Eyy Karya'nın Mirasçısı Yatağanlılar !..

Eyy Karya'nın Mirasçısı Yatağanlılar !..

Umarım bu yazıyı, okuma-yazma bilen 7'den 77'ye bütün Yatağanlılar okurlar da, üzerinde yaşadıkları toprakların kadrini-kıymetini biraz daha iyi bilirler artık!..

Şimdiye kadar hiç değerini bilemediğimiz İlçemiz Yatağan ve çevresinin, aslında tarihi ve doğal olarak ne kadar eşsiz olduğunu artık lütfen anlayalım!.. Karya'dan bize miras kalmış bu tarihi ve doğal yerlerimizde, dünyada bir eşi-benzeri olmayan Gökbel Dağı, Kayaları, Marsyas (Çine) Çayı ve paha biçilemez halde çok verimli Ovaları var!.. Akçay, Pınarbaşı, Dipsiz, Gücük, Hisarardı ve Bencik Çayı var!.. Dağlarımızda çok çeşitli 'endemik bitkiler' var!..

Yaşam ve Ölüm Tanrıçası Hekate'nin ibadet kenti "Lagina" var, "Panamara" var!..Taa Suriye'den gelen Suriye Krallarından Seleucos'un oğlu  Antiochos'un, güzel eşi Stratonike'nin adına kurduğu, dünyada eşi benzeri bulunmayan ve hâlâ ayakta duran "mermer kent Stratonikeia" var!.. Eski Tanrılar ve Krallar bile buranın kıymetini bilip de gelmişlerse, bugün biz niye değerini bilemeyelim ki!?

Siz hiç Bozüyük ile Bağyaka Mahalleleri arasındaki vadileri gezdiniz mi? Ilıca Vadisindeki endemik bitkilerden kekik, dağ çayı, mersin, meşe, ardıç, tehnel, sümbül, sarı zambakları okşayıp kokladınız mı? Serin ve duru Bencik Çayı kenarına inip, sırtınızı yüce bir çınara dayayıp da orada soluklanırken, oranın en ünlü sanatçıları olan bülbül ve keklik seslerini dinlediniz mi? O berrak sularda sık sık karşınıza çıkan şarlaklara, küçüklü büyüklü şelalere eğilip de kaynak sularından kana kana su içtiniz mi!? Ya biraz yukarıdaki, okul sınıflarındaki karatahtalara benzeyen "Damlataş Kayasını" gördünüz de, binlerce yıldır bu kayanın kim için bu kadar gözyaşı akıttığını hiç düşündünüz mü?

Peki, tepelere çıkınca çevreye ve güzel dağlarımıza alıcı gözle iyice bir gözlemlediniz mi? Mermerciler ve madenciler yüzünden delik deşik edilmiş, adeta 'Çanakkale Harbi'nden çıkmış hale getirilen, hiç de ağaçlandırılmayan o tepeleri süzüp de, çevremizi kevgir haline getirdiklerini gördünüz mü!? Ya en güzel tarım arazilerinin göbeğine kurduğumuz üç hortumlu canavar durumundaki Termik Santralin, bu güzelim Cennetin içinde ne kadar rüküş, çirkin ve ne kadar lüzumsuz halde göründüğünü hiç düşündünüz mü!?

Bu üç hortumlu canavarı beslemek için 41 yıldır dağlarımızı ve birçok su kaynaklarımızı mahvettik, yetmedi mi artık!? Hani bu canavar en fazla 35 yılda susturulup lâğvedilecekti!? Aradan 41 yıl geçtiği halde, niye hâlâ dağlarımızdan sonra ovalarımızda 'Linyit Kömürü' arama çalışmaları yapılıyor!? Artık doğasına sahip çıkan akıllı devletler gibi, biz de neden "Rüzgâr ve Güneş Enerjisi" üretimine yönelmiyoruz!? Yarım asırdır onlarca Termik Santralin yok ettiği, sakat bıraktığı canlarımız yetmedi mi!? Biz Yatağanlıların ne günahı vardı da, 60 Bin insanımızın sağlığı, "Enerji Üretim Zayiatı" olarak mı görülmüştü!? Bu devlete vergisini veren, bu devlet için askerliğini yapan, çalışan ve üretim yapan, yeni nesiller yetiştiren biz Yatağanlılara layık görülen bu mu olmalıydı!?

Halbuki, yukarıda saydığım doğal ve tarihi yerlerimizin tanıtımı zamanında ve yeterince yapılabilseydi, insanlarımız daha birlik ve dirlik içinde olsaydı, bizim ilçemiz sokaklarında da yerli ve yabancı turistten geçilmezdi!.. Peki, artık vakit geçmiş sayılır mı? Hayır!..

Aziz Yatağanlılar; gelin bu işi bu sefer çok ciddi ve birlik içinde sahiplenelim!.. Sosyal medyada ve basın yoluyla ıvır-zıvır işlerle, boş siyasi gerilimlerle uğraşacağımıza, gelin bu işi nasıl yapacağımızı her gün tartışalım!.. Bakınız, Bozüyük'te peş peşe çevrilen TV dizileri sonunda Türkiye'nin her yerinden akın akın insanlarımız bu güzel köyümüzü görmeye hâlâ geliyorlar!.. Stratonikeia, Lagina, Panamara, Gökbel Dağı, Pınarbaşı, Ilıca Vadisi... gibi yerlerimizi iyice tanıtırsak, bunlara yabancı turistler de katılacaktır! Hele Pınarbaşı'nda her yıl bir 'Marsyas Müzik Festivali' yapılırsa, bizim başka hiçbir yatırıma ihtiyacımız da kalmaz!.. İlçe halkımıza, işadamlarımıza ve yetkililerimize bir kere daha duyurmuş olalım!..        Sakin KOŞAR...

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI