İŞÇİLERİN ASGARİ ÜCRET MASASINDA OLMAMASI EKSİKLİK DEĞİLMİŞ


 

Kararların çoğunlukla hükümet ve işveren kesiminin oylarıyla alındığı, komisyonun gerçek anlamda adil ve demokratik bir yapıya kavuşturuluncaya kadar komisyon çalışmalarına katılmayacağını kamuoyu ile paylaşan Türk-İş, 24 Aralık 2024 tarihinden bu yana geçen yaklaşık bir yıllık sürede Komisyonun yapısı ve işleyişine ilişkin hiçbir iyileştirme yapılmadığı için 2026 yılı Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına katılmayacağını kamuoyuna duyurdu.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan da asgari ücret görüşmeleriyle ilgili "Masada işçi kesiminin olmaması çok önemli bir eksiklik değil" dedi.

Aslında iktidar penceresinden bakıldığında bakan niyetlerini açık etmiş.

İşçi temsilcisi olsa da olur, olmasa da olur; biz kararı çoktan verdik demek istiyor aslında çalışma bakanı.

İktidar unutmasın ki; İşçinin olmadığı masada adalet olmaz.

Adaletin olmadığı yerde ise gelecek kurulmaz.

Asgari ücret Türkiye'de çalışanlar için yaşamsal önem taşıyor. Neden?

Çünkü asgari ücret kelimenin dar anlamıyla artık asgari, sınırlı bir çalışan kesimini değil milyonları ilgilendiren ortalama ücret haline geldi.

Asgari ücretin ortalama ücrete dönüştüğü bir ülkede milyonlarca  emekçinin sofrasındaki ekmeği, ödeyeceği kirayı,faturayı, yaşam standardını belirleyen masada 'işçi olmasa da olur' demek, iktidarın işçiye bakış açısının ne olduğunun açık bir itirafıdır.

Asgari Ücret Tespit Komisyonunda alınan kararlar bağlayıcıdır ve işçinin hayatının en temel sınırıdır.

Anayasa'ya göre, ücret emeğin karşılığıdır ancak işçi ülkemizde emeğinin karşılığını alamamaktadır.

Asgari ücretin yetersizliği her gün artan pahalılık karşısında yoksulluğa neden olmaktadır.

Esas olan asgari ücretin ne kadar artacağı değil, ortalama ücretlere nasıl yansıyacağıdır.

Avrupa Birliği üyesi ülkelerde asgari ücret civarında bir ücretle çalışanların oranı ortalama yüzde 9 düzeyindedir.

Türkiye'de ise asgari ücret civarında çalışanların oranı 57'dir.

Asgari ücret artık pazarlık konusu edilmemeli, insana yakışır geçim şartları aile de esas alınarak belirlenmelidir.

TÜRK-İŞ Konfederasyonu tarafından, çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay, düzenli olarak yapılan bu araştırmanın 2025 Kasım ayı sonucuna göre;

Açlık sınırı 29.827,78 TL'ye,

Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı, yani yoksulluk sınırı 97.158,89 TL'ye,

bekar bir çalışanın 'yaşama maliyeti' de aylık 38.751,69 TL'ye yükseldi.

Kamuoyuna yansıyan bilgilere 2026 Ocak ayından itibaren geçerli olacak olan asgari ücret kasım ayı açlık sınırın bile  altında olacağını gösteriyor.

KONUŞULAN 1 KİLO ET PARASI

Yüzde 28 mi olsun yüzde 29 mu diye tartışıyorlar.

İki  oran arasında 1 kilogram et parası oynuyor.

İşçi 1 kilo daha fazla et yiyince çöken ekonomi mi olur?

Zaten belirlenecek  olan asgari ücreti şubat ayındaki maaşında alacak olan bir işçi daha cebine girmeden zaten enflasyona yenik başlayacak.

Türk-İş araştırmasına göre de dört asgari ücret tutarında aylık alsa bile yoksulluk sınırına dahi erişemeyecek bir asgari ücretli.

Bir ülkede asgari ücret açlık sınırının bile altında kalıyorsa; o ülkede ekonomi yönetilmiyor, insanlar yoksulluğa terk ediliyor demektir.

Dar ve sabit gelirli kesim enflasyonun nedeni değil mağdurudur. 

Enflasyon kadar ücret artışına gidilmesi, var olan olumsuz geçim koşullarının ve dolayısıyla yoksulluğun sürdürülmesi anlamına gelmektedir.

Milyonları "geçinme" değil hayatta kalma mücadelesine ve adeta yaşamayıp çile doldurmaya mahkum eden bu düzen, bir tercih meselesidir.

Bu tercihin adı da adaletsizliktir.

Gerekli ekonomik ve sosyal politikalar öncelikli olarak uygulamaya konulmalı, alım gücünü artıracak tedbirler alınmalı ve insan onuruna yakışan bir ücret belirlenmelidir

YAZARIN DİĞER YAZILARI