NECATİ DOĞRU'NUN; "KONSOMATRİS GAZETECİLER" YAZISI !?

Sözcü Gazetesi'nin "gözünü budaktan; sözünü Abdülkadir-Ahmet-Murat'tan sakınmayan" ünlü köşe yazarı sayın Necati Doğru, 01 Ekim 2025 günkü yazısında aynen şöyle diyordu: "...Konsomatris gazeteci uçakta yakalandı!.. Övünmek, 'Ben yazmıştım' demek ayıptır. Bağışlayın. Ben tam 11 yıl önce 'Konsomatris gazeteciliğin mutlaka bir gün uçakta yakışıksız pozisyonda yakalanacağını' yazmıştım. O yazının başlığı 'Konsomatris Gazeteci!' idi...

2014 tarihli yazım şöyleydi: 'Baktım da...(!) Konsomatris kıza benzettim. Önceki gün Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisi'nde basın toplantısına özel davetli çağırılan 47 gazeteci-yazar (bunların 7'si akademisyen yazar) bizim Adana pavyonlarının konsomatris kızları gibiydiler. Tam 4 saatlerini verdiler. Başbakan'ın öfkesini aldılar. Kızgınlığını emdiler. Stresini boşalttılar. Yazarlıklarını ellettiler. Gazeteciliklerini okşattılar. Başbakan'ı rahatlattılar...

Türkiye yolsuzluktan, rüşvetten çürüme sürecine girdi. Başbakan, yolsuzluk ve rüşveti örtmek için baskı ve yalanı kullanan bir gücü temsil eder olmuştu. Adalet çökmüş, savcı ile polis, iktidarın esiri yapılmış, dosyalar rafa kaldırılmış, belgeler, kanıtlar karartmaya alınmış, ülke ciddi bir ekonomik ve adalet (hukuk) krizine yelken açmıştı. Türkiye bodoslama sivil diktatörlüğe gidiyordu. Bu 47 gazeteci ve içlerinde 7 akademisyen yazar, Başbakan'a halkın merak ettiği 1 tek soruyu dahi sormadılar...' Evet, yazının bir bölümü aynen böyleydi" diyordu...

Sayın Necati Doğru'nun 11 yıl önce yazıp, yeni gelişmeler üzerine yeniden yayımladığı yazısını okudunuz, belki bazılarınız; "Çok iyi etmiş, zaten ABD dönüşü uçakta yaptıklarıyla bunu hak etmiş, Ombudsman Gazetecimiz Faruk Bildirici de ipliklerini pazara çıkarmıştı" diyenleriniz olabilir? Belki bazıları; "Yahu bu benzetme biraz ayıp kaçmış, bunlara daha uygun bir sözcük bulunamaz mıydı?" diye sormuştur, ne bileyim ben? Ama ben ihtiyar dallama yazarınız olarak, bu benzetmeyi biraz abartılı bulup, çok yadırgadım!..

Peki, "Konsomatris" ne demektir: "Bar, gazino gibi eğlence yerlerinde müşterinin masasına çağrılabilen, dekolte kıyafetlerle müşteriyle birlikte yiyip-içerek, çalıştığı yere kazanç sağlayan kadın" demektir... Bunların nasıl çalıştıklarını, herhalde sayın Yılmaz Erdoğan'ın yazıp-yönetip-başrolünü oynadığı "İnci Taneleri" adlı TV dizisinde, özellikle Ankara Bar-Pavyon-Gazinolarında daha etraflıca görmüşsünüzdür? Genelde eğitimsiz, saftrik, aşırı makyajlı kadınlar... Ben o sözcüğün anlamını çok iyi bildiğim için, kendilerine ne kadar kızsak da, aynı mesleği yapanların birbirlerine bu tip hitaplarını hiç hoş görmüyorum!..

Osmanlı döneminden sonra, Cumhuriyet döneminde de ayrı cenahlardaki düşünce sahibi gazeteciler çok büyük kavgalar ederlerdi... Yazılarımı sürekli okuyanlar bilirler, bunları defalarca yazılarımda belirtmiştim... Geçmişi boş verin de; yakın tarihimizde bir Uğur Mumcu ile Nazlı Ilıcak'ın kavgaları unutulur mu? Merhum Bekir Coşkun ve Emin Çölaşan'ın, Mehmet Barlas ile olan kavgaları unutulur mu? Ama onların hiç birisi de birbirlerine böyle "Konsomatris" gibi tipik sözcükleri söylemediler; ya Ombudsman Faruk Bildirici gibi belgeli açıklarını ortaya çıkardılar, ya da 'Mizah' yoluyla alay ederek, karşılarındakini 'kuşa çevirmenin' yollarını buldular!..

Neyse... Bu hitaplar daha çok su kaldırır da; biz mesleğimizi sayın 'Necati Doğru' gibi değil de, işin en doğrusunu bildiğimiz gibi yapalım diyorum... Taa 1937 yılında yazdığı "Mahzun Durmak" şiirinde ne diyordu ünlü şairimiz Orhan Veli; "Sevdiğim insanlara/ Kızabilirdim!../ Eğer sevmek bana/ Mahzun durmayı/ Öğretmeseydi..."                Sakin KOŞAR...           

YAZARIN DİĞER YAZILARI