İNANMAK, ÖNLEM ALMAYA ENGELLEMİYOR Kİ


Son yaşanan faciadan sonra kimi insanlar "kadere inanma" olgusunu öne çıkararak sorumluluklara başka tarafa atma çabasına girdi.. Neredeyse olay "kader inancı ile" öne çıkarılmak istendi. Hatta kimileri önce bu inancı taşıdığını vurgulama gereğini duydu. Başkalarını da bu inançtan yoksun göstermeğe kalkıştı. Bu olay  birileri için başkalarını suçlama fırsatı da getirdi. Kendini önlem alması gereken  kişi olmaktan çıkarıp önce inancı ile görülmesi gereken kişi konumuna getirmeğe çalışan yaklaşımları görüyoruz burada.. Olaya nerede ise kaza ve kadere inanmayanlar yarattı mantıksızlığına götürmek isteyenler bile var belli bir kesim içinde.

Kimseyi inanıyor veya inanmıyor diye yargılama yetkisi yok insanların. İnansa da inanmasa da kimseyi sorgulama yetkisi de yok normal hukuk koşullarında ve demokrasi anlayışında. Ama insanları görevleri gereği sorma hakkımız vardır. Bu kaza ve kader denilen neden acaba dünyanın başka yerlerinde bizdeki gibi işlemiyor? Örneğin ülkemiz bu tür kazalarda Avrupa'da birinci sırada yer alıyor.. Üstelik bu güne dek meydana gelen dünyanın en büyük maden kazalarından 5'i Türkiye'de yaşanmış. Bu alanda Avrupa'da birinci sırada yer alıyormuşuz.

Şimdi burada duralım ve soralım bakalım: Bu kader denilen neden bizleri vuruyor da örneğin Almanları bu kadar vurmuyor? çünkü Almanya'da 50 yıldan fazla ölümlü bir facia yaşanmamış bu alanda.. Bu kader denilen gelişmiş ülkelerin madenlerine uğramıyor mu ki hep yoksullarda ölümleri getiriyor? Gelişmiş toplumlarda değil de bizim gibi toplumlarda mı gücünü gösteriyor sürekli?

Olayı bu şekilde kadere bağlı olarak açıklamaya çalışırsanız inanç tartışmaları öne çıkar. Oysa tartışılması gereken kimin inançlı olup olmadığı değil de toplum adına alınması gereken önlemler yeterince alınmış mı alınmamış mı? Alınmadıysa bunun sorumlusu kimlerdir?  İnancı öne çıkaran bir tartışmada ne Soma ne Ermenek ne de Bartın'da yaşananları açıklayabiliriz. Sadece tartışmalar sorumlu olması gerekenlerin sorumluluk  gölgesinden korunmasına yarayacaktır.

Kader denilen ne zaman nasıl devreye girer? İnsanların seçeneksiz olduğu durumlarda yaşamak zorunda kaldıkları durumlarda ancak. Ama bir seçenek varsa orada kader değil görevlerin yapılmamış olması önce çıkacaktır. Yani insanların seçeneği olduğu zaman yaşadıkları olaylarda sorumluluk kendilerindedir. Bunu  kaderle açıklarsanız insanların yapması gerekenleri yapmamasının nedenlerini asla gösteremezsiniz. Kader ancak siz tüm önlemleri aldığınız halde yine de olayları önleyemiyorsanız , o zaman söz korusu olabilir.

Önlemleri kader kullandırmadı denilemez. Önlemleri almak zorunda olan insandır. Sayıştay raporunda önlemlerden söz edilmiştir. Demek ki işi kadere bırakmamış hukuk. O zaman kader tartışmalarının tam bir nedeni vardır. Sorumluluklardan kaçarak inançlara alemine sığınmak.. Bu ise hukuk devletinde olmaması gerekin bir durumdur..

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI