MUĞLA'MDA, 1950'LERDE KUŞ UÇMAZ KERVAN GEÇMEZDİ

 

Muğla; ülkemiz insanının ötesinde, Dünya ülkesi insanlarının pek çoğunun; gördüğü, bildiği, hatta bazı yabancıların kendi dilinde yazılmış rehber kitapçığı ile yerli yurttaşın bile bilmediği ve görmediği yerlerde gezdiği bir yerdi. (Hatta bunların "casusluk" yapmaya geldikleri bile konuşulurdu!) Yıllar geçip, yabancıların geniş kapsamlı ve ülkeler arası gezileri başlayınca tanımlar değişti, bu kişilere -Turist- denilmeye başlandı. Bazı emekli yabancıların, yaz aylarının uzunca bir bölümünü, beğendiği tatil beldelerinde geçirdiği gözlemlenir oldu. Hatta biraz daha ileri gidildiğinde, güzelliğinden mi, tadından mı bilinmez; köy, belde, kasaba demeden, tatille yetinmeyip taşınmaz edindiğini hepimiz öğrenmeye başladık. O yıllarda taşınmaz edinen birkaç yabancı aile, diğerlerine örnek olunca, kıyı kent ve köylerde yerleşik düzene geçmek için konut edinme hızlanmış, dolayısı ile pek çok yerde müteahhitlik hizmetleri bu sistem dolayısı ile devreye girmiştir. Daha sonra TC yurttaşlığına kabul edilme kapıları açılmış, şehirlerde, köylerde arsa ve konut satışlarında fiyatlar çıldırmıştır. Buna neden, yerli varsılların da yabancıların batı sahillerindeki köy ve ilçe gibi tercihlerini dikkate alarak, bu akıma katılmış ve Batıya göç başlatmışlardır. Bu arada: "Ne oldum ben şaşkınlığı ve yüksek meblağlara satılan villalara talep arttıkça artmıştır. Nitekim Menteşe/Ortaköy'de 97 Milyon liraya satışa çıkarılan villa fiyatı, akıllarda durgunluk yaratmıştır. Gelecekte, bu akımın daha da süreceği, konu ile ilgili bilgi sahibi düşünürlerin: ".TC yurttaşı olan yabancıların, haklı olarak idari sisteme dahil olacakları, muhtarlık, belediye başkanlığı, meclis üyeliği, esnaf odası seçimlerine katılabileceği gibi milletvekili olması da yadırganmayacaktır. Çünkü yıllar ve yıllar sonra, o ve diğerleri bizlerden biri olmuş olacaktır. 

 

TANRI ÖZENEREK YARATMIŞ VE YAZLIK BAŞKENT MUĞLA OLMUŞ 

Bu duruma ne denilebileceğini bilmemekle birlikte, birazda abartarak, bana göre: "Tanrı; ilimizi öylesine özenmiş bezenmiş yaratmıştır ki, Ege bölgesindeki jeolojik değişimi oluşturup, özellikle ilimiz kıyılarını, evlenecek genç kızların çeyizine konulan oya gibi işleyip, denizin kara ile öpüştüğü noktaların pek çok yerine, koyları yerleştirmiştir. Yetmemiş ve hemen koyların arkasındaki dağlara, lepiska saçlar gibi ormanla bezemiştir! 

 

UYGUN BAKIŞ OLUŞUR MU BİLMEM 

O insanlar sanki kategorize edilir gibi, bazıları her türlü haltı karıştıracak türden oluşturulmuş; Orman yakan, insanı boğazlıyan, kesip doğrayan, ateşli silahla öldüren yaratıklar olarak masum insan popülasyonu arasına karıştırılmıştır. Ancak Yaradan'ın vardır bir bildiği deyip, o tür insan güruhunu gören, vasıfları iyi insanlar, kötüleri bu yolla anlayabilmesi ayırabilmesi için, böyle bir yöntem uyguladığını yorumlasak, uygun bir bakış olur mu, bilmiyorum? Tabii bu bakış, inançlı insanlara özel değerlendirmenin, sonucudur. Temeldeki esas olan: Çağdaş eğitimdir ki, konunun; sağlam, dayanıklı ve gelecekteki başarılı hedeflere ulaşılabilmesi ile mükemmelin seçilebilmesindeki mantıkta ancak böyle gelişir ve oluşur. Esas olan; her zaman, her yerde genel kabul gören çağdaş eğitimdir! Aksi takdirde sistemde mutlaka arızalar oluşur.

 

ACILARI UNUTTURAN GÜZELLİKLER

Velhasılı, o insan denen yaratık ve yaratıklar ne kadar; çirkinlik, kötülük, olumsuzluk ve acı varsa hepsinin kaynağıdır. Çünkü düşünüşte derinlik yoksa, geleceği görme yetisi gelişmez ve bu bir öngörüsüzlüktür. Ama öte tarafta, yeryüzünde medeniyetler kuran, sanatsal güzellikleri ve ahlaki değerleri ile birbirini sevip, saymayı, her insanın hakkını hukukunu teslim etmeyi öğreten, müzikle ruhlara ve kalplere mutluluk veren, sözleri ile hitabeden insanın, vahşi insanlardan, uzak durmasını belleten ve huzurlu yaşamın sağlanması çağdaş eğitimle kaimdir ve mantığın gelişmesi buna bağlıdır! 

 

DEĞİNMEYİ YURTTAŞLIK GÖREVİ ADDEDİYORUM.

Üstteki paragrafta Muğla ile ilgili düşüncelerimi serdederken, bir konuya değinmeyi yurttaşlık görevi addediyorum. Çünkü vergilerimizle yapılan o tesisin son durumunu, bu ülkenin ve il'in yurttaşı olarak ve ötesinde, kamuoyu adına soruyorum! Tesis hangi nedenlerle atıl duruma düşürülmüştür? İlimizin adı Dünya turizm belgelerinde; Denizi, Güneş'i, kumu ve geçmiş medeniyet kalıntıları ile geleneksel mutfağının yanı sıra, kara avı meraklılarına hizmet vermesi ile, ülkeye milyar dolarlar kazandırmaktadır. İnsana hizmet veren bir turizm bölgesinde, terk edilmiş millet malı: "SAKARTEPE" nin, başta Valilik, olmak üzere ilgili Bakanlıkça hiçbir girişim ve bu girişime gerekli desteğin verilmemesi sonucu, yapının; eriyip, çürüyüp, yıkılmasının beklenir dönüşmesi gibi ötelenmesi, sahillere akan yerli (Özellikle, uzun tatil süreli bayramlarda) ve yabancı gezginlerin dikkatini çekmektedir.  Durum ileri düzeyde ülke, yakın beride bölge için turizm gelirlerine gösterilen gayretin, hangi hallerde yürütüldüğünü belgeleyen fotoğraf karesini oluşturmaktadır ve buda dikkat çekicidir(!) Sorumluluk hangi bakanlığın üzerinde kaldıysa, bence züldür, diye düşünüyorum. Bu nedenle, Sayın Cumhurbaşkanımızın Muğla'ya gelmesi, anılan "SAKARTEPE"yi görmeyi düşünürse, umarım ilgili bakanlığa, gereği için talimat verecektir diye, aklımdan geçiriyorum. Tabii hayırlısı olsun, demeyi de unutmuyorum!

 

YAKMASI HAİNDEN OTEL YAPMASI YATIRIMCIDAN OTELDE TATİL TURİSTTEN

Turizm hizmetlerinden para kazanmayı bilen yatırımcılar, yanan ormanların yerine otel kurarken, bu gibi mola ve dinlenme alanlarına para yatırıp değerlendirmenin akıl kârı olmadığını mı düşünüyor bilemem! Turizmle ilgili bu gibi yerler, başka ülkelerde olsa, nasıl değerlendirilirdi merak ediyorum! Mesela ülkemizin doğal güzelliği dikkate alınarak, ulusça şu atasözünü söyleme hakkına sahip değiliz diye düşünüyorum: "Vermemiş Mabut, Neylesin Sultan Mahmut" Çünkü ülkemiz öylesine mükemmel, öylesine harika, öylesine güzel ki, bir turist için her şey var. Başka ülke bu özellik ve güzelliklere sahip olsa adım gibi eminim, mekânı mükemmel şekilde değerlendirirdi! Ama bizim yöntemimiz yanan orman alanlarında beş/on yıldızlı otel yapmak ve o oteli de Batılı insanlara pazarlamak. Tabii bu da bir hizmet, ama halkımız otelde değil çamlar altında piknik yapıyor. 

 

KAMUDA MÜMKÜN OLABİLDİĞİNCE TASARRUF 

Ülkemiz insanı, enflasyonla mücadelede galip gelebilmek için tasarruf kurallarına harfiyen uyarak, gideri azaltıp, birikimini arttırmanın çabasında. Ancak her şeyden önce önemli ve esas olan, kamu'nun da, bu tasarrufa hassasiyetle ve titizlikle uymasıdır! Kamuda tasarruf tedbirleri ciddi ve kararlı biçimde uygulanıp izlenmezse, enflasyonda bir tür rahatlama gerçekleşmez. Kamudaki tasarrufun hemen başlatılması, genel kabul gören ortak düşünce kapsamındadır. Dolayısı ile kamu tasarruf tedbirlerinin, uygulamaya konulması ülkemiz için zorunluluktur, diye düşünüyor ve buna da inanıyorum.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI