BİRAZ ŞUNDAN, BİRAZ BUNDAN !?
Yazılarımı sürekli okuyanlar bilirler, ben size; "Bu İsrail-Filistin barışını yine ilk bozan taraf İsrail olacaktır, göreceksiniz!.. ABD başında tüccar Trump, İsrail başında Hitler artığı Netanyahu oldukça, bu sonuç asla değişmez!.." dememiş miydim? Keşke haklı çıkmasaydım, gitti yine birçok masum çocuk-kadın-yaşlı Filistinler, günah ve çok yazık!..
Neyse tamam, bugün siyasetten ve can sıkıcı şeylerden bahsetmeyelim, inanılması güç yaşam gerçeklerinden ve mizahî olaylardan bahsedelim biraz... İşte bunlardan bazıları:
---Aynı iş yerinde çalışan genç, evli ve bir çocuklu adam, yeni gelen 'Ahmet' adlı arkadaşını ev bulana kadar, 10 günlüğüne evinde misafir olmaya davet etmiş... Daha ilk dört günde, bu Ahmet denen arkadaş (!), misafir olduğu evin genç kadınını ayartıp, çocuğunu da bıraktırıp, beraberce kaçmışlar, iyi mi? Kocası olacak iyilik meleği adam, Müge Anlı programına katılınca bütün Türkiye bunu duydu... Ahmet'in; 'hırsızlık, komşu kadınlara taciz suçları' da varmış...
Yahu, sen hiç atalarımızın; "Dışarıdan gelen yabancı hayra gelmez!" sözünü duymadın mı? Ya da; "Misafirin en iyisi, ziyaretini en kısa yapanıdır!" sözlerini hiç duymadın mı? 10 yıl kadar önce gelen Suriyeliler, Afganistanlılar, Somalililer, mülteci-misafir gelerek, bu ülkeyi ne hale getirdiler, bilmiyor musun!? Sayın İçişleri Bakanımız, 10 yıl boyunca bunların karıştıkları suç sayısını bir açıklasa da, biz de öğrensek diyorum?
---40 yıl kadar önce İstanbul'da bir İlkokulda öğretmen karatahtaya 'TÜRKİYE' sözcüğünü yazıp, bunu hecelere ayırmalarını istemiş... Bütün çocuklar bu sözcüğü defterlerinde hecelere ayırıp, öğretmenlerine koşarken, bir çocuk sırasından hiç kıpırdamamış, defterine de yazmamış... Daha 9 yaşlarındaki çocuğun başına dikilen öğretmen sormuş; "Evlâdım sen niye soruyu cevaplamıyorsun, yoksa hecelere ayırmayı bilmiyor musun?" diye sorunca, çocuk önce omuzlarını silkip yanıt vermemiş, sonra da; "Babam kızar, onun için yapmıyorum!" der... Öğretmen bir sorun olduğunu düşünüp, öğrencisini alarak Müdür Beyin yanına götürür, olayı anlatır, Müdür eğilerek; "Yavrum, senin adın ne?" Çocuk çekinerek; "Benim adım Ekrem öğretmenim!" der... Müdür tekrar; "Peki, o kelimeyi niye hecelere ayırmadın?" deyince çocuk ciddileşir ve bağırarak; "TÜRKİYE sözcüğü bölünmez bir bütündür öğretmenim, onun için hecelere ayırmadım" der... Peki, çocuk sizce de haklı mıydı yani !?
---SHOV-TV'nin beğeniyle izlenen "Güldür Güldür Şov" programının artık klasikleşmiş bir "Eşofmanlı Şevket Hoca" tiplemesi var ya? Sarışın sunucu 'Nezaket' ile soru soran dört öğrencisinin sordukları akıllara zarar sorular, her seferinde gündem oluyor ya? Bu haftaki internet soruları şöyleydi: "Hocam, İnternet kotası doldu, onu nasıl boşaltırım?.. Hocam, internet sitesine ayakkabılarla girilir mi?.. Hocam, 'Soru Bankası'ndan kredi çekilir mi?.. Hocam, sınavda boş bıraktığımız sorular kötü yola düşerler mi?.. Hocam, üç yanlış bir doğruyu nereye götürür?.. Hocam, mahallede herkese kendimi 'TIK' lattım, rekorum ne zaman bildirilir?.. Hocam, akşam mesajı saat kaçta okunur?.." Gel de gülme bunlara...
---Bir adam, altı ay kadar önce trafik kazasında ölen komşusu Çetin ağabeyinin mezarını ziyaret edip, başında bir Fatiha Suresi okumak için mezarlığa gelir... Mermer mezarı görünce; "Selamünaleyküm Çetin ağabey" deyince, tesadüfen yüksek mezarın arkasında çalışan biri; "Aleyküm selam bilader!" diye cevap verince, adam bir-iki adım geri atıp, ardına bakmadan mezarlıktan kaçar!.. Arkada çalışan adam, başka bir ses-seda çıkmadığını görünce doğrulup, etrafına bakar, kimseleri göremez ve selam sesinin 'gaipten' geldiğini sanıp, o da korkar, var gücüyle o da mezarlıktan kaçar!.. Bu insanların daha sonra çevrelerine neler anlatmış olabileceklerine, neler uydurduklarına bilmem izah etmeme gerek var mı?..
Niye eskiden çok sık 'Şeytan' görenlerin uyduruk hikâyelerinden geçilmezdi? 1- Işıklar yetersizdi... 2- Eğitim yoktu... 3- Herkes bilimden ziyade, üfürükçülere inanıyordu... Şükür şu günlere ki, bunların çoğundan şimdilik kurtulduk artık, şükür!.. Sakin KOŞAR...