YETER YAHU ARTIK ÖLDÜRME

 

 

İkinci Dünya savaşı bittiğinde iki yaşındaymışım. İki yaşında, bırakın savaşın ne olduğunu, o an, nerede ve hangi şartlarda olduğumu bile bilmezdim, elbette. Mumya gibi sımsıkı kundaklanmam;  karnımın tok, sırtımın pek olduğunun işaretidir, ancak henüz uyuyamamış olmam ve bu nedenden ötürü zırıldanmam, -ayağınızda sallayın, yoksa daha beter zırlarım- hatırlatması olduğunu ve bu hali, geçmiş yılların milyonlarca annesi hatırlar. O yıllarda, anne bebeği öyle sarar sarmalardı ki, kundaklanan bebek günümüz parklarında veya yeşil alanlarında rastlanan yontu sanatçılarının, eserlerine benzerdi. Kundaklı durumdaki bebek, ağzında yalancı memeyi emerken yorulur, gözünden uyku akar ve sonunda dalardı. Bazen hayal eder düşünürüm, acaba insan büyüyüp geliştiğinde, türlü çeşitli içi boş laf etmeyi, bu yalancı memeyi emmekten mütevellit mi edinirdi?(!) Çünkü boşu boşuna konuşan, karşısındaki kişiyi yorar ve sıkar! Uzun konuşma sırasında hem kendini, hem muhatabını esnetir, ama buna rağmen konuşmasını bitirmez. Ancak sonunda, kendisini dinleyeni hizaya sokar, kümese koyar. Böyle kişiler halk arasında muteberdir, zira kendisi için: "Çok güzel konuşuyor maşallah, bu Allah vergisi artık" denir.  

 

TANRI ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞINDAN KORUSUN

Doğumumdan iki yıl sonra barışın tesis edilmesi, silahların susması, sorunların konuşarak anlaşmalarla çözümlenmesi, Dünya'nın ve insanlığın bugünlere gelebilmesi için, masaya oturulması zorunluluğunu ve başka çıkar yol bulunmadığını göstermiştir. Nihayet masaya yatırılan ve barış şartlarını içeren antlaşma imza altına alınmış, yılların huzur içinde yaşanması için mutabakat, sağlamıştır.  

 

SAVAŞ ÇOK PARA, ÇOK ÖLÜM DEMEK

İkinci Dünya Savaşının, yorgun ordularla daha fazla yürütülemeyeceği belli olmuş; açlığın, sefaletin, yokluğun, karaborsanın kontrol altına alınamayacağı, öte taraftan; ölümlerin, hastalıkların daha da çoğalacağı, tedavisinin ise savaş şartlarında artık imkânsızlaşacağı, ilaç bulunamayacağı, salgınların önüne geçilemeyeceği yadsınamaz bir gerçek olarak ortaya çıkmıştır. Savaşı yöneten ülke liderleri, sonuçları itibarı ile savaşın kan ve yıkımdan başka bir şey getirmediğini nihayet görmüştür.

Şimdi, bu noktada girizgâhı bitirip, 1945'li yıllardan 2023 yılına ve şu an itibarı ile süren, İsrail'in, Filistin'i bitirme savaşına!

 

VURULAN HASTANELER KEFENLENMİŞ BEBEKLER

Savaş, Filistin halkının; yaşlı, genç, küçük/büyük ayırımı yapılmadan acımasızca telef edilmesiyle devam etmektedir.  Zavallı bebekler, küçük çocuklar ne olduğunu bilmeden, niçin yaralandıklarından bi haber, kucakta elleri yüzleri kan revan içinde, koşuşan görevlilere, hastanede o an'ları kamera ile tespit eden görevlilere, korku ve merak içinde izlerken gtirildikleri hstanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadıklarından, ceset olarak çıkarılıp defnedilmeye götürülüyor. Yanıbaşında ağlayanları, çırpınanları, dizlerini dövenleri ile beraber, haberi ekranlarda izleyenlerde, gözyaşlarını siliyor.

 

BU GÖRÜNTÜLER SİNEMA FİLMİ KARESİ DEĞİL

Bu sahneler müthiş acı, inanılamayacak korku ve dehşeti yansıtıyor. Orada burada ağlayan; anneler, babalar, kardeşler, sızlananlar, kolunu bacağını kaybedip, perişan halde beton zeminde yatmakta veya kefenlenmiş halde, defnedilmeyi bekleyenler vicdanları acıtıyor. Bu kareler bir film karesi değil, insan cesedinin görseli.

 

 

SANKİ DEPREMDE YIKILMIŞ GİBİ

Öte taraftan insanların başlarını sokacakları konutları vahşice yıkılarak, evlerinin enkazları ile karşı karşıya bırakılmaları ayrı bir işkence. Sanki bir deprem sonucu görüntüsünün moloz yığınları, bu vahşi saldırının bir başka görüntüsü. Tam bir yıkım ve ölüm tablosu. Bu karaler gelecekte, sanatçıların fırçaları ile tablolarda yansıyacak ve müzelerde sergilenecektir. Filistinli kadınlar, perişan halleri ile; ortada, açıkta, korunmadan uzak şekilde bırakılırken gözyaşları, Muson yağmurları gibi hiç durmadan akmakta, zavallılar göz yaşını kurulayacak bir mendil bile bulamamaktadır.

 

BU ZATEN AÇIKCA GÖRÜLÜYOR

Ayrıca öldürmelerin; durmadan, bıkmadan bir hırsla, devam etmesi, yanısıra akan kanların durdurulamaması, fevkalâde şaşırtıcıdır! Ancak bazen çok şaşırmamak gerektiğine inanıyorum. Çünkü her şeyin bu yok edilişteki amacı, bir ilhaktır. Filistin yaşlılarının yok edilişi, bir devletin canlı tarihinin yok edilmesi, çocukların ve bebeklerin öldürülmesi ise, gelecek neslin ortadan kaldırılması stratejisinin uygulanışı olarak; düşünülüp, değerlendirilip, yorumlanabilir ki, bu zaten açıkca görülmektedir.

 

MASADA ALINAN KARAR SAHADA UYGULANMAKTADIR

Filistinin ilhak edilmesi ve toprakları üzerinde, hiçbir Filistin'linin yaşamasına izin verilmemesi, planlanıp projelendirilmiş, dolayısı ile alınan bu kararın, sahada uygulanışı da, açık seçik tüm Dünya'ya gösterilmektedir.

 

KILLARINI KIPIRDATMADILAR KARŞIDAN SEYRETTİLER

Şimdi gelelim: Demokrasiden, barıştan, insan haklarından, mutlu toplum kavramından söz eden, kalkınmış varsıl ülkeler: Neredesiniz? BM- GÜVENLİK KONSEYİ -ABD-  AB ve DİĞER bölge ülkeleri!  Küçük bebekler, çocuklar, anneler, babalar ve  nihayet sonuç  olarak insanlar öldürülüyor! Ateş kes kararını ne zaman alacaksınız? Savaşan tarafların eşit şartlarda, eşit imkanlarla ve savaş kurallarına uyarak savaştıklarını söyleyebilecek misiniz? Henüz ölenlerin sayısı yetmedi mi? Tüm Dünya  insanı, yeterinden fazla çocuk ve bebek ölümü gördü. Savaşlar için hiç bir sorumluluk taşımayan o masum insanların ölmelerini neden engellemiyorsunuz? O insanların barış içinde yaşamalarına ne zaman izin vereceksiniz?

 

Anlaşılan o ki, tarihi kayıtlara: "Bigane kaldılar, kıllarını dahi kıpırdatmadan, bebeklerin öldürülüşlerini karşıdan seyrettiler" diye geçeceksiniz.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI