Bu büyük bilim insanımız Oktay Sinanoğlu; babası Büyükelçi olduğu için, 25 Şubat 1935, İtalya-Bari'de doğdu, 19 Nisan 2015, ABD-Miami'de öldü, Türk kimya mühendisi ve akademisyen... Kimya, moleküler biyofizik, biyokimya ve matematik alanlarında dersler vermiş, çalışma arkadaşları ona bu sebeple "Türk Dehası" ve "Türk Anştayn'ı" lâkaplarını takmışlardı... 1975 yılında özel kanunla Oktay Sinanoğlu'na "İlk ve Tek Türkiye Cumhuriyeti Profesörü" unvanı verildi... Ayrıca o, ünlü sanatçı 'Esin Avşar'ın da kardeşiydi...
TED Ankara-Yenişehir Lisesi'ni 'Birincilikle' bitirmiş, üniversite öğretimindeki başarıları nedeniyle hemen ABD üniversitelerine devlet tarafından gönderilmiş, oralardaki başarılarıyla da birçok önemli ödüller kazanmıştır!.. 1997'de Türkiye'ye dönmüş Yıldız Teknik Üniversitesi'nde 5 yıl daha çalışmıştır... Yazdığı birçok bilimsel kitap yanında, bir de dilimize dışarıdan girmiş bazı sözcüklerin 'Türkçe' karşılıklarını bulmuştur... Örneğin; "Tren = Hızlı Katar... Fast-Food = Hızlı yemek... Turizm = Gezim... Psikoloji = Ruh bilim..." gibi...
Neyse... Kısaca tanıtımını yaptığımız bu büyük ve ünlü bilim insanımızın çok önemli bir sözü-görüşü, şu günlerde internette sıkça dolaşıyor!.. Bütün dünyadaki insanların tükettikleri gıdalar için bakınız ne demiş: "Tohum satanlar aynı kişiler, hastalığa sebep olanlar aynı insanlar, hastalığa çare bulduğunu söyleyenler aynı kişiler, çare bulunduğu söylenen tüm ilâçları satanlar da aynı kişilerin şirketleri!.."
Bu söz var ya; bütün dünyaya tohum-ilâç satanları derinden sarsmıştı!.. Çoğunluğu 'Yahudi' olan bu İnsanlar ve Şirketleri; bugüne kadar kendilerine karşı çıkan, açıklama isteyen çoğu insanın birden ortadan kaybolduğunu, bazılarının tesadüf sonucu (!) trafik kazalarına kurban gittikleri iddia ediliyordu!.. Oktay Sinanoğlu da, ABD-Miami'de hastanede tedavi görürken, şu aynı tesadüfe (!) bakınız ki, orada aniden ölüverdi, ölümü hakkında da hiçbir rapor verilmeden, cenazesi Türkiye'ye gönderilmişti!..
Hepiniz TV'lerdeki 'Sağlık Programlarını' izliyorsunuz değil mi? Son yıllarda ne kadar çok çeşitli ve salgın hastalıklar başımıza geliyor, bunu hiç düşündünüz mü? Yıllardır "Ata Tohumu" dediğimiz tohumlardan vazgeçip; "Daha verimli ve daha çok kazandırıyor" diye, hep bu "Yahudi (İsrail)" tohumlarını kullanıyoruz değil mi? Peki, bunların Zirai İlâçlarını ve hastalandığımızda bize verilen aşı ve tedavi ilâçlarımızı kimler üretiyor? Bu Yahudilerin diğer dünya ülkelerindeki uzantılarının 'İlâç Şirketleri' değil mi? Son yıllarda bunca 'Kanser' vakası niye arttı!? Baş belâsı 'Kovid-19' nereden başımıza geldi!? Şimdilerde Afrika, Hindistan ve Çin'de yeni başlayan salgınlar, insanların şaka yapar gibi ölüvermeleri neyin nesi !? İşte bizim süper bilim insanlarımızdan biri olan merhum Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu da, yukarıda verdiğimiz sözleriyle tam da buna işaret ediyordu...
Şööyle bir düşünün; hani bizim o eski ince kabuklu, tabak gibi, bol çekirdekli, mis kokulu ve sulu, bir domates salatası yaptığımızda, suyu tabaktan dökülen o leziz domateslerimiz nerede? Maşallah her mevsimde, her türlü meyveyi bulabiliyoruz; asla lezzeti yok ama; devasa büyüklükte, güneşten ve topraktan nasibini alamamış, ama kilo çeken bu meyvelerin bize ne hayrı dokunacak ki !? Ne kavun, ne karpuz, ne patates, ne de salatalıklar eski tadında değiller!.. Buzdolabına koymanızla birlikte, birkaç günde çürüyüveriyorlar!.. Neden? Yahu bu meretlerin her şeyleri sunî-yapay-hormonlu-ilâçlı da, ondan böyle bozuluyorlar!.. Bunların sağlıksız ve insanlara her türlü derde saracakları belli değil mi? Üreticilerin ve satıcıların da tek derdi şu: "Pazara kadar dayansınlar, satılsınlar, ben kazanayım da, sonra ne olursa olsun?" düşüncesindeler...
Sizleri bilemem; ben Yaz aylarında epeyce mevsimlik meyve ve sebze kurutuyor, Kış mevsiminde asla domates-biber-salatalık-Yazlık meyve-sebze almıyorum, stoktaki besinlerimizle idare ediyoruz!.. Bu ne yahu; Şubat ayı ortasında domates-biber-armut-erik mi olurmuş kardeşim!? Yemesek, hepsinin mevsimini beklesek, bu yöntem daha iyi değil mi!? Sakin KOŞAR...