Evet, başlıktaki soruyu vatandaş soruyor.
Niye derseniz;
Gökova Ekoloji Meclisi'nin çağrısı ile 13 Aralık Cumartesi günü Akyaka orman kampındaki foruma katılmıştım.
Yaklaşık bir hafta önce Orman Bölge Müdürlüğü, kamp alanına birçok pankart ve tabela asmış.
Orman Kampı'nın kesim alanı olduğunu, yıkılma tehlikesi bulunan ağaçların kesileceği ve kaldırılacağı bilgisi verilmiş.
Vatandaşlar ise bunun arkasından başka bir şeyler çıkar mı diye teyakkuzda ve yaptıkları eylem ve etkinliklerle ön almaya çalışıyorlar.
Ula Belediyesi de konuyu yakından takip ediyor.
İktidar kesin korunacak alanlara kesin ranta açılacak alanlar olarak baktığı için,
vatandaş da sütten ağzı yandığından yogurdu üfleyerek yiyor ve tedbiri elden bırakmıyor.
1.Derece Doğal Sit ve ÖÇK Bölgesi olan Akyaka Orman Kampında " devrilen ağaçlar kesiliyor" dense de yüksek kapasiteli elektrik trafolarını ve bazı altyapı çalışmalarını gören vatandaş haklı olarak kaygılı.
Kaygının temeli ranta kurban edilme ihtimali.
Türkiye'den toprak alan ülkeler arasında Arap ülkelerinin öne çıktığı bizzat bakan geçmiş Tarım Bakanı Kirişçi tarafından daha önce açıklanmış ve arap şeyhlerine helikopterle satılacak yerler gösterilmişti.
Hâl böyle olunca Akyaka'nın gözbebeği Orman kampındaki hareketlilik karşısında da dilimize peleseng olan o soruyu soruyor vatandaş;
"Burası da mı araplara verilecek"?
Kendi topraklarında turist, kendi tarlalarında ırgat olma yolunda emin adımlarla ilerlediğini gören vatandaş ister istemez böyle düşünmeye başlıyor artık.
En güzel yerler ya yandaşlara ya da araplara peşkeş çekiliyor gözüyle bakıyor.
Yapılması gereken,bakanlık yetkililerinin Akyaka Orman Kampındaki çalışmalar için vatandaşlara net bir açıklama yapması ve bu bulanıklığın ortadan kaldırılması.
Vatandaş yoğurdu üfleyerek yiyor.
Çünkü; Memlekette talan edilmedik ırmak, yayla, orman, koy bırakmadılar. Üstelik ne yargı kararı tanıyorlar, ne evrensel değerleri.
Vatandaş yoğurdu üfleyerek yiyor, çünkü;
Muğla genelinde doğal sit alanlarının koruma derecelerinin değiştirilmesi ve büyük oranda düşürülmesi yani yapılaşmanın önünün açılmasına tanık oluyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Türkiye'deki doğal sit alanlarının büyüklüğünün yüzde 20 artırılarak 2 milyondan 2,5 milyon hektara çıkarılacağını savunmasına rağmen,Tarım ve Orman Bakanlığının verilerine göre doğal SİT alanlarının sayısının tescillerle 2.574 adede ulaşmasına karşın, toplam yüz ölçümünün yüzde 15 azalarak 2 milyon 86 bin hektardan 1 milyon 784 bin hektara düşmesine tanık oluyor ve hangi bakanlığa ibanacağız diyor.
Bakanlıkça, birinci derece doğal sit alanı olan Gökova Körfezi'nin koruma statüsünün nitelikli doğal koruma alanı olarak değiştirilmesine ve koruma statüsünde yapılan bu değişiklikle birlikte daha da artan insan faaliyetleri nedeniyle bölgenin ekosisteminin korunmasının imkânsız hâle gelmesine tanık oluyor.
"Sit alanı" tanımını daraltmak için "özel koruma statüsü" diye bir statü icat edilerek rant yaratmak için kademeli olarak bu yapılaşma adımlarının atılmasına tanık oluyor.
ve finalde 2018 yılında Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ve Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi'ndeki doğal sit koruma statülerini düşüren Bakanlar Kurulu kararına tanık oluyor.(Neyse ki Muğla Büyükşehir Belediyesi'nin açtığı dava sonucunda Danıştay tarafından bu karar iptal edilmişti)
Kısaca vatandaş itiraz etmese,iktidarın attığı adımlara karşı kaygılı davranmasa, bu nadir coğrafyanın betonlaştırılması, sularının kirletilmesi,hem doğasının hem de binlerce yıllık doğal yaşam kültürünün yok edilmesi içten bile değil.
Bundan dolayıdır
GÖKOVA ORMAN KAMPI DA ARAPLARA MI SATILIYOR?
Evet, başlıktaki soruyu vatandaş soruyor.
Niye derseniz;
Gökova Ekoloji Meclisi'nin çağrısı ile 13 Aralık Cumartesi günü Akyaka orman kampındaki foruma katılmıştım.
Yaklaşık bir hafta önce Orman Bölge Müdürlüğü, kamp alanına birçok pankart ve tabela asmış.
Orman Kampı'nın kesim alanı olduğunu, yıkılma tehlikesi bulunan ağaçların kesileceği ve kaldırılacağı bilgisi verilmiş.
Vatandaşlar ise bunun arkasından başka bir şeyler çıkar mı diye teyakkuzda ve yaptıkları eylem ve etkinliklerle ön almaya çalışıyorlar.
Ula Belediyesi'de konuyu yakından takip ediyor.
İktidar kesin korunacak alanlara kesin ranta açılacak alanlar olarak anladığı için,
vatandaş da sütten ağzı yandığından yogurdu üfleyerek yiyor ve tedbiri elden bırakmıyor.
1.Derece Doğal Sit ve ÖÇK Bölgesi olan Akyaka Orman Kampında " devrilen ağaçlar kesiliyor" dense de yüksek kspaditrli elektrik trafolarını ve bazı altyapı çalışmalarını gören vatandaş haklı olarak kaygılı.
Kaygının temeli ranta kurban edilme ihtimali.
Türkiye'den toprak alan ülkeler arasında Arap ülkelerinin öne çıktığı bizzat bakan geçmiş Tarım Bakanı Kirişçi tarafından daha önce açıklanmış ve arap şeyhlerine helikopterle satılacak yerler gösterilmişti.
Hâl böyle olunca Akyaka'nın gözbebeği Orman kampındaki hareketlilik karşısında da dilimize peleseng olan o soruyu soruyor vatandaş;
"Burası da mı araplara verilecek"?
Kendi topraklarında turist, kendi tarlalarında ırgat olma yolunda emin adımlarla ilerlediğini gören vatandaş ister istemez böyle düşünmeye başlıyor artık.
Yapılması gereken,bakanlık yetkililerinin Akyaka Orman Kampındaki çalışmalar için vatandaşlara net bir açıklama yapması ve bu bulanıklığın ortadan kaldırılması.
Vatandaş yoğurdu üfleyerek yiyor.
Çünkü; Memlekette talan edilmedik ırmak, yayla, orman, koy bırakmadılar. Üstelik ne yargı kararı tanıyorlar, ne evrensel değerleri.
Vatandaş yoğurdu üfleyerek yiyor, çünkü;
Muğla genelinde doğal sit alanlarının koruma derecelerinin değiştirilmesi ve büyük oranda düşürülmesi yani yapılaşmanın önünün açılmasına tanık oluyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Türkiye'deki doğal sit alanlarının büyüklüğünün yüzde 20 artırılarak 2 milyondan 2,5 milyon hektara çıkarılacağını savunmasına rağmen,Tarım ve Orman Bakanlığının verilerine göre doğal SİT alanlarının sayısının tescillerle 2.574 adede ulaşmasına karşın, toplam yüz ölçümünün yüzde 15 azalarak 2 milyon 86 bin hektardan 1 milyon 784 bin hektara düşmesine tanık oluyor ve hangi bakanlığa ibanacağız diyor.
Bakanlıkça, birinci derece doğal sit alanı olan Gökova Körfezi'nin koruma statüsünün nitelikli doğal koruma alanı olarak değiştirilmesine ve koruma statüsünde yapılan bu değişiklikle birlikte daha da artan insan faaliyetleri nedeniyle bölgenin ekosisteminin korunmasının imkânsız hâle gelmesine tanık oluyor.
"Sit alanı" tanımını daraltmak için "özel koruma statüsü" diye bir statü icat edilerek rant yaratmak için kademeli olarak bu yapılaşma adımlarının atılmasına tanık oluyor.
ve finalde 2018 yılında Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ve Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi'ndeki doğal sit koruma statülerini düşüren Bakanlar Kurulu kararına tanık oluyor.(Neyse ki Muğla Büyükşehir Belediyesi'nin açtığı dava sonucunda Danıştay tarafından bu karar iptal edilmişti)
Kısaca vatandaş itiraz etmese,iktidarın attığı adımlara karşı kaygılı davranmasa, bu nadir coğrafyanın betonlaştırılması, sularının kirletilmesi,hem doğasının hem de binlerce yıllık doğal yaşam kültürünün yok edilmesi içten bile değil.