ÇAĞDAŞ DÜNYA NEREYE, BİZ NEREYE GİDİYORUZ DOSTLAR !?


Önceki yıllarda Avrupa'nın emperyalist ve faşist cehenneminden, son yıllarda da Ortadoğu'nun cehalet ve ölüm kokan bataklığından kaçan insanlar, büyük Atatürk'ün kurduğu "çağdaş, laik ve bir hukuk ülkesi" olan "Türkiye Cumhuriyeti Devletimize" kaçar ve sığınır olmuşlardı!..  İşte Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk, Bosna ve Sırbistan'dan gelenler; işte Suriye, Irak, İran ve Afganistan'dan hâlâ gelenler!..

Şimdilerde ise bakıyoruz da, Dışişleri Bakanlığı verilerine göre sayıları tam '3,5 milyona' varmış olan bizim kendi öz be öz evlâdımız olan gençlerimiz, Avrupa ülkeleri, ABD, Kanada ve Avustralya'ya gitmek için başvuruda bulunmuşlar!.. Üniversitede okuyan gençlerimize sorsanız, okul bitişinde iş bulamama, yeterli ücret alamama kaygısıyla, neredeyse % 70'i yurt dışına gitmek için fırsat kolluyorlar, yapılan anketlerde de bunu hiç saklamıyorlar!.. İyi de, bu size göre 'çok normal' bir durum mudur!? Bu işte büyük bir sorun olduğu belli değil mi!?

Geçenlerde açıklandı; "Almanya'ya bizden giden sadece doktorların, Almanlara havadan 'Yüz Milyarlarca EURO' katkı sağladığı" açıklandı, yazık değil mi bu gariban ülkemize!? Biz burada halkın vergileriyle en az '6 veya 10 sene' tıpta okutup da, doktor yetiştirelim, tam bize hizmet edecekleri sırada onlara "Giderlerse Gitsinler!" diyenler yüzünden, bunca zarara uğrayalım, bu hangi akla hizmet bir davranıştır dostlar!?

Sizleri bilemem, ama ben insanlarımızı tanıyamaz hale geldim!.. Geçenlerde yeni doğan kız çocuklarına pahalı pırlanta yüzükler takıp da, bunu marifetmiş gibi kendi sosyal medya hesaplarından paylaşmışlardı!.. Oğluna kızan yeni yetme zengin bir baba, 'Birkaç Milyon TL'lik ithal-spor arabayı evinin avlusunda parçalıyordu!.. İsimleri 'Feyzullah ve Zeynep' olan ve muhafazakâr ailelere mensup iki gencimiz, cami imamını ikna edip, evlenme törenlerini 'Camide' yapıyor, orada pasta kesiyor, konuklarına ikramlarda bulunuyordu!.. Tören sonunda sakallı gencimiz ve türbanlı kızımız, İmamın elinden 'İmam Nikâhı' belgesini alıp, el ele pasta yiyorlardı!.. Bu olay, bugüne kadar görülmüş ve duyulmuş bir olay değildi, bizim her şeye, muhalif olan herkese lâf yetiştiren 'Diyanet İşleri Başkanlığı' bu işe ne diyecek bakalım!? Orası Müslümanların ibadet yeri mi, yoksa düğün salonu mu!? İşte son yıllarda "Sonradan görme, dininden dönmeler" çok sayıda artmaya başladı, daha neler göreceğiz bakalım!?

Son yıllarda bu yaşananlara şunlar da eklendi:

---Duydunuz mu bilmem; denize kıyısı olmayan Çad Devleti ile bizimkiler arasında, 'Deniz Haydutluğu' konusunda bir "Denizcilik Antlaşması" imzalandı, iyi mi!?

---Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde bir hastaya 'Kolonoskopi' için tam 1,5 yıl sonraya (29 Mayıs 2024'e) randevu verdiler!.. Tabii ki en iyisini büyüklerimiz bilir de; artık böyle hastalarımızı raflara koyup, o tarihe kadar ölmeden, -son kullanma tarihleri dolmadan- oralarda bekleteceğiz herhalde, ne bileyim ben!? Hani, 'Sağlıkta Çağ Atladık' diyorlardı da, bu iş garibime gitti, onun için yazayım dedim.

Bu konulara çok uyan bir fıkra ile yazımızı bitirelim bari: Bizim Temel, 'saatlerin geri alınacağını' duyunca, evde ve iş yerinde ne kadar saat varsa toplayıp, bunları satın aldığı Saatçi Dursun'un kapısına dayanmış: "Ha pu saatlerun hepisinu senden almiş idum, ha şimdu bunları geri alup, parasinu geri ver bakalum Tursun uşağum!" deyince, Dursun da; "Öyla yağma yok Temal, sadece bir saat geru alınacakmuş, ben de sadece bir saatinü geri alırum uşağum!" demiş ya? İşte aziz halkımızın her işi bu fıkraya benzemeye başladı!..

Dünya 2023 yılına gelip dayanmış, eloğlu nelerle uğraşıyor, biz hâlâ nelerle uğraşıyoruz!? Bu gidişimiz gidiş değil, uçuruma doğru koca gidiş gibi geliyor bana!..         Sakin KOŞAR.          

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI