EMANET ÇEYİZ


      EMANET  ÇEYİZ

       Türkiye     ile   Yunanistan    arasında   1923  yılında    Lozan'da    imzalanan    protokol,  Türkiye'de  yaşayan   Rum    Ortadokslarla, Yunanistan'da   yaşayan   Müslümanların   zorunlu    mübadelesini   öngörüyordu. 1912  de  Balkan   Harbi'yle  başlayan   on  yıllık   savaş   dönemi   boyunca   yerinden  yurdundan   olanlarla   birlikte, iki   milyon   civarında   insan   karşılıklı   olarak  göç  etmek  zorunda  kaldı. Emanet   Çeyiz, Denizli'nin   Honaz  Köyü'nde   yaşayan   bir  Rum   ailenin, sürgüne   gönderilirken   Müslüman    komşulara  bıraktığı  kızlarının  çeyizinin, yaklaşık  seksen  yıl   sonra  aileye   geri  veriliş  öyküsüdür. Kitabın   yazarı  Kemal   Yalçın, dedesine  emanet   edilen   çeyizi  teslim   etmek   üzere  Minoğlu   ailesinin   izini  sürerken, on  beş  Rum  ve  on  beş  Türk   mübadilin  yaşam    öyküsünü   ve   duygularını  kendi    ağızlarından   aktarıyor.

       Bu  kitabı  alıp   okumam    için   sevgili  kardeşim    Mehmet   Selçuk   tavsiye  etti. Kitabın   yazarı  Kemal   Yalçın  Bey, İlçemizin   gururu   Mehmet   Selçuk ile Denizli'den    arkadaşı  olup,   Şair,  yazar, çizer  ve  aydın  çevrenin  sevilen   yüzleridirler. Kitabı   iki   günde  severek  okudum. Çok  etkilendim.  Emanet  Çeyiz'in   alt   başlığı  '' Mübadele  İnsanları''dır. Değiş, tokuş, anlamına   gelen bir   kelimedir.

      Mübadele, 20. Yüzyılın  en   büyük  acılarından   ve  kültürel   yıkımlarından  birisidir. Mübadele, milliyetlere   göre   değil  dinlere   göre  yapılmıştır. Dil  bilmemek   mübadillerin   acılarını   daha  da  arttırmıştır. Emanet   Çeyiz, büyük   acının, vefanın, dostluğun, barışın, umudun  ve  insan   sevgisinin   romanıdır. Mutlaka   alıp  okuyunuz. Birzamanlar  Yayıncılıkta  basımı   yapılmış. İnternet   üzerinden  de  satın   alıp   okuyabilirsiniz.

           Aydın ilimize bağlı Germencik ilçesi Mursallı köyünde de mübadele sonucu yaşayan birçok vatandaşımızda bulunmaktadır. Bu köyde yaşayan Azim Altay ile dost olduk ve köy hakkında bilgiler aldım. Beraberce Kanlıbahçe Anıtını, Kiliseyi ve antik kent Magnesia'yı gezdik. Erbeyli ve bu köyde yaşanan acı olayları anlattıkça üzüldüm. Kahraman ordumuz ve halkımız sayesinde Kurtuluş Savaşını kazandıktan sonra mübadelenin nasıl yapıldığını da anlattı. Mursallı köyü şirin çok güzel bir köy. Zeytin ve incir en büyük gelirleri. Halkı aydın ve çağdaş.  Huzurlu ve mutlu yaşam sürsünler. Bu köy turizme kazandırılmalıdır. Tıpkı Selçuk Şirince gibi. Umarım gelecekte olur.

        Bu   satırları   yazarken   pkk   tarafından    şehit   edilen   askerimizin   ölüm   haberini   aldım. Ağzımızın  tadı   kaçtı. Geçen yıllar içinde  yanı   başımızdaki   koyda (Boncuk  Koyu)  Suriyeli   mültecilerin   bıraktıkları elbiselerin    fotoğraflarını  çekerken  de  aynı  üzüntüyü   yaşamıştım. 1920  li   yılları  ve   mübadeleyi   anlatırken, işin  içine   savaş   ve   mültecilerde   girdi. Emperyalizmin  ayak   oyunları   ülkemizin   üzerinde   yüzyıldır    devam   ediyor. Emperyalistler   ortadoğu'da   Türk, Kürt, Arap, Çerkes  ve  diğer   hakları   eşit   bir  şekilde   kullanıp, ayırım   yapmadan   sömürüyor. Yerli   uşakları   onların   en   büyük   destekçisi    olup, kendileri  de   gelecekte   bu   ateşin  içinde   kavrulup  gideceklerdir. Yazık   bu   halkın   çocuklarına.Gün  birlik   olma   günüdür. Sağ, Sol  demeden   tüm  Ulusalcılar   bir   araya  gelmelidir. Bu   savaş  bize   ait  olmayan   bir  savaştır. ABD 'nin   ve  İsrail'in  çıkarttığı   bir   savaştır. Komşularla   hiçbir  sorunumuz   olmadığı   halde  bu   savaşı  AKP  iktidarı  destekliyor. Suriye ile hemen anlaşma yapılarak barış imzalanmalıdır.  Hatalı   savaş   politikalarına   son   vermelidir. Savaşların   olmadığı   bir  dünya   istiyoruz. Artık bir  daha   dünyanın   hiçbir  yerinde   zorunlu  sürgünlerin  ve   mübadelelerinin  yaşanmamasını   diliyoruz. Atamızın   dediği   gibi ''Yurtta  Sulh, Cihanda  Sulh'' istiyoruz..

YAZARIN DİĞER YAZILARI