GÜN YÜZÜ GÖRMEDİK, YENİ FIKRALAR !?

---Yıl boyunca ailesinin bütün uyarılarına rağmen, başka bir şehirde okuyan evin tek oğlu, yaptığı haylazlıklar sonrasında sınıfta kalır!.. Babasının öfkesinden korkan öğrenci, annesini telefonla arayarak; "Anneciğim ben sınıfta kaldım; yarın eve döneceğim de, bunu babama nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum!? En iyisi sen onu bu habere iyice hazırla ne olur!" der...

Annesi cevap olarak; "Sen hiç merak etme oğlum, zaten baban bütün hazırlıklarını yaptı, kapıda seni bekliyor; asıl sen çok hazırlıklı gel, özellikle sırtına çok kalın giysiler giyerek eve gel, olur mu oğlum!?" der, oğlanın elinden telefonu düşer...

---Şimdilerde 'Akıl Sağlığı Hastanesi' denilen eski "Tımarhaneden" iki deli kaçar, üç gün boyunca bütün aramalara rağmen hiçbir yerde izlerine rastlanmaz, tam bütün umutlarını kesip de, aramaktan vazgeçecekleri sırada bu iki deli çıkagelirler!.. Görevliler çok sevinir ve hemen delileri içeri alıp sorarlar; "Tam üç gündür gözümüze uyku girmedi, siz nerelerdeydiniz !?" diye sorarlar... İki deli omuz silkip; "Yahu telaşlanacak bir şey yok, biz öteki mahalledeki tımarhane delileriyle birlikte yarın topluca kaçacağız da; üç gündür onun provasını yaptık, bizi onlar sakladılar!.." demezler mi?

---Aşırı vurdumduymaz tavırlarıyla bilinen adamın evinde bir gün yangın çıkmış... Bütün mahalleli kap-kacak-kovalarla yangını söndürmeye koşmuşlar!.. Olay yerinden geçip de, evine kova almaya koşan komşusu, bu adamı 'Kaygusuz' bir halde kahvede otururken görünce, komşuda  şafak atmış!.. Onu omuzundan tutup silkelerken; "Ulan senin evin yanıyor, bütün mahalleli oraya koştu, sen burada utanmadan çay içiyorsun!.. Yahu ne umursamaz, ne alık adamsın lan sen !?" diye bağırınca, adam çayından bir yudum daha içip; "Bana ne yahu evin işlerinden, o işlere hep karım bakar, beni hiç bulaştırmaz, bana ne!?" demez mi? Adam da öfkeyle yanına oturup; "Öyleyse, ya bana ne be!.. Şu adamdan bana da bir çay getir bakayım kahveci!" diye bağırır...

---Akıl hastanesinde iyi ve akıllıca halleri görülen iki hasta varmış... Doktorlar kendi aralarında konuşup; "Bunları yarıştıralım, bakalım hangisi daha akıllı davranırsa, onu evine gönderelim" demişler...

İki deliyi çağırıp, önlerine bir kavanoz hamam böceği, bir kavanoz da siyah zeytin koymuşlar ve hastalarına; "Hadi buyurun, bunları yiyin bakalım" demişler... Biri hemen zeytin kavanozu başına geçip, zeytinleri yemeye başlayınca, öteki deli kolundan tutup; "Dur yahu deli misin nesin; önce şu kavanozdan dışarı kaçanları yiyelim, sonra diğer zeytinleri yeriz!" demiş... Doktorlar kendi aralarında konuşup, önce zeytini yemeye giden deliyi evine göndermişler...

---Yatakta koma halinde inleyen evin beyi Zühtü, yanında 'ah-vah' eden karısı Naciye'ye dönüp, kısık sesiyle fısıldar; "İlk işten kovulduğumda sen yanı başımdaydın!.. İflâs ettiğim gün teselli için yine yanımdaydın!.. Vurulduğumda, hastanede ilk gözümü açınca yine seni gördüm!.." deyince, gözyaşlarını gülümseyerek silen karısı, takdir edilmenin mutluluğu ile kocasının yastığını düzeltirken, Zühtü Bey birden; "Şimdi de komadayım, sen yine başucumdasın! Geç de olsa anladım; sen ne uğursuz bir kadınmışsın yahu" demez mi?..

Eee, bugün epeyce gün görmemiş fıkraları size takdim ettim de, bunları okurken gülüyor musunuz bari ? Sizler gülüyorsunuz ama, ben bunları gecenin bir vakitlerinde yazarken elektrik harcıyorum, yaşlı bedenim üşümesin diye doğalgaz yakıyorum, uykum gelmesin diye de bir çaydanlık çay demleyip de içiyorum, ya bütün bunların ben emekli dallamaya olan maliyetlerinden haberiniz var mı? Sizden para-pul isteyen yok da; yolda gördüğünüzde bizim gibileri 'görmezden gelerek' geçip gidiyorsunuz!.. Bari sıcak bir 'Merhaba' deyivermek, bazılarınıza çok mu zor geliyor, haa !? Siz bunu bir düşünün, olur mu?          Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI