DOĞA VE EMEK DAYANIŞMASI İLE ÇÖZÜM MÜMKÜN


 

Milas'ta düzenlenen Uluslararası Katılımlı "Vahşi Madencilik, Termik Santraller ve Sağlık Etkili Sempozyumu"na katıldık.Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.

Özelleştirmeye karşı işçilerin, sendikaların halkla beraber yürüttükleri mücadelenin ne kadar haklı bir mücadele olduğunu acı tecrübelerle tanık oluyoruz.

İddialarımızın hepsinin şu anda yaşanmakta olduğunu üzülerek görmekteyiz.

Özelleştirme vurgundur,talandır,soygundur dedik.

Özelleştirme işsizliktir,pahalılıktır,ranttır, peşkeştir dedik.

"Enerji kamusal bir haktır,özel sektörün insafına bırakılamaz"dedik.

Madenler çevre ve insan sağlığına uygun şekilde kamu eliyle işletilmelidir,vahşi kapitalizm anlayışına teslim edilemez dedik.

Termik santraller ve onları besleyen Maden ocakları, devlet yatırımlarıdır yani halktan toplanan vergilerle yapılmıştır. Dolayısıyla bu tesisler şirketlerin kârlılığı  için değil, halkı önceleyerek halkın yararına çalışmalıdır dedik.

Çevresel, ekonomik ve sosyal etki alanının çok büyük olması nedeniyle, madencilik çalışmaları Devlet eliyle yürütülmelidir.Çünkü bu olumsuzlukları ancak devlet telafi edebilir dedik.

DOĞA, VAHŞİ MADENCİLİĞİN KÂR HIRSINA KURBAN EDİLİYOR

Tüm itirazlara rağmen  AKP iktidarı halkın malı olan termik santral ve maden ocaklarını özelleştirdi.

Sonuçta;

-Kamu ve topluma, yöre halkına artı yarar ve katma değer sağlanmışmıdır.? Hayır..

-Özelleştirme sonucu yapılan çalışmalar kimlere hizmet etmektedir.? Şirketler sermayesine sermaye katmaktadır

-Çevresel, ekonomik ve sosyal sorunlar giderilmiş midir?

Tam aksine artmıştır.

-Elektrik ucuzlamış,istihdam artmış mıdır? Tam tersi olmuştur.

Çünkü devletin önceliği doğal kaynaklardan yararlanmak, ekonomiye zincirleme katkı sağlamak, yöre ile barışık ekonomik ve sosyal politika izlenek, çevre ve insan sağlığına yönelik tedbirleri almaktır.

Şirketlerin önceliği ise tamamen kâr'dır.

Özelleştirmeler sonucunda doğal kaynaklarımız sermayenin kâr hırsı ile rant ve talana kurban ediliyor.

Üstelik sermaye sınıfı arkasına iktidarı da alarak işçi kardeşlerimiz ile köylümüzü karşı karşıya getiriyor.

İşçi ile çevreciyi karşı karşıya getiriyor.

Madenden emekli baba ile çevreci kızını karşı karşıya getiriyor.

Geçmişte bu oyunlara gelinmedi ve ve mücadele hepbirlikte bir yumruk gibi bir araya gelerek birlikte örüldü..

Baca gazı arıtma tesislerinin takılması bu ortak mücadelenin sonucudur örneğin.

Halkımızla,çevrecilerle,emek kesimleriyle ve yerel yöneticilerimizle birlikte halka ait olan değerlere sahip çıkıldı.

Şimdi de aynı birlikteliğe ihtiyaç var.

Sermayenin para kazanması için değil; emek, yaşam ve doğa için örgütlenip bir araya gelinmelidir.

Zeytinliğini kaybeden köylüyle, havası kirlenen işçinin, suyuna sahip çıkan köylüyle ormanını savunan ekoloji aktivistinin mücadelesi ortaktır ve ortak olmalıdır.

İşçi benim işim aşım ne olacak diyor ve ekmek derdinde, köylü benim zeytinim, yerim yurdum ne olacak diyor,çevreci buradaki ekoloji yok edilmesin diyor.Hepsi haklı ve meşru talepler.

Yapmamız gereken işçi ile çevreciyi karşı karşıya getiren,işçi ile köylüyü karşı karşıya getiren sermayenin oyununa gelmemektir.

Sermaye kârını aldıktan sonra bölgeye kirini cürufunu bırakıp gider.Ya burada yaşayanlar nereye gidecek?

Ya ekmeğinin peşindeki işçi ne olacak?

Tüm bunlara karşı ortak mücadele hattı örülmeli, doğa  ve emek için birlik olunmalı ve kamuya geçiş sağlanmalıdır.

Madenler hiçbir sınıfın ya da zümrenin emeği olmadan oluşan insanlığın ortak değerleridir. Ancak, kapitalist sistemde sermaye sınıfı, her şeyde olduğu gibi ortak müştereklerimiz olan madenlere de el koydu.

Madenlerimiz artık şirketlere rant sağlayan bir alan haline dönüştürüldü. Bu durumu kabul etmek mümkün değildir.

30 KEZ MADEN YASASI DEĞİŞTİRİLDİ

1985 yılında yürürlüğe giren Maden Kanunu, şu ana kadar 30 kez değişikliğe uğradı.

Yabancı sermayeye ve özel sektöre ayrıcalıklar sağlayan yasalar yürürlüğe sokuldu.

Ancak, uzun erimli enerji ve madencilik politikaları yerine piyasa önceliklerine göre ve şirketlerin çıkarına göre düzenlenmiş mevzuat ve uygulamaların çıkmaz sokak olduğu bir kez daha görüldü.

Plan ve Bütçe Komisyonunda çözüm odaklı en az 50'ye yakın konuşma yaptım.Hepsi tutanaklarda mevcut.

Sermayenin oyununu bozmak için, iktidarın önünü vahşi madenciliğe engel olmak için emekten, doğadan,sudan ve kamucu madencilikten yana olanların biraraya gelmesi elzemdir.

Çünkü  finalde  asıl dayak yiyen  Türkiye cumhuriyeti topraklarında yaşayan vatandaşlar oluyor,

Akbelenliler oluyor, asgari ücret olsun,sigortam olsun ama santralde işim olsun diyen işçi oluyor.

Bizler Akbeleni de korumak zorundayız,oradaki işçiyi de korumak zorundayız.

Bunu ancak ve ancak kamu sektörü çözer, özel sektör değil.

Daha önce parti yetkililerimize ve yerel yöneticilere, ilgili meslek örgütlerine ve sendikalara ve çevre örgütlerine önermiştim.

Emekten yana,çevre ve insan sağlığından yana bir enerji termik madencilik ve zeytincilik için  alternatif bir yasanın çalıştayını Muğla'da yapalım ve bunun üzerine mücadeleyi geçmişteki gibi hepbirlikte yükseltelim.

Çözüm yok mudur?

Bu bölgede kömür üzerindeki ağaca, sit alanına, su tablasına zarar vermeden yapılacak madencilik için tüm araştırmalar, testler ve uygulamalar kamu döneminde

yapılmıştır.

Kömür madenciliğinin etkileri ile ilgili geomekanik araştırmalar, uygulamalı sonuçlar, yüzeye konulan sensörler ile takip edilebilecek tüm çalışmalar mevcuttur.

Yeraltı üretim yöntemiyle doğaya daha az zarar verilerek kömür üretimi yapılabilir şeklinde kamu döneminde üniversitelere yaptırılan çalışmalar vardır.

Eğer çalıştırılacak ise üç termik santral için üretilecek kömür için havza madenciliği ile makro plânlama yapılması şarttır.

Soruna çözüm olacak madencilik yöntemlerini, çıkarılacak kömür ile zeytinliklerin, tarım alanlarının fayda - zarar tablolarını açıkça ortaya koymak gerekir.

TKİ döneminde Çamköy ve Karacahisar bölgesindeki su havzalarını korumak için kömürün 10-15 milyon tonluk kısmı topuk olarak bırakılması ve

su havzasına zarar verilmemesi için Hacettepe Üniversitesi'ne çalışma yaptırılmıştı.Bu planı uygular mı özel sektör?

Uygulamaz. Çünkü bu maliyet demektir.Bunu Kamu yapar.Çünkü önceliği kâr değildir.

ALTERNATİF MADEN VE ZEYTİN YASASI İÇİN MUĞLA'DA ÇALIŞTAY YAPILMALI

Ülkemizi madenciliğinin ihtiyacı, zeytin ağaçlarının sökülüp, ormanın kesilip, sınırlı rezerv alındıktan sonra, cürufun bölgeye kalacağı, ekosistemin alt üst olacağı, şirketin karını alıp gideceği, piyasacı günü kurtarma anlayışı değildir.

Ülkemiz madenciliğinin ihtiyacı, kamu eliyle yürütülen,planlı

programlı,işçi sağlığını temel alan, çevreyi koruyan bir madenciliktir. Böyle bir madencilik anlayışı, hukuksuz düzenlemelere dayanarak halk ile karşı karşıya gelmez.

Tek cümleyle, bu ülkede madencilik KAMU eliyle yapılmalı, doğayı ve

kültürel varlıkları korumayı öncelemeli, işçi sağlını temel almalıdır!

Diğer yandan madencilikte yazılı olmayan bir ilke vardır.

Maden Mühendisleri Odası'nın ısrarla dile getirdiği ve çağdaş

madencilik ilkelerinden biri olan "Yöre Halkının Onayı" ilkesi göz ardı edilmemeli, yöre halkına rağmen madencilik yapılmamalı,

madencilik faaliyetleri nedeniyle yerel halkın yaşam alanlarının ve yaşam standartlarının olumsuz yönde etkilenmesine izin verilmemeli, sağlıklı ve temiz bir çevrede yaşamlarını sürdürebilme hakları korunmalıdır.

Bu nedenle yöre halkının görüşü dikkate alınmalı ve sürece katılımı sağlanmalıdır.

Tüm bu ve benzeri konular, yapılacak olan çalıştay ile tüm taraflar ve halkın katılımıyla tartışılabilir ve uzun erimli, çözüm odaklı emek ve doğa birlikteliği ile sömürge madenciliğinin,vahşi madenciliğin dışında alternatif bir maden ve zeytin yasası hazırlanmalıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI