ÇİÇEKBABA'DAN YÜKSEKKUM' A, ÖLEMEZ' DEN KAUNOS' A, SULTANİYE' DEN DALYAN SAZLIKLARINA,İZTUZU'NDAN DELİKADA'YA CENNET KÖYCEĞİZ.

ÇİÇEKBABA'DAN YÜKSEKKUM' A, ÖLEMEZ' DEN KAUNOS' A, SULTANİYE' DEN DALYAN SAZLIKLARINA,İZTUZU'NDAN DELİKADA'YA CENNET KÖYCEĞİZ.

         Değerli okurlar, biz Köyceğiz' e 2004 yılında geldik ve gelir gelmez çevremizi incelemeye, araştırmaya koyulduk. Hem Köyceğiz Gazetemizde hem Muğla Devrim Gazetemizde bu araştırmalarımızı haftalık köşe yazıları olarak okuyucularımızla paylaştık. Bu yazılardan seçtiğimiz yazı ve fotoğraflardan oluşan kitabımızı 2020 yılında "ÇİÇEKBABA' dan KAUNOS' a CENNET KÖYCEĞİZ" adı ile Köyceğiz Belediyesi' nin katkılarıyla yayımladık. Belediyemiz Sosyal İşler Müdürü İlyas Örnek eliyle isteyen okuyucularımıza ücretsiz olarak verilmektedir. İsteyen oradan alabilir. Yıllardan beri Köyceğiz' in dağını, taşını, kurdunu, kuşunu, deresini, tepesini, çayını, suyunu gezip fotoğraflayarak yazdık, yazıyoruz. Daha önce de gerek Köyceğiz' den gerekse Dalyan' dan Kaunos' a, Ölemez' e, Sultaniye' ye, İztuzu' na, çamur banyolarına, Dalyan sazlıklarına defalarca gezip turlamış ve yazmıştık. Bu yaz sıcaklarında bir tur daha yapalım dedik ve ERÇİN BOTLARINDAN birini seçtik. İyi de etmişiz, temiz, titiz bir günlük tur yaptık. Bu ailenin 35' er kişilik beş tekneleri varmış, ailecek işletiyorlarmış. Bu tur daha önce yapmadığımız DELİK ADA' ya kadar uzandı. Çok da güzel oldu, tüm gezginler son derece memnun oldular.

                Köşemizi takip edenler bilirler, biz turlarla yurdumuzun hemen bütün bölgelerini gezip/fotoğraflayıp yazdık. Sadece Hakkâri ve Trakya kaldı. Nasipse önümüzdeki yıllarda oraları da gezip köşemizde okuyucularımızla paylaşacağız. Gezmek, görmek, insanı gençleştirir, fikrini, ufkunu açar. Ayrıca "Gezmediğin/Görmediğin yer senin değildir" diye bir söylem var, çok doğru. Birçok kişi, "Ben İtalya, turuna gittim, Ben Balkan' lar' a gittim, İngiltere' ye, Fransa' ya vb. daha birçok yere gittim" diyerek gezdikleri yerleri anlatıyorlar. "Çok güzel, peki bu gezdiğiniz yerleri fotoğraflayıp gördüklerinizi bir yerlere yazıp not ettiniz mi?" diye sorduğumuzda pek de olumlu bir cevap alamıyoruz. Yıllarca aynı yerde oturup da arkalarındaki tepeye, dağa, çıkmayanlar, yakındaki bir tarihi alana, doğal bölgelere, denizlere, ormanlara gidip görmeyenler var. İnsan, önce çevresinden başlayarak imkânları oldukça ufkunu açarak çevresini gezip görmeli ve bilgisini, görgüsünü artırmalı.

Önce ilçemizin adının nereden geldiğini belirterek başlayalım: Efsanelere göre Köyceğiz, bu günkü gölün alanı üzerinde bulunan bir ovada kurulmuş. Tarih öncesi bilinmeyen bir zamanda ovayı sular basmış. Felaketin seyrine gelenler, gölün doğusunda kalan birkaç evi ve insanı görünce: "Bütün şehir batmış, sadece kıyıda bir KÖYCEĞİZ kalmış." Demişler. Köyceğiz'in eski adlarından biri YÜKSEKKUM' dur. Bunu hemen herkes bilir. Bir başka adı da AVGA/AVKA OVASI diye bilinirmiş. Buna da amenna da bir yerde Köyceğiz'in en eski adlarından birinin de TAHTALI KÖY olduğunu okuduk.  Bana garip geldi ve kısa bir araştırma sonunda Konya' da, Bursa' da ve Karamürsel' de de TAHTALI KÖY adında köyler olduğunu öğrendim. Bunu da bir kenara koyalım dedik. Yine Google amcanın dediğine göre "Yerleşimin eski adı KALANT' tır" Diyor. Araştırdık ise de bir bilgiye rastlayamadık. Daha neler. Bilindiği üzere Köyceğiz Gölü, Tektonik bir çukurluğun suyla dolması ve Dalaman Çayı' nın getirdiği alüvyonların körfezin önünü tıkaması sonucu oluşmuş alüvyal set gölüdür. Bu oluşum, yaklaşık 6.000 yıl önce olan bir depremin ardından zemin çökmesiyle oluştuğu bilgileri de bulunmaktadır. Bu süreç Dalaman Çayı' nın da önünü tıkamış ve yönünü değiştirmiştir. Böylelikle İztuzu kumulları ortaya çıkmıştır. Köyceğiz Gölünü Namnam, Yuvarlakçay gibi soğuk sularla Sultaniye ve Kaunos Sıcak suları da beslemektedir. Ölemez Dağ efsanesine gelince: Bir efsaneye göre Lokman Hekim' in yolu bir gün Ölemez Dağı' na düşer. Yörenin temiz havası, zengin bitki örtüsü, doğanın güzelliği Lokman Hekim' i oldukça etkiler. Ölemez Dağı' yamaçlarından Köyceğiz Gölü' ne doğru bakan Lokman Hekim, gördüğü muhteşem manzara karşısında " İNSAN İSTESE DE BURADA ÖLEMEZ!" der. Teknemiz, sağında ve solundaki diğer tekneler gibi yemyeşil göl suları üzerinde sülünler gibi süzülerek Dalyan kanalı girişine ulaşıyor. Sağımızdaki yalçın kayalıkları ve solumuzdaki Dalyan mahallesinin ÂŞIKLAR YOLUNU, çevresindeki restoranları, kanal kıyısındaki köşkleri selamlayarak sağdaki KAYA MEZARLARI' nı izleyip fotoğraflayarak kanalda estetik reveranslar yapıp sazlıkların arasında beyaz sunalar gibi süzülerek yoluna devam ediyor. Bu arada Kaunos Antik Kentinin yan tarafındaki birden yükselen sivri tepenin üzerindeki antik duvar kalıntıları dikkatimizi çekiyor. Sağda DALKO' yu, solda Dalyan Kasabasını geride bırakarak yemyeşil kanal suyu üzerindeki teknemiz bir su yılanı gibi resmen kayarak yoluna devam ediyor ve Köyceğiz' den itibaren iki saatin sonunda İztuzu kumullarına ulaşıyor. Pek çok tekne burada durup yolcularını gölün ılık, Arşipel' in serin sularına bırakıyor. Ancak bizim tekne burada durmuyor ve sağa doğru kayarak tatlı suyla tuzlu suyun koklaşıp sarmaş dolaş olduğu boğazı geçerek denize doğru açılıyor. Artık, Arşipeli' n mavi, serin ve sonsuz sularındayız. Sağ yanımızdaki yamaçların önünde bembeyaz kumullarıyla bakir bir biçimde sere serpe uzanan kumullara teknemiz uzak geçiyor. Kaptana sorduğumuzda "Neden bu kumullarda kimseler yok, neden oraya girmiyorsunuz?" "Hocam, o kumullar çok ince ve bataklık şeklinde, oraya yanaşırsak teknemiz ince kuma oturur ve bir daha da çıkamayız!"  Diyor. Zaten biraz sonra da karşımızdaki adaya doğru ilerliyoruz. İlerliyoruz ama teknemiz sağdan soldan gelen dalgalarla hop oturup hop havalanıyor. Ancak kaptan bu dalgalara alışık olduğu için aldırmıyor ve devam ediyor. Biraz sonra da çok beklenen DELİKADA' nın önündeyiz. Teknemiz uygun bir kıyıya yaklaşarak halatla kayalarda tutunacak bir yer buluyor ve demirliyor. Köyceğiz' den çıkalı iki saati aşmış, saat 13.00' a gelmiştir. Burada yüzme ve yemek molası veriyoruz. Deniz suyu cam gibi pırıl pırıl temiz ve serin. Yüzme bilenler, kendilerini Akdeniz'in çılgın sularına teslim ediyorlar. Bir saatin sonunda buradan ayrılıp yeniden kanalı göle doğru geçip arka taraftaki göl sularında kıyıya demirliyor. Havlularımızı alarak kumsalı geçip ön kısımdaki deniz sularına girmek istediğimizde açıklardan gelen adam boyu dalgaların sahili alabora ettiğini görünce hevesimiz kursağımızda kalıyor ve dönerek arka taraftaki sakin ve ılık göl suyuna doğru yürüyoruz. Bu arada tuvaletlerin ve soyunma kabinlerinin bulunduğu dinlenme ve ihtiyaç giderme yerinde oturup zamanı değerlendiriyoruz. Buradaki markete göz attığımızda çayın ve küçük suyun 50 tl. Diğer gazlı içeceklerin ve tost türünden pratik yiyeceklerin 200 tl. ile 300 tl. Arasında fiyatlandığını görüyoruz. Burada otururken önümüzdeki bir levha dikkatimizi çekiyor. AKUT tarafından düzenlenip buraya dikilmiş. "Deniz Kaplumbağaları Araştırma ve Rehabilitasyon Merkezi" Burada ziyaretçilerin buraya geldiğinde kaplumbağaların sağlığı/korunması için neler yapması/yapmaması gerektiği ile ilgili bilgiler ve tavsiyeler belirtiliyor. Bir de bu kaplumbağaların üreme ve çoğalması için yaşam seyri veriliyor: "Nisan çiftleşme, İki ay Kuluçka Dönemi, Mayıs-Temmuz Yumurtlama, Temmuz-Eylül Yavru Çıkışı, 25-30 yıl Erginleşme. Kaplumbağa çeşitlerinden de örnekler verilmiş: Deri Sırtlı Deniz Kaplumbağaları, İribaş Deniz Kaplumbağası, Yeşil Deniz Kaplumbağası.

15.30 sularında başlayan dönüş yolculuğumuz, kanaldan göle çıkarken sol başta yer alan KAUNOS ÇAMUR BANYOLARI' nda bir saatlik mola veriyoruz. Burada da çamur ve sıcak su bulunuyor. Kişi başı giriş 190 tl. İmiş. Ancak tekne ile toplu girişlerde kişi başı 100 tl. Olarak anlaşmışlar. Sabah 10.00' da başlayan deniz turumuz akşam 19.00' da yine sabahki tekneye bindiğimiz kıyıda bitiyor. Anlaşılan bu turdan herkes memnun. Temmuz sıcakları sizi bunaltmışsa işte önünüzde bir fırsat, atlayın tekneye, veryansın edin yemyeşil sazlıklarda. Ücreti mi? 700 tl. İyi gezmeler, iyi yüzmeler.

NOT: Yazımıza bir de fotoğraf ekliyoruz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI