ŞU 'YANLIŞ ANLAMALAR' BENİ ÖLDÜRECEK !?


---Sabah kocasını kapıdan uğurlayan elleri belindeki kadın ünü çıktıkça bağırıyordu: "Komşunun kocası, karısını her gördüğü yerde öpüyor, ama sen niye bir gün olsun öpmüyorsun !?" deyince, kocası hemen; "Yahu ben o kadını hiç tanımıyorum ki, onu tanıyor olsam ben de öperdim, ne olacak ki? Sabah sabah bunun için mi bana bağırıyorsun" demez mi?..

Çok acı ama, gerçek!.. Maalesef aramızda böyle su katılmamış 'anlama özürlü' çok insanımız var!.. Zaman zaman TV spikerlerinin yaptığı sokak röportajlarını görmüyor musunuz? En basit sorulara bile ne gülünç, ne budalaca yanıtları veriyorlar!.. Bunlara gülmek yerine, şaşırmaktan akıllarımız karışıyor, bu devirde hâlâ 'Mağara Devrini' yaşayanlara sıkça rastlamıyor muyuz?

---TV spikeri sokakta, bir elinde mikrofon ve öteki elinde 5 Bin TL yazan çekle sırt çantalı genç kıza sordu; "Eskişehir İlimiz hangi Bölgemiz sınırları içindedir? Bilirseniz bu çek sizin olacak!" dedi... Genç kız gözlerini kısıp, dudağını bükerek sesli düşünüyordu; "Eskişehir, en eski İlimiz olmalı, adından belli? Türkler Anadolu'ya ilk Orta Asya'dan göç edince, Doğudan geldiklerine göre, Van Gölü civarında olmalı? Doğu Anadolu Bölgesi'ndedir!.." diye bağırdı... Spiker çeki geri çekerek; "Olmadı efendim, yanlış cevap" dedi...

Bu röportaja başını uzatıp merakla dinleyen, sırt çantalı meraklı genç bağırdı: "Osmanlılar ilk şehri 1299'da Söğüt'te kurmuştu, en eski şehir olunca, Eskişehir de oradadır, yani Marmara Bölgesi'nde!.." Spiker yine çeki geri çekip; "Sizler nerede okuyorsunuz bakayım gençler?" diye sordu... İkisi de bu yıl Üniversiteye başladıklarını söylediler, iyi mi?.. Bazı bilgilere sahipler ama, sorunun gerçek yanıtı yanlış ve neticesi hep sıfır!..

---Eskiden Köy Ağalarının birer 'Kâhyası' olur, Ağa bütün yapılacak işleri bir gün önce akşamdan Kâhyasına söyler, o da bu işleri ertesi günü muhataplarına yaptırırdı... Bir gün bizim köy ağasının Kâhyası 'Çineli Mehmet' ishâl olup yatınca, yerine yaşlı bedellerden 'Allahkavağı' lâkaplı saf Hüseyin bakmaya başlamış...

Ağa ertesi günü Allahkavağı Hüseyin'i çağırıp; "Bak kâhya, yarın erkenden Leyne (Turgut) Kasabası pazarına gideceksin, akşamdan ona göre hazırlığını yap! Oradan getirteceklerim var" demiş...  Allahkavağı Hüseyin hemen; "Emrin olur Ağam, ben erkenden gider-gelirim!" demiş, gitmiş... Ertesi günü Ağa, Kâhyasını saatlerce beklemiş, gelmemiş... Öğleye doğru soluk soluğa Ağanın konağına gelen Allahkavağı'na, Ağa öfkeyle bağırmış; "Neredesin ulan sen, ben sana akşam ne demiştim!?" diye çemkirir!.. Allahkavağı ise çok rahattır; "Ben emrinizi yerine getirdim Ağam; ohooo ben erkenden İleyne pazarına vardım da, şimdi geldim bile işte!.." demez mi?..  (İyi de, oraya ne halt etmeye gittin be adam !?)

---Hani her yerde birkaç tane "Kahvehane Müdavimleri" vardır ya? Her sabah millet işine-gücüne koşarken, bunlar erkenden kahvehanelerin bir köşesine tünerler, 'çay-kahve-sigara zıkkımı' eşliğinde her gün aynı bayat muhabbetlerle vakit geçirirler ya? Bunlardan biri bir gün rahatsızlanmış, yanındaki tembellerden birinin tavsiyesiyle doktora gitmiş...

Doktor boğazını-gözünü-kulağını inceleyip, sırtını dinledikten sonra sormuş; "İştahın nasıl?" Adam; "Bugünlerde canım çay ve cigaradan başka bir şey istemiyor doktor bey" demiş... Doktor; "Peki, sürekli öksürüğün var mı?" demiş, adam; "Günde iki paket cigara içiyorum, ondandır herhalde?" demiş... Doktor bu sefer de; "Peki, ateşin var mı?" diye sorunca, adam hemen; "Tabii ki var doktor bey, tiryaki adam ateşsiz olur mu?" deyip, cebinden çakmağını çıkarıp da doktora uzatmaz mı?..                    Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI