü aile, çocukluğundan itibaren: Üç maymunu öğretir! "-Aman bir şeylere karışma, gördüğünü görmedik, duyduğunu duymadık ol. Ben duydum, ben gördüm, ben söyledim diye bir yerlerde konuşma!-" uyarısını hep yapar! Ama kaldırımda herhangi bir aracın çarpması ile bir yerinde hasar oluşursa: "Devlet nerede? Kaldırım yayalara mı, yoksa motosikletlere mi, ait? Yaşamımızı tehlikeye atanlara niçin mani olunmuyor?" diye, yırtınır! Onun için sorumlu yurttaş ol. Bir gün başınıza öyle bir iş gelir ki, yerde yatarken, herkesin yardımını beklersiniz!

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI