MASKE/KOLONYA BULAMADIK, ZÜHTÜ HOCAYA MUSKA YAZDIRDIK

 MASKE/KOLONYA BULAMADIK, ZÜHTÜ HOCAYA MUSKA YAZDIRDIK

                  (Virüslü süreçte de, biraz tebessüm)

 Geçen hafta içinde, Muğla eski dokusundaki dar sokakların birinden şehir merkezine doğru inerken, arkamdan bir motosiklet sesi duydum ki, duymamla yanımdan süratle geçmesi bir oldu. Hem de, o daracık sokaklarda. Motosiklet yeni teknoloji ürünüydü. Genç adam öyle deli gibi sürüyordu ki, ona: "Çılgın" demek uygundu. Motosikletin arkasında kendi gibi genç bir kız oturuyordu, herhalde arkadaşıydı. Delikanlı kız arkadaşına dar sokaklarda, nasıl pilotluk yapıldığını gösteriyordu, sanırım!

 Yürürken arkamdaki yaşlı kadını, fark edemedim. Epey korkmuş olmalı ki, yüksek sesle ve Muğla ağzı ile: "Tüh! Cibileti bozuk veledizne! Ihındı Allah'ından bul işallah." Diye, korkusunu ifade ediyordu. Bu arada, birkaç kez geğirerek midesini rahatlatmaya çalıştı. Çömeldi ve iki eliyle başını tuttu: "Yo-ooo!/İşi yarıman gari. Kırk günümü saysınnaa" Diye ruh halini belirtti: "Cavırın çocugu, ölümümü zebep oluyordun, ödüm koptu. Dibimden teyare gibi geşdi!" diyerek, olayın vahametini ve ilginçliğini, izah ediyordu. Ağzını açıyor, dilini uzatıp "Dilimi damamı guruddu gökdinninin enigi!" yakınması ile şikâyetini sürdürüyordu. Bir süre yanında bekledim.

 Yakınmaları azalınca "Haklısınız! Maazallah çarpsa insanın ölümüne sebep olur, buralarda böyle motosiklet mi sürülür?" Deyince, zaten sinirleri tepesinde olduğundan, kendi kendine konuştu da, konuştu. Dediklerinin bazılarını mırıldandığından anlamıyordum.

 Bir fırsatını bulup, nereye gideceğini sordum, "Nereyi giden ga? Evi gidiggiderdim." deyince, birlikte yan yana ve ağır aksak yürümeye başladık. Yürümesine yardımcı, ucu çatal değneği vardı, güçlükle yürüyordu. Beli biraz eğilmişti. Hem yürüyor hem de konuşuyorduk: ".veledizneyi durdurup da, iki dene şamar içirceksin, bak bakam, bi daha bööle ediyorumu? Derken, öfkesinin hala sürdüğü, tükenmediği anlaşılıyordu. Sonunda evine gelmiştik.

 Tam vedalaşıp ayrılacağımız sırada: Ayaküstü sorguya çekti. Kimliğimi, Muğla'da oturup oturmadığımı, karşılaştığımız yerde neden dolaştığımı, nereli olduğumu, çocuklarımı, çocuklarımın okuyup okumadıklarını, evlenip evlenmediklerini, şimdi nerede olduklarını, torunumu, yaşımın nerelere varıp bulduğunu, (Cevabını alınca da): "Esahdan mı le? Ugudan vamın?" deyip, hanımın sağ olup olmadığını ve yaşını sordu. (Benden beş yaş küçük) Deyince: "Endegi eyi olmuş, güccük almamışsın! Bazısı, enig gadan gız alıyoru" Diye kendince memnuniyet gösterdi. "Siz kaç yaşındasınız efendim?" Diye sorduğumda: "Aboo. De gidi de! Ben vadım buldum, gari!" Deyip noktayı koydu(!) Tahminen 85 yaşlarındaydı, ama oldukça yıpranmıştı.

 "Borlaada neden doleşipdurun?" Sorusunun yanıtını anlamayacağını bile bile: "Bu eski dokuyu ve bu dokudaki küçük hayat"lı evleri, ayranlı taş duvarları ve dar sokakları çok severim. Özlediğim geçmişi, sanki buralarda bir daha yaşayacakmışım gibi duygu yaşarım ve hayalini kurarım. Sıkça, buralardan geçerim. Bugün de bunlardan biri" Dedim. Anlattıklarımın çoğunu dikkate almadan: "Sen dokumecimin, aman?" Diye sordu!(Dokudan söz edince, dokumacılık yaptığımı düşündü.) "Değilim" Dedim ve hoşça kalın diyerek vedalaştım. Arkamdan, biraz yüksek sesle: "Beni ba, du baken!" Deyip, bana doğru yaklaşırken, soru yöneltiyordu: "Aylık yetimduru mu, aylık? Ortalık bahallıkdan geçilimaz" deyince "Haklısınız" deyip yürüyüşümü sürdürdüm. Yaşlı hanım halâ: "Üş kuruşun vaasa, bi yeri kaldır. Hasdalık vaa, sağlık vaa!" Diye yol gösterip, çağrıda bulunuyordu. Tebessüm ederek el salladım. O da, gelebildiği noktada durdu ve el salladı.

 Bu arada gözümün önünden çeşitli tipler gelip geçti: Sonra, nedense sizinde anımsayacağınız tampon yazıları geldi aklıma. Şimdi tamponlara değil, ama hazır yazılı şeffaf bantların cama yapıştırılanları var artık.

Bir ay önce, 50 yaşında bir otomobil, bir sokakta park edilmişti. Ön camın alnında bir itiraz yazısı vardı. "Sensin Külüstür" Diye. Çok güldüm, hem de birkaç gün. Hatta aklıma geldikçe gülmeyi sürdürdüm. İtiraz, yaşlılığından öte külüstür denilmesindendi. Sanırım birileri eski model otomobilin yanından geçerken "Aaa! Bu külüstür, hala biniliyor mu, yahu?" Demiş ki, bunu duyan sahibinin canı sıkılmış: "Sensin Külüstür!" Diye itirazını ön cama yapıştırmış. Böylece, itiraz eski model otomobilleri küçümseyen herkes için cevap olmuş ve de iyi olmuş.

 Bir başka yurttaşımız, durumu karikatürize ederek, yaşlı otomobilinin arka camına "Tek rakibim THY" diye yazmış. Öyle güldüm, öyle güldüm ki, gülmekten siyeldim.(Siyelmek Muğla ağzında, çok gülmekten hafif morarma hali) İnsanımız; espriyi, şakayı, hayallerinin genişliği içinde arayıp buluyor ve harikalar yaratıyordu!

 Bir başka vatandaş da, otomobilinin arka camına, yine dakikalarca güldüğüm, hatta gülme krizine girdiğim bir yazı koymuş. İnsanımız; öyle muzip ve öyle nüktedan ki, gülmekten karnım ağrıdı. Yurttaş virüs olayını karikatürize etmiş, arka camdaki yazıda: "Maske/Kolonya bulamadık, Zühtü hocaya muska yazdırdık" Diyordu.

 

 

 


 

 

    

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI