KENDİLERİNİ KUTLAR, BAŞARILI OLMALARINI DİLERİM

 

KENDİLERİNİ KUTLAR, BAŞARILI OLMALARINI DİLERİM

 

Bu hafta sonu yazısına başlamadan önce; başta Büyükşehir Belediye Başkanımız, Sayın Ahmet Aras ve yanı sıra merkez ilçe belediye Başkanımız Sayın Gonca Köksal ile diğer belediye başkanlarımızı; ayrı ayrı alkışlıyor, kutluyor, başarılı bir görev süreci yaşamalarını en içten duygularla diliyorum.

SAKİN GEÇEN SEÇİMLER NEDENİYLE MUTLU OLDUK  

Mahalli idare seçimleri; toplumumuza yakışırcasına, ülke genelinde, çok büyük patırtı gürültü olmadan gerçekleştirilmiş ve beklenen sonuç ortaya konulmuş, sürpriz bir son'la karşılaşmaya izin verilmemiştir. Demokrasiyi benimseyip özümsemişiz, bu durum bir olgunluk göstergesidir ve memnuniyet vericidir.

CUMHURİYET VE DEMOKRASİ NEDİR NE DEMEKTİR?

İki tanımı; hatırlayamayan ve nasıl tanımlandığını unutanlar için yazıyorum:

CUMHURİYET: "Siyasi gücün halk ve temsilcileri tarafından paylaşıldığı, bir devletin yönetim şeklidir ve yapısı gereği siyasi monarşinin yokluğu üzerine kuruludur. Bir cumhuriyette temsil, genel vatandaşlar tarafından, serbestçe seçilebilir veya seçimle belirlenebilir."

DEMOKRASİ: "Siyasal denetiminin doğrudan doğruya, halkın ya da, düzenli aralıklarla özgürce seçilen temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun, tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimidir." Diye tanımlandığını belirtiyor ve girizgâhı bitiriyorum.

NASIL OLSA YİNE KAZANACAKLAR

Seçim, katılımı dikkat çekiciydi veya benim dikkatimi çekmişti. Çünkü iştirak oranı, umutsuz bir sonuçla karşılaşacaklarını varsayanların tezahürü şeklinde bir rakamla yansıdı. Haksızda değillerdi! Zira yönetimin: Tüm imkânlarını seferber etmesi ve hatta bakanları ile birlikte diğerlerini görevlendirmesi, mevcut yönetimin tekrar kazanacağı ihtimalini güçlendirmişti. Pek tabiidir ki, bu fotoğraf, sokaktaki yurttaşın: "Oy'umu boşa kullanmış olacağım, nasıl olsa yine kazanacaklar, ev'de oturup olayları izler, keyfime bakarım gibi düşündüğünü varsayabilecekler için bir gerekçe, oluşturmuştu.

ATALARIMIZ: "HER ŞERDE BİR HAYIR VARDIR!" DEMİŞ

Yurttaş olmanın çok önemli sorumluluklarından biri, hatta en önde gelenlerinden biri ihmal edilip, oy kullanmamaktır. Yanı sıra muhtelif nedenlere bağlı sebeplerden ötürü seçime katılmamasıdır ki, onun için bu mahalli seçimlerde oran: %78 de kalmıştır. Bu ve buna benzer sonuçlar için, bir atasözü kullanılır ve o atasözü bildiğiniz gibi: "Her şerde, bir hayır vardır." Diye dillendirilir. Ama bu seçimde, kullanılmayan oy'lar hayır mıdır, şer midir bilmiyorum!

SEÇENLER, SONUCU BÖYLE TECELLİ ETTİRDİ

Her neyse. Ortaya çıkan sonuca bakıldığında; katılımcı seçmen kitlesinin bir kısmının, mevcut yönetimi hükümet etme konusundaki yöntemini eleştirircesine, uygulamaları eksik ve yanlış bulduğunu, bu itibarla: Bu yoldan dönülmesini, bu yoldaki gidişin, uygun adımlı gidiş olmadığını vurgulayarak ortaya koyduğunu ve kullandığı oyu ile uyardığını düşünmek, mümkündür.

KAMUDA TASARRUF, ENFLASYONDAN KURTULMANIN İLK ADIMIDIR

Özellikle yurttaşın en çok üzerinde durduğu, sıklıkla itiraz ettiği ve vurguladığı hususun ana nedeni: Kamuda sıkı bir tasarrufa gidilmemiş olması ve üretimdeki yetersizliktir! Bu durum halk katmanlarında, fevkaladenin fevkindeki dikkat çekiciliği hâlâ sürgittir! Durum bir an önce hedefe oturtulmalı, bizatihi dikkate alınmalı, değerlendirilmeli ve uygulamaya konulmalıdır. Görüldüğü ve bilindiği gibi enflasyonist baskının yaşamı zorlaştırıp bunalttığı, halkı sıkıntıya soktuğu ve bu nedenden ötürü, ağızlardan düşürmedikleri: "Ayranı yok." diye başlayan atasözünü sıkça telaffuz etmeleri de, dikkatlerden kaçmamaktadır. Dolayısı ile çarşı ve pazardaki alışveriş yangını söndürülememekte, banknot değerini gittikçe kaybetmekte, satın almak için ucundan tutulan her hangi bir şey, el yakmaktadır. Pazara çıkanların, küçük miktarlarda bir şeyler almakla yetinmesi ve bu durumun ufukta devam edeceğinin düşünülmesi, tüm bu zorunluluğa rağmen, kamuda tedbirlerin alınmaması tasarruf uygulamasını önlemektedir. Durumun sıkıntılı hali, sokaktaki seçmenin; her gün, her an ve her fırsatta dilinden düşürmediği düşünceleri ve konuştuklarıdır, budur! Diğer önemli konu ise:  

HER ŞEYİ BİLİYORUZ VE EKRANLARDA GÖRÜYORUZ!

Uluslararası bölgesel sorunlarda, AB ve ABD'nin ülkemizle ilgili uygulama safhasına koymadığı; böl, parçala ve yönet projesi kapsamında, Ege adaları ile Dedeağaç'a yığdığı ağır silahlar ve  Güney/Doğu'muzda kurmayı planladığı Kürt oluşumu için getirilen silahlar 60Bin kişilik bir orduyu donatabilecek nitelik ve niceliktedir. Batı'mızda ve Doğu'muzdaki bu hazırlıklar, hangi düşman için hazırlanmaktadır? Müttefikine vermediği bu silahlar, Amerika'dan Deniz ve Hava yolu ile getirilmiş, Tır konvoyları ile bölgeye taşınmıştır. Peki ABD bu kadar uzaktan ve bu kadar pahalı silahı, niye bu bölgeye yığmaktadır? Aslında yanıtı, halkımız için gizli saklı değildir ve hatta üstüne üstlük nedenini çok iyi bilmektedir! Yoğun silahlandırmanın, iki esas nedeni vardır. 1ncisi: İsrail'in güvenliği, 2ncisi: söz konusu silahlarla donatılan maaşlı proje personeli kadrosu. Bu kadro bölgedeki özel çıkarlar için hazırlanmış, eğitimleride verilmektedir.

İŞTE, MÜTTEFİK DENİLDİMİ BÖYLE OLMALI(!)

İşte Nato üyesi müttefikimiz! Durumun halkımız tarafından açık seçik okunması ve Nato toplantıları sırasında Türkiye haritasındaki sınır değişikliklerinin ekranlara yansıması, rahatlıkla izlenebilmektedir. Müttefikimiz ve diğer müttefiklerimizin, durumları oldukça manidardır. İşte Nato, işte AB, işte ABD ve işte Türkiye!

ELLERİNDEN GELEN TÜM TEDBİRLER ALINIR!

Örneğin: ABD ve AB, Nato'ya yeni üye İşveç sınırına, bir Rus yığınağının söz konusu olması halinde, nasıl bir tepki vereceğini hiç hayal ettiniz mi? Konuyla ilgili dikkatinizi çekerim! Böyle bir durumda, Nato ve ABD İsveç için ellerinden gelen tüm tedbirleri almaktan kaçınmayacakları gibi, 3ncü Dünya savaşı çıkarmayı bile göze almayı düşünürler. Oysa Rusya, sınırının dibine gelen Nato'ya karşı, olağan tedbir almaktan öteye, gerekli haller dışında bir başka durumu devreye sokmayacağı kesindir. Düşününüz müttefik diye tanımladığımız ABD, binlerce kilometre uzaktan gelip, TC. Devletinin güvenliğini tehlikeye sokmaktadır! Bu nasıl müttefikliktir? TC. 90Milyonluk nüfusu ile Nato üyesi bir devlettir. Ve siz bu ülkenin sınırlarına, binlerce Tır'la taşıdığınız silahları yığıyor ve elinizde tuttuğunuz personele eğitim veriyorsunuz. Ancak Türk ulusu, niyetinizi çok iyi okuyor ve "Bu nasıl bir müttefiklik" diye de, soruyor. Soruyor, çünkü durumun kabul edilemezliği ve tuhaflığı gözlerden kaçmıyor, dillerden düşmüyor!

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI