Başkanım ! Bir Kahvemizi İçer misiniz?
Bahattin Uyar
Muğla Büyük şehrinin Büyük Başkanı Osman Gürün’e :
Sayın Başkanım, yaklaşık 4 yıla yakın bir süredir hemşeriniz olmak onurunu yaşıyorum. Bu onurun üzerimize yüklediği hatta yükleyeceği her türlü yükümlülükleri de seve seve üstlenmeyi hak etmiş birisiyim. Demek istiyorum ki artık kentimizin yönetimi hakkında söz söyleme hakkına sahibim. Düşündüm ki benim için en görkemli onur ve sorumluluk , bu şehrin halini münasip bir dille basında anlatmaktır.
Size Muslihittin Mahallesinin halini, yukarıda arz ettiğim sorumluluk bilinci dahilinde anlatmak istiyorum. Ne var ki bu bilinç, bana neye mal olur, bilemiyorum. Bu bilincin yükü altında her gün susarak oturmak bana biraz daha ezilmek gibi geliyor. Bir yurttaş bir hemşeri olarak konuşmayı görev biliyorum. Size bu mektubu yazmak cesaretini ise var olduğunu düşündüğüm hoşgörünüzden alıyorum.
Çoktandır görüşemiyoruz. Muğla’mızın Büyük Şehir Başkanlığı şahsınıza daha büyük sorumluluklar yüklediği için görüşemez olduk. Aslında size faydası olmayacaksa görüşsek ne olur, görüşmesek ne olur? Ben de sizi meşgul etmemek için “haddimi bileyim” kaygusuyla, ziyaretinize bile gelemedim.Muğla Büyük Şehrimizin başkanı sıfatıyla 6 aydan beri Muslihittin mahallesindeki altyapı çalışmalarınızı ilgiyle izliyorum. Semtimiz insanı da ayni ilgi içindedir. Nasıl ilgilenmeyelim ki kimimiz açılan menfeze düşüyor ,kimimizin ayağının altına koymak istediği tahta devrilip kendisi yere uzanıyor. Kimisinin arabasını vuruyorlar. Kimisinin eşyası hasara uğruyor.
6 Aydır beklemedeyiz ki her şey yoluna girecek. Her şey daha iyi olacak. Ama ne yazık ki her şey daha iyi olamıyor başkanım…Ve ne yazık ki her şey dünden daha kötü. Ve işler bir türlü rayına oturamıyor. Akyol semtini eştiler,deştiler kazdılar,düzdüler, yazdılar bozdular. Akyollular artık nerde oturduklarını bile unuttu. Bir Akyollu’ya rastlasanız ona soracaksınız: Benim evime hangi çukurdan gidilir? Senin evine mi ? Sen benim evimi biliyorsan söyle,ben seninkini söyliyeyim. Ben evime hangi çukurdan geçerek varabilirim ? Bilsem…Halimizi bir görseniz bir daha kazdılar. Mevcut asfalt söküldü. Açılan uzun bir kanal doldurulup üstüne bir asfalt daha döküldü. Bir iki grayder gezintisinden sonra asfalt bir daha söküldü. Olmadı bir asfalt daha döküldü. Kimimiz çukura düştü, kimimiz yan yollardan geçti. Bir hareket bir çukur,bir hareket, bir hendek, olmadı sil baştan… Bir çukur bir hoplama,bir çukur toplama… Bekliyoruz er geç güzeli bulacağız. Hatta bu hummalı faaliyetten cesaret alarak bendeniz Devrim sayfalarında Belediyemizden hayli modern bir faaliyet rica etmiş ve bir tranvay yolu yapılmasını, yani Muğla’ya tranvay getirilmesini önermiştim. Sesiniz çıkmadı. Keşke çıksaydı. Çoktan buraya bir demiryolu döşemiş olurdunuz.
Bu işe nasıl başlandı anımsayamıyorum. Keşke başlanmasaydı. Keşke başlangıçta buraya yolunuz düşseydi de görseydiniz…Şöyle ki dükkanların önüne, eski kaldırım sökülerek, yeni mermer kaldırım döşendi. Bu” araba devrinde” her eve bir garaj yapılmak gerekmez miydi? Önceki dönemlerde ihmal edilen bu sorunun çözülmesi size nasip olsa ne güzel olurdu…İlk kazma vurulurken şehrin yeni bir imar çalışmasına girdiğini sanarak sevinmiştik. Sevincimiz kursağımzda kaldı. Önce dubalar dikildi, sonra yollar kazıldı. Pardon önce yollar kazıldı. Yok yok sonra menfezler deşildi, yok yahu..Öyle değil şöyle oldu… Öf…
Burada bir şey yapıldığı yok başkanım. Yolunuz düşerse, imkan bulursanız bir kahve için bizden. Burada bütün arabalar gazi…Bazıları da şehit… Her araba birkaç kez ardından, önünden yanından vuruldu. Gene de her şey bitmiş değil. Herkes biribirine soruyor :Arabaları ne yapacağız? Mermer kaldırımlar sökülsün, araba koyma cepleri yapılsın.. Araba koymak izni her eve verilsin. Elbette mimarlık estetiği geçiş kolaylığı dikkate alınsın diyorum. Gene de ne dediğim belirsiz…Saygılar sunarım.
Hemşehriniz Bahattin Uyar