ADINA YARAŞIR BİR KURUM

Sadettin Özbek

Musander Başkanı


29 Nisan 2023 Cumartesi günü belediyemizce hazırlanan Çocuk Oyuncak Kütüphanesinin açılışına katıldım.

Büyükşehir Belediyemizin şehrimize kazandırdığı kütüphane, sergi seminer salonu ve daha birçok hizmet sunan Türkan Saylan Çağdaş Yaşam Merkezinde "Oyuncak Kütüphanesi açılışının çıkışında Emekli Edebiyat Öğretmeni yazar ve şair Nuri Çelik ile karşılaştık.

Birlikte sırasıyla Galeri Salonunda Muğla Bilim ve Sanat Merkezi Resim Bölümü Öğrencilerinin "Soyuta Doğru Resim Sergisi"ni gezdik.

Bu muhteşem resimleri sanat eserine dönüştüren öğrencilerimizle gurur duyduk.

Birden Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun dizeleri dilimden dökülüverdi:

"Ressamım,

Memleketimin taşından,

Toprağından

Sürüp gelir nakışlarım;

Taşıma, toprağıma

Toz konduranın

Alnını karışlarım."

Sonraki durağımız, kentimizin kültürel belleğine iz bırakan Gazeteci, araştırmacı yazar Ünal Türkeş'le birlikte Türk Edebiyatına birbirinden güzel eserler kazandıran Gazeteci-Yazar Oktay Akbal adına düzenlenen, gündelik kullandıkları kitap, daktilo ve özel eşyalarının sergilendiği, Büyük Şehir Belediyesince "Ünal Türkeş Tarih Kitaplığı" ve "Oktay Akbal Tarih Kitaplığı" olarak adlandırılan odaları gezdik.

Sonra duvarlarında yazar ve şairlerimizin büyük bir bölümünün resimlerinin bulunduğu kütüphaneyi ziyaret ettik.

İçeride yüzlerce kitap ve çalışma masaları barındıran salonda yüze yakın öğrencinin hiç ses çıkartmadan ve kendinden geçmişçesine çalışmakta olduğunu gözlemledik. Hiç gürültü yapmadan kitapları inceledikten sonra oradan ayrıldık.

Bu güzel kurumu şehrimize kazandıran başta büyükşehir Belediye Başkanı Dr Osman Gürün olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür etmek geçti içimden.

Bir araya gelmişken birkaç soru sormak istedim Nuri Çelik Hocama.

Beni kırmadı, sorduğum soruları içtenlikle yanıtladı.

İşte sorular ve yanıtları:

Birlikte gezdiğimiz, Büyük Şehir Belediyemizin Muğla'mıza kazandırdığı Türkan Saylan Yaşam Merkezi'ni önceden gezmiş miydiniz, nasıl buldunuz?

Önceden bir-iki sefer geceleyin geldim ama gezmemiştim. Bu denli geniş ve güzel olduğunu bilmiyordum dolayısıyla. Bir bakıma bu güzel yapıyı gezip tanımama arcılık ettiniz. Teşekkür ederim.

Gerçekten çok ayrıntılı ve güzel düşünülmüş, kentimize yaraşan bir kurum olmuş. İnsanların, özellikle de gençlerin yararlandığını görmekten mutluluk duyduğum son derece yararlı bir eser.

Ancak içinde bir de sinema ürünlerinin sürekliliğini sağlayacak bir sinema salonu olsa sanki daha iyi olurdu gibi geliyor bana. Hemen denecek ki herkes istediği filmleri evinde rahatça seyrettiği için artık oraya gelecekler yok denecek denli az olurdu.

Doğru, hemen belirtelim ki filmi sinema salonunda izlemenin tadı başkadır. Evde o zevki alabilmek mümkün değil. Ayrıca da böylelikle insanlar bir araya gelmiş, toplumsal davranış biçimine uyum sağlama alışkanlığı kazandırılmış olurdu. Ha, Belediyenin Zeybek Sineması'nı kullanmakta olup oraya izleyici bulmakta zorlandığı gerçeği anımsatılacak. O gerçeği biliyorum. Başka bir yerde sinema salonu olmasıyla burada olması arasında çok büyük bir fark olduğunu da göz ardı etmemek gerek, öyle değil mi?

Öğrencilerin soyut resimlerini nasıl buldunuz, eksiklikler var mı?

Önce bu resimleri, öğrencilerin yaptığına inanamadım. Bunu yüksek sesle söyleyince orada bulunan bir öğretmen, bunları gerçekten de çocukların yaptığını söyledi. Ona da bunu yapan çocukların üstün yetenekli olmaları gerektiğini vurguladım. Aynı zamanda öğrenci velisi olan hanım öğretmen, zaten bu öğrencilerin de seçilmiş özel yetenekli öğrenciler olduğunu söyleyince inandım.

Gerçekten büyüklerin bile zor yapacağı resimler hepsi de. Dakikalarca baktım. Çok etkilendim. Eğer öğretmenlerini ve öğrencileri görme şansım olsaydı hepsini de içtenlikle kutlardım.

Salon güzel, düzenlenme güzel, resimler çok daha güzel.

Bir kusur demeyelim de eksiklik diyelim. Resimlerin altında yapanın adı yok. İsterdim ki o resimleri yapan çocukların küçük bir fotoğraflarıyla birlikte adları da yazılmış olsun. Böylelikle o resimlerin altında adını gören tanıdıkların bunu övgüyle o öğrencilere söylemeleri, onları hem sevindirip hem de yüreklendirmiş olurdu. Çünkü sanat, sanattan anlayanların beğenileriyle beslenir. Bir ses sanatçısının aldığı alkış gibi bir etki yapar.

Böyle bir yol izlenmesinin başka bir amacı mı var, bilmiyorum. Belki bir gün yetkililerle konuşarak öğrenme şansım olabilir.

Zaten bildiğiniz gibi oradaki görevliye bu isteğimi ilgililere iletmesi ricasında bulundum.

Ünal Türkeş-Oktay Akbal adına düzenlenen etnoğrafik odalar hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?

Çok güzel düşünülüp emek harcanarak hazırlanmış. Görseller ve bilgilendirmeler insanı etkiliyor. Keşke bu türlü düzenlemeler, ülkemizin başka yerlerinde de olsa!

Bazı gezdiğim yerlerde benzer düzenlemeler gördüm. Büyük bir kısmı paralı. Bir kısmı da özensiz düzenlenmiş.

Burası öyle değil. İnsanı içten etkileyen, bilgi sahibi kılan özelliği hemen fark ediliyor.

Sergilenen fotoğraflar, özel eşyalar ve kitaplar özenle seçilip düzenlenmiş.

Bir değerbilirlik örneği diyebilirim.

Batı ülkeleri, sanatçılarına büyük değer verir. Onların heykelleri yapılıp adları sokak ve caddelere verilir. Adeta o ülkeye gelenlerin gözlerine sokarcasına yaparlar bunu. Böylelikle onları ölümsüz kılarlar. Sanatçıya verilen değerle sanatın toplumu besleyen, bir arada tutmaya yarayan, toplumun çimentosu gibi bir değer taşıdığı anlatılmak istenir. Gerçekten de öyle değil mi?

Dilerim bu güzel örnek, ülkemizin başka yörelerinde de gerçek bir örnek olarak algılanıp uygulanır.

Atatürk'ten sonra "Sanatsız kalan bir ulusun yaşam damarlarından birisi kopmuş demektir." Özdeyişi unutuldu ve son yirmi yıldan beri de unutturulmaya çalışılıyor. Heykel "Ucube" olarak nitelenir oldu.

Bu güzel düzenlemeler bu açıdan da çok büyük önem taşımaktadır bence.

Düşünen ve emek verenlere teşekkür ediyorum.

Kütüphaneyi nasıl buldunuz?

Doğrusunu söylemek gerekirse bu denli güzel bir yer göreceğimi tahmin edemedim önce.

İçeriye girince kutsal bir yere girdiğimi sandım. Yüze yakın öğrenci okuyor, yazıyor. Ders çalışıyorlar. O kadar sessizlik var ki insan oradakilerin nefes alıp vermediklerini düşünüyor. Kitap ya da defter hışırtısı ya da boğaz gıcıklandığında çıkartılan sesten eser yok. İşin garibi onları böyle davranmaya zorlayan bir kişi ya da yazı da göremedim.

Onunla işi biten, elindeki kitabı bırakıp başkasını alıyor. Ama ayak sesi bile fark edilmiyor.

Raflardaki kitapları kısaca inceledim. Bu zamana dek kitap kurdu olan ben, görmediğim kitaplarla karşılaştım. Çok değişik ve hemen hemen her alanı kapsayan kitaplar süslüyor rafları. Sanıyorum ben de bulamadığım kitaplar için oraya gideceğim bundan sonra.

Yalnızca öğrenciler için değil, öğretmen ve araştırmacılar için de bulunmaz bir yer ve ortam burası.

Sadettin Bey, benim bu güzellikleri yakından tanımama yardımcı olduğunuz için size teşekkür etmek istiyorum. Çünkü sizinle karşılaşmasaydım bu güzellikleri fark etmeden dönecektim.

Gezdiğimiz yerlerde bana eşlik ettiğiniz için asıl ben size teşekkür ederim Hocam.

Bu arada son olarak Öğretmen Nuri Çelik'in iki değişik şiir kitabından iki şiir paylaşmak istiyorum.

ÖLMEZLİK BESTESİ

Bir Musa Dayı vardı.

Sekseninin üstünde,

Sakalları apak,

Sevgi doluydu gözleri.

Bakışları candan ve sıcak.

Selam verdim,

Hal hatır sordum.

Sevindi çocuk gibi.

"Sagol yegen." dedi.

Atlarının yularından tutup

Onları durdurarak:

"Musa Dayı!" dedim.

"Hala gönlünde aşklar saklar mısın?

Yoksa kapıları kapattın mı artık?"

Sertçe bir bakış,

Kaşları çatık:

"Yaş geçer emme

Gönül gocamaz evlat." dedi.

Ardından "Deh" etti atlarına.

Asıl yanıt,

Parke taşlarına sürtünen

Atlarının nal sesiydi.

Sanki bu uyum,

Sevginin ölmezlik bestesiydi:

Aşk, aşk, aşk!

SESLEN BANA

Hep bu sabahki gibi uyanayım;

"Hayatım!" diye seslen bana.

Başımı kaldırıp uykulu,

Sevgi dolu gözlerle bakayım sana.

Kahvaltı hazırlamasan da olur.

Bakışlarını içerim çay yerine.

İlk kez karşılaşıyormuşuz gibi

Saatlerce bakarım gözlerine.

Hep bu sabahki gibi

"Hayatım!" diyerek uyandır beni.

İstemem hiçbir şey, yalnız karşımda ol.

Doyasıya seyredeyim seni.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI