TURUMUZUN SON GÜNÜNDE SAMSUN'DAN ANKARA' YA "KURTULUŞ YOLU"NU İZLİYORUZ.


Ankara' nın taşına bak, Gözlerimin yaşına bak,

Biz düşmanı esir aldık, Şu feleğin işine bak.

Pek şanlıyız...

Ankara' dan uçan kuşlar, Aydın yaylasında kışlar.

Düşman bize teslim oldu, Kolu nişanlı çavuşlar.

Pek şanlıyız.

                Değerli okurlarım,  yedi günlük gezimizin son gününde öncelikle Yüce Önderimizi İstanbul'dan SAMSUN' a getiren BANDIRMA VAPURU' nu geziyoruz. Bu feribotun aslı yıllar önce jilet yapılmışsa da sonradan aynı ölçülerde yenisi yapılmış ve döşenerek hizmete sunulmuştur.  Vapuru ziyaret için gelenler o kadar çok ki, güç bela vapuru gezip fotoğraflayarak çıkabiliyoruz. Samsun' dan çıkıp Yüce Önderimizin Kurtuluş Savaşı' nı başlattığı 'KURTULUŞ YOLU' nu izleyerek  Ankara' ya dönüyoruz.  Samsun-Havza-Amasya yoluyla Ankara' ya dönerken yol üzerinde yine Anadolu' muzun köylerini, kasabalarını, kentlerini,  ovalarını, yaylalarını, dağlarını, tepelerini görüp izleyerek geçiyoruz. Yollarda belirli istasyonlarda durup çevreyle ilgili bilgiler ediniyoruz.  Amasya/Havza yakınlarında dinlenmek için durduğumuz "MOLA" tesislerinde gördüğümüz TÜRK BAYRAĞI, gönüllerimizi fethediyor.  117 metre bayrak direği yüksekliği,  40/50 metre boyutlarıyla ve kırmızı giysili, nazlı bir gelin gibi salınıp duruyor ve gelen geçen herkesin ilgisini çekiyor ve herkesi hayran bırakıyor. Anıtkabir' deki Bayrak ve direği bile bu kadar görkemli değil.  Artık bu BAYRAK' tan sonra hiçbir yerde "AAA AAA!!" yaparak bayrak fotoğrafı çekmem herhalde. Oranın yetkililerine " Bu Bayrak çok büyük, çok güzel, çok alımlı ama bu yükseklikte, bu rüzgârda çok çabuk yıpranır, ne kadar dayanıyor?"  diye sorduğumda " Bazen üç gün, bazen üç ay, hiç belli olmuyor, havanın durumuna göre değişiyor" dedi.  Bunu yapan ve masrafına katlanan işletme sahibini gönülden kutluyoruz. O'na helal olsun, diğer vatandaşlara/işletmecilere de örnek olsun.

                Öğle sonu 13.30 sularında indiğimiz Amasya' da önce Yeşil Irmak nehri kıyısı boyunca yürüyerek kenti dolaşıyoruz. Karşıdaki kaya mezarlarını, yalçın kayaların başındaki surları, aşağılardaki tarihi yapıları fotoğraflıyoruz.  Kıyı boyunca ilerleyerek Yüce Önderimizin Dava arkadaşlarıyla birlikte yapılmış grup heykelleri, Şehzadeler Şehrindeki Osmanlı Padişahlarının büstlerini görüp fotoğraflıyoruz.  Safranbolu ve Kastamonu'daki gibi bol ve küçük pencereli yöresel dokuya uygun evlerini görüp mest oluyoruz. Bu arada Yüce Önderimizin Amasya'da dava arkadaşları ve Ülkenin ileri gelenleriyle " Saraydüzü Mevkii 5. Kafkas Fırkası' nın karargâhı olan SARAYDÜZÜ Kışlası' nda AMASYA TAMİMİ' nin görüşülmesine başlandı. 21 Haziran 1919 günü başlayan görüşmeler, 22 Haziran sabahına kadar sürdü ve çok önemli kararlar alındı. Buna göre: "1-Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır", Bu cümle alınan, bütün kararların özeti ve bağımsızlığa giden yolun başıdır. Vatanın tamamı ve milletin istiklali tehlikededir. Hükümet merkezi itilaf Devletlerinin etkisi ve denetimi altında bulunduğundan sahip olduğu sorumluluğun gereklerini yerine getirememektedir. Bu durum,  milletimizi adı var,  kendi yok durumuna düşürüyor."  Daha bunun gibi birçok önemli maddelerden oluşan AMASYA TAMİMİ,  milletimizi kurtaracak kararların başında gelmektedir. "  yazısını heykellerin kaidesindeki levhadan alıyoruz. AMASEİA restoranda yöresel yiyeceklerden oluşan akşam yemeğimizi yedikten sonra BÜYÜK AMASYA OTEL' e yerleşiyoruz. Gündüz ki koşturmacadan dolayı yine erkenden odalarımıza çekilip dinlenmeye duruyoruz.  Ertesi günü uyandığımızda saat 06.30 sularıdır. Fotoğraf makinamızı alarak çarşıya yürüyoruz.  Akşam karanlığında çekemediğimiz görüntüleri gündüz kaydediyoruz.  Kahvaltıdan sonra hazırlanıp hep birlikte "HEDEFİMİZ ANKARA"  diyerek yola koyuluyoruz. Amasya çıkışında Ferhat' ın ŞİRİN' i için deldiği dağları, yardığı su kanallarını, kayaların başındaki,  yol kıyısındaki bahçede bulunan heykellerini fotoğraflıyoruz.  Amasya' dan sonra Anadolu' muzun,  kırsal alanları, çıplak tepeleri yine çevremizi almaya başlıyor. 10.30 suları ÇORUM' a vardığımızda rehberimiz, HİTİT/ETİ MEDENİYETİ ile ilgili bilgiler vermeye başlıyor. Anadolu' nun meşhur KYBELE/SİBEL heykelinden söz açıyor. SUNGURLU' ya doğru ilerlerken MAVİ OCAK' ta duruyor ve meşhur Kuru Fasulyesinden alıyoruz. 15.30 sularında Ankara' ya giriş yapıyor ve Ulus' ta Eski T.B.M.M. binası önünden geçip Gençlik Parkı ve Tren Garı önünden TANDOĞAN MEYDANI' na çıkıyoruz. Kızılay yönünden ANITKABİR' e arkadan dolanıyor ve daha yakından TÖREN ALANI' na çıkıyoruz.  Tepemizdeki sıcak güneşe karşın orta yerdeki TÖREN ALANI' nda toplanıp rehberimizin alnından terler akıtarak yaptığı ANITKABİR ile ilgili açıklamalarını dinliyoruz. Caner Bey,  askerliğinin son aylarını burada tercüman olarak tamamlamış. Onun için özel bilgiler veriyor bize. Alanda topluca fotoğraf çekildikten sonra bir başka gezi turuna yetişmek için bizden ayrılıyor. Hanım ve ben daha önce Anıtkabir' e geldiğimiz için genel hatlarıyla burayı biliyoruz. Ama yanımızdaki arkadaşlara göstermek ve yeniden görmek amacıyla Aslanlı yoldan girişe göre sağ baştan başlamak üzere bütün bölümleri tek tek dolaşıyoruz.  Özellikle ana binanın alt bölümlerindeki yazılar, fotoğraflar ve heykeller ziyaretçilerle dolup dolup taşıyor. Koridorlarda ilerlerken yürümekte ve bu alanları geçmekte zorlanıyoruz.  17 Ağustos günü öğle sonu Muğla'ya dönmek üzere ANITKABİR' den ayrılıyor ve otobüsümüze doğru üzgün/yorgun bir biçimde yürüyoruz. Gezide herhangi bir sorun çıkmıyor, olumsuzluk yaşanmıyor. Mutlu/mesut bir biçimde gezimizi tamamlayarak SILA mıza dönüyoruz. Gecenin 03.00' ında Muğla' da oluyoruz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI