TANRI, İNSANA AKIL DAĞITIRKEN O NEREDEYDİ ACABA?

Çine, Aydın ilinin önemli ilçelerinden biridir. Dağlarında yağ bitmez, ovasında ise sebze ve meyveden geçilmez. Muğla ve turistik ilçelerine, genellikle buradan gidilirken, Batı Anadolu içlerine ve Akdeniz bölgesine de, bu güzergâhtan girilip çıkıldığını, yurttaşın yanı sıra, turistlerde iyi bilir.

 Yıllarca gelip geçtiğimiz yoldan ilk yolculuğum, 12 yaşımda, 1955/Ağustos'udur. (O yıllarda şehrimizin ve Çine ilçesinin de garajı yoktu. Çine'ye varınca çarşıdaki bir kahvenin önünde durulurdu.) Günümüzde artık bu ilçe'den geçişler, çevre yolundan gerçekleşmektedir. Yıllar sonra, otobüs garajları yapılmaya başlayınca, Çine'nin de, bir garajı oldu.(Eğer yanılmıyorsam 1960'lı yıllar.)

 Geçmiş yılların otobüs yolcularından, en az üç beş kişi, stabilize yollardan gelip giderken, tuvalete gitme ihtiyacı hissederdi. Bu ihtiyacı duymasa bile araçtan iner, illaki bir sigara içerdi.

 Şehirde birbiri ile selamlaşmayan bazı hemşeriler, yolculuk sırasında karşılaştıklarında, yerel ağızla: "Ooo! Hayrola arkıdeş yolculuk neriye?" Diye sorar, yanıtı: "Biyon İzmir'e varıg geliyon" diye verilirdi. Yanıt veren, aynı mealdeki soruyu karşı tarafa yöneltir, onun aldığı cevapta: "Bende İzmiri gidig giderin, acık alıncek satılcek vaada." Diye cevaplardı. Bu arada birer sigara tüttürülse de, o yılların otobüsleri içinde zaten sigara içilirdi. Ama insan denen varlık, sigara içmeye doymuyordu(!)

 Neyse. Yazının girizgâhından sonraki ana temasına geçelim. O eski yılların garaj tuvaletleri, temizlik yönünden "Aman Tanrım!" dedirten, bir fotoğraf yansıtırdı. Pek çoğunuzun gördüğünü tahmin ediyorum! Millet olarak tuvalet kültürümüzü geliştiremediğimizden: "Aman Tanrım!" dedirtecek fotoğraflarda hiç eksilmezdi.

 Ama o yıllarda, torbasını sırtına almış, saçı sakalı birbirine karışmış, ayağı terlikli Dünyalı mı, uzaylı mı olduğu belirsiz yabancı ülke insanları, o tuvaleti kullanmak zorunda kaldığında, çok utanç duyardık. Onların pasaklı halini beğenmezdik, ama iğrenç tuvalete girmesini kullanmasına da, üzülürdük. Çünkü "Türkler çok pis!" diyecek diye düşünürdük. Zira kalkınmış ülke vatandaşı olması hasebiyle Dünya'nın her yerine gidebilmesi, bize karmaşık duygular yaşatırdı.

 Gel zaman git zaman, pek çok şey değişti. Şehirlerde yeni otogarlar yapıldı. Ama Çine ilçesindeki o eğreti yaşlı garaj, bir türlü yıkılamıyordu! Bende bu ilçenin pislikten geçilmeyen tuvaletine takmış, köşemden olabildiğince eleştirerek, temizlik abidesi iğrenç tuvalete karşıdan bakan(!) Yerel yönetime veryansın ediyordum!

 Son eleştirimden sonra, aradan çok geçmedi. (Sanırım 3/4 ay) Yerel yönetimin, durumu değerlendirdiğini ve kararını hayata geçirerek, eski garajı yıkmaya başladığını tesadüfen görmek, benim için büyük bir mutluluk oldu!

 Öyle bir tesadüf oluştu ki, hani: "Bu kadar olur" denir ya! İşte öyle bir rastlantı idi. Durumdan haberdar olmamama rağmen, bir gün özel araçla İzmir'e giderken, kepçelerin o köhne garajı yıktıklarını görünce, oğluma: "Bir dakika sağa yanaşır mısın?" Dediğimde: "Ne oldu baba?" Diye sordu, (Bir neden açıklamam için, yüzüme bakıyor ve yanıt bekliyordu.) Otomobilin içinden birkaç dakika, yıkılışı mutlulukla seyrederken, eşim: "Ne oldu Allah aşkına, nereye bakıyorsun?" Diye sordu, akabinde yine oğlum: "Baba bir sorun mu var, niye durduk?" Diye tekrarlayınca: "Hadi tamam, gidelim" Dedim.

 Yola koyulunca: "Baba kusura bakma. Davranışların ve ani kararların için bir liste hazırlasan da, anlamlarını karşılarına yazsan, rahat edeceğiz. Hayret edilecek insansın! Durup nereye ve neden baktın, hiçbir şey anlamadım! Binaların yıkılışına bakıyorsun desem, ne alâka diyeceksin. Aklına bir şey mi geldi onu mu, düşündün desem, giderken de, düşünebilirdin!" Dedi. "Boş ver! Öylesine birkaç dakika durmak ve şööyle etrafa bakmak istedim" Diye cevapladım. Yolculuğumuz, sürüyordu. Çine otogar'ına bedenen emeğim geçmedi, ama üç eleştirel yazımla yardımcı olmaya çalıştım.

 Gelelim yazının çok özel nedenine: Şehrimiz öğretmen evinin de, bina ile birlikte yaşlanmış kötü bir tuvaleti vardı. Sokaktan her geçen, gelip doğal ihtiyacını gideriyordu. Tuvalet, öğretmenevi müşterilerine ait olmaktan çıkmış, genel olmuştu. Bu arada belediye başkanı isabetli ve yerinde bir karar alarak, öğretmenevinin tam karşısındaki belediye tuvaletini elden geçirip, ücretsiz kullanıma açtı.

 Öğretmenevi de, tuvaleti öyle yenilemiş ve bunun için öyle mükemmel malzemeler kullanmış ki, bravo demek insanın içinden geliyordu. Ama gel gelelim, her işi kendimize benzettiğimizden, bu çalışmada da, isabetsiz karar vermeyi başarmışız(!) Çünkü ne iştir, nasıl iştir, nasıl mantıktır anlamak mümkün değil! Nedeni ise: O güzelim pırıl pırıl erkek tuvaletine, en çok kullanıldığı Dünya'da genel kabul gören pisuar, konulmamış. Bu nedenle de klozetler ve mermer zemin her gün on'larca kez kirletilmektedir!

 Yazık ki, yazık!!! Allah aşkına, pisuarız erkek tuvaleti olur mu? Buna kim karar verdi de, bunca yapılan masrafı heba etti acaba? Hem de çok yazık! Tanrı akıl dağıtırken, bu kararı veren neredeydi acaba?

YAZARIN DİĞER YAZILARI