OTOPSİ.


                Değerli okurlar, gezme tutkumuzun yanında sınırsız bir de okuma tutkunuyum. Elime kitap almadığım bir gün hemen hemen yok gibidir. Bunun için de hiçbir yerde; hasta hanede, durakta, yolculukta, gece uykum kaçınca ' şimdi ne yapayım, nasıl vakit geçireyim?' diye bir sıkıntım olmaz. Hemen açar kitabımı okumaya başlarım. Böylece zamanın nasıl geçtiğini de anlamam. Bir kitap okurken bir okuyucunun "Ben hiç roman okumam, boş boş zaman harcamam" sözünden sonra ona hak verdim ve roman okumayı ikinci, hatta üçüncü sıraya koydum. Öncelikle Biyografi türünde eserler okuyorum. Biyografi yazarının 30-40-50-60 yıl yaşayıp edindiği tecrübeleri siz o kitapta birkaç günde okuyup öğreniyorsunuz. İkincisi daha çok Gezi Kitapları okuyorum. Böylece gezgininin gezip gördüğü yerleri siz, maddi bir harcama yapmadan ve zaman harcamadan yine birkaç günde okumuş ve o gezilen yerler hakkında bilgi sahibi oluyorsunuz. Üçüncüsü yeni bir şey daha öğrendim. Manisa' dan Mehmet Beşeri diye bir yazar/yayıncı gelmişti, köylere/mahallelere gitmiş ve köy çocuklarına kitaplar dağıtıyordu. Beni de rehber olarak yanına almıştı. Sohbetlerimiz sırasında " 25-30 bin kitap okudum!" demişti de kendimi zor tutmuştum. En azından "Atma Recep!..." diyerek karşılık vermiştim. "Atatürk, hayatı boyunca 3937 mi, 3997 mi (farklı kaynaklar) ne kitap okumuştu ve çocukluğundan beri okurdu" Bunu söyleyince " Hocam, 64 sayfalık kitap da bir kitaptır!" demişti de işi anlamıştım. Hocam, daha çok Çocuk Kitapları yazıyor ve satıyordu. 25 bin olmasa da epeyce okumuş olabilirdi. Çocukluğumdan beri okumaya düşkündüm ama en azından Atatürk' ün okuduğu kadar kitap okuyabilir miyim? Diyerek okuma hızımı artırmaya başladım ve 2002 yılından bu güne okuduğum kitapları tek tek bilgisayara yazıp arşivlemeye başladım. İlk yıllar 50-60-70 civarında kitaplar okurken BEŞERİ' den sonra okuduğum kitapların sayfa sayılarını düşürmeye çalıştım ve okuduğum kitap sayısı her geçen yıl artarak 120-150-170' leri bulmaya başladı. Bunların hepsi yıl yıl bilgisayarımda kayıtlıdır. İlk kez bu yıl İlçe Kütüphanesi, benimle birlikte birkaç kişiye/öğrenciye "Yılın En Çok Kitap Okuyanları" ödülleri verdiler. Aslında önceki yıllarda da çok okumuştuk ama o yıllar okuduğumuz kitaplar bilgisayara işlenmiyordu ve ne kadar kitap okuduğumuz bilinmiyordu.(Örneğin 9 Temmuz itibariyle bu yıl okuduğum kitap sayısı 66. Kütüphaneye son gittiğimde 6 kitap almıştım, bu kitaplar 15 günde okumak içindi. Bunlardan ikisi Can DÜNDAR' ın kitaplarıydı. Can DÜNDAR, çok VELUT (doğurgan/üretken) bir yazardır. Kendisi Siyasal Bilgiler, Basın/Yayın Mezunudur. Çok da güzel ve önemli eserleri var. Elimdeki kitaplardan biri "Benim Gençliğim" adını taşıyor. 11. Baskısını 2006 yılında yapmış. Daha sonraki baskılarını bilemiyorum. Her bir yazısı birbirinden güzel ve etkili. "OTOPSİ" adlı yazısını siz okuyucularımla da paylaşmak istedim. Şöyle:

                "Gençlerin bayramını kutlamakta geciktim. Bu gecikmeyi telafi için 23 Nisan' da herkesin koltuğunu çocuklara bırakma geleneğinden esinlenerek ben de 19 Mayıs şerefine bu hafta sütunumu çok genç bir makale yazarına emanet edeceğim. Yazarımın adı Ali Serkan EMİROĞLU.                   Burada bir kısmını aktaracağım makalesinde, doktor olan ablası sayesinde izlediği bir otopsi seansının izlenimlerini aktarıyor. Yazısının başlığı:

" 16 Yaşında Bir Gencin Otopsi Macerası"

"Loş odada ölüyü koydukları masayı getiriyorlar. Tekerlekli masanın üzerinden o cansız bedeni alıyorlar ve mermere koyuyorlar. Ve başlıyor. dananannnannnn.

"Masa, bir-iki metre önümde. Ölünün cinsiyeti erkek. 25-30 yaşlarında, siyah saçlı, beyaz, donuk renkli. "Adamın yüz derisini arkadan, ense derisini tutup öne indiriyorlar. Aman Tanrım. Adamın yüzü, boynunda duruyor. Sanki bir maske gibi! Pembe, beyaz etler. Kafatası ortaya çıkıyor. Ayakları sapsarı. Şimdi prize taktıkları prizin ucundaki testereyi görüyorum. (.) Biraz sonra kanlar. kanlar yarıklardan süzülüyor. Kapkara, mürekkep gibi kanlar. Kemik sesleri. Ve insan uygarlığının en müthiş silahı. En güçlü yok ve var edici: Beyin!... Kıpkırmızı bir top. Üzerinde kırmızımsı kıvrımlar var, solucan gibi. Beyin şimdi masada duruyor. Adama arkadan bakıyorum. Göz çukurları okunuyor. (.) Şimdi bu adam bir anda canlanıverse. Azrail ona ruhunu geri verse, acıdan kudurur diye düşünüyorum. Bu yarım insanın etrafta koşuşturarak insanlara saldırdığını, yardım istediğini görüyorum. Karnından dökülen iç organlarını elleriyle yerine tıkıyor. Bacakları kan içinde. Ve koridorun sonunda yığılıp kalıyor. (.) "Şu an odamdayım ve ben bu gün edindiğim bu tecrübeden çok olumlu düşünceler çıkardım. Ölümün ne olduğunu, aslında hiç de romantik olmadığını gördüm. Bu gün ben ölümle tanıştım. "Siz, siz olun, doğru dürüst ölün, kendinize sakın otopsi yaptırmayın. "

                Beğendiniz değil mi? Şimdi şoka hazır olun. Makalenin yazarı bu yazıyı yazdığında 16 yaşındaydı. İçini kavuran yazma tutkusuyla Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi' ne girdi. Bir yandan yazma yeteneğini geliştirmeye çalışıyor, gitar çalıyor, resim yapıyordu. Geçen Kasımda İzmir' de gözaltına alındı. Terörle Mücadele Şubesi'nde dövülerek sorgulandı. Polisler, öğrenci eylemlerinden uzak durmasını tavsiye ve muhbirlik yapmasını teklif ettiler. Reddetti. İnsan Hakları Derneği' ne ve Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak şikâyetçi oldu. 'Başıma bir şey gelirse bunun sorumlusu Terörle Mücadele Şubesi Polisleridir' dedi. Bu dilekçeyi yazdıktan 12 gün sonra okuduğu fakültenin tuvaletinde boğazından kayışla asılmış vaziyette bulundu. Bu, "ölümle ikici tanışması" ydı. Polis, intihar ettiğini açıkladı. Ailesi, 19 yaşında hayat dolu bir gencin intihar edemeyeceği gerekçesiyle "Otopsi" istedi. Üç yıl önce gözlem için girdiği ve kimselere tavsiye etmediği otopsi odasına bu kez cansız bedeniyle girdi. Yapılan otopside, solunum yoluyla bayıltıldıktan sonra asıldığı çıktı ortaya. İntihar etmemiş, öldürülmüştü. Bir makalesinde, "Yazdıklarımla" demişti, "aileme, özellikle de babama 'haklıymışsın' dedirteceğim." Babası, anısına yayımlanan kitabın (Çiçeğin gözü yıldızlardaydı, Etki Yayınları 1998) Önsöz'ünde "Haklıymışsın Serkan'ım" diye yazdı.

                Serkan' ın katilleri hala ortada yok. Belki bir yerlerde beyinleri alınmış yaşayan ölüler olarak "görev"e devam ediyorlar. Nice gençlik bayramlarına. Yukardaki alıntı, kitabın 2006 baskısından.

YAZARIN DİĞER YAZILARI