TURİZM İŞÇİSİ KADERİNE TERK EDİLDİ,KAYITDIŞI İSTİHDAM KADER OLDU.

TURİZM İŞÇİSİ KADERİNE TERK EDİLDİ,KAYITDIŞI İSTİHDAM KADER OLDU.

 

Turizm sektöründe kayıt dışı istihdamın yaygın olmasının  ve işsizliğin yol açtığı sorunlar artıyor.

Turizm işletmelerinde kurumsallaşmanın yeterince gerçekleştirilememesi, turizm sektöründe istihdama yönelik uzun ve kısa vadeli planların olmaması sektörde çalışanları olumsuz etkiliyor.

14.07.2025 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren yeni kanun düzenlemesi ile 4857 sayılı İş Kanunu'nun 46. maddesine, yalnızca turizm işletmesi belgesi alan konaklama tesislerinde çalışan işçileri kapsayan istisnai bir hüküm eklenmiştir. Buna göre, "işçinin hak kazandığı hafta tatili, yazılı talep veya onayıyla hak kazandığı günü takip eden dört gün içinde kullandırılabilir ve tatil günündeki çalışmaların günlük süresi fazla mesaiye dahil edilmez"

Bu düzenleme, Anayasa, İş Kanunu, Yargıtay içtihatları ve uluslararası çalışma normlarına aykırıdır; işçinin dinlenme hakkı, bedensel ve ruhsal bütünlüğü ile iş-özel yaşam dengesini olumsuz etkiler.

Özellikle kayıt dışı ve uzun süre çalışan turizm işçilerini dezavantajlı hâle getirir. Düzenleme, işverene ek esneklik sağlarken, işçilerin haklarını fiilen sınırlıyor.

TURİZM SEKTÖRÜNDE MEVSİMLİK İŞÇİLER GÜVENCESİZ BIRAKILDI

Mevsimlik çalışma, turizm sektöründe en yaygın istihdam biçimlerinden biri olup ülkemizde de sıkça uygulanmaktadır. Türkiye'de turizm faaliyetleri yaz aylarında yoğunlaşmakta, kış aylarında ise talep düşüşü nedeniyle birçok işletme faaliyetlerini daraltmakta veya geçici olarak kapatmaktadır.

Bu durum, mevsimlik işçilerin dönemsel olarak işsiz kalmasına yol açmakta; gelir güvencesizliği, sosyal hak kaybı, kayıt dışı istihdam ve iş-özel yaşam dengesinin bozulması gibi sorunları beraberinde getirmektedir.

Sezon dönemlerinde ise iş yoğunluğunun artmasıyla birlikte çalışma süreleri kimi zaman 12-13 saati bulmakta, haftalık çalışma süresi 60 saatin üzerine çıkabilmektedir.

Mevsimsellik ve geçici istihdam yapısı, işçilerin sigorta prim sürekliliği ve yıllık gelir planlaması açısından ciddi dezavantajlar doğurmaktadır. Bu nedenle, mevsimlik işçilerin kış döneminde yaşadığı işsizlik ve gelir kaybını azaltacak destek mekanizmaları oluşturulmalı, sigorta sürekliliği güvence altına alınmalı ve turizm sektöründe kayıtlı istihdam ile toplu sözleşme uygulamaları güçlendirilmelidir.

Böylece turizm emekçilerinin çalışma yaşamında güvence, sürdürülebilirlik ve sosyal adalet sağlanabilecektir.

TURİZM SEKTÖRÜNE YÖNELİK TÜM MEVZUAT YENİDEN ELE ALINMALIDIR

Türkiye'de turizm sektöründe yaşanan güvenlik ve iş sağlığı güvenliği aksaklıkları,yalnızca tesislerin kendi işleyişini değil, ülke genelinde turizme yönelik algıyı da doğrudan etkilemektedir.

Bu uygulamalarındaki zayıflıklar, özellikle uluslararası turistlerde Türkiye'nin güvenli bir destinasyon olup olmadığına dair soru işaretleri oluşturmakta ve bu durum rezervasyon tercihleri ile turizm gelirlerini etkileyebilmektedir.

Kartalkaya'daki Grand Kartal Otel örneğinde görüldüğü gibi, belediye ile ilgili bakanlık arasında ortaya çıkan yetki tartışması, turizm tesislerinin denetimi ve düzenlenmesi konusunda mevzuatta ve uygulamada boşluklar bulunduğunu göstermiştir. Bu tür belirsizlikler, tesis yönetimi, çalışanlar ve misafirler açısından karışıklığa yol açmakta; ayrıca kamu kurumları arasındaki uyumsuzluğun sektöre olumsuz yansımasına neden olmaktadır.

Turizm sektöründe özellikle iş mevzuatına ve dolayısıyla uygulamasına ilişkin bazı eksiklikler, iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının sahada istenen düzeyde uygulanmasını güçleştirmektedir. Çalışma düzeni, vardiya süreleri, acil durum planları ve çalışan güvenliğine ilişkin bazı kritik noktaların uygulamada net karşılık bulmaması, tesislerde güvenlik kültürünün tam olarak yerleşmesini engelleyebilmektedir.

Bu durum hem çalışanların iş güvenliği hem de misafirlerin güvenliği açısından risk oluşturabilmektedir.

İş sağlığı ve güvenliğinin turizm sektörüne özgü ihtiyaçları dikkate alacak şekilde güçlendirilmesi ve ilgili mevzuatın bu doğrultuda geliştirilmesi, daha öngörülebilir ve güvenli çalışma ortamlarının oluşmasını sağlayacaktır. Sahada karşılaşılan yetki belirsizliklerinin giderilmesi ve düzenleyici çerçevenin netleştirilmesi ise hem uygulama birliğini güçlendirecek hem de tesislerde güvenlik standartlarının yükselmesine katkı sağlayacaktır. Kartalkaya'da yaşanan örnek, bu ihtiyacın pratikte ne kadar belirgin hâle geldiğini göstermektedir.

Tüm bu nedenlerle, turizm sektöründe hem iş güvenliğinin hem de genel güvenliğin güçlendirilmesi ve iş mevzuatının net, uygulanabilir ve bütünlüklü bir yapıya kavuşturulması hem çalışanların hem misafirlerin güvenliği kadar, bugün uluslararası alanda sıkça sorulan "Türkiye güvenli bir destinasyon mu?" sorusuna güçlü bir yanıt verebilmek ve Türkiye turizminin geleceğini korumak için de artık zaruri hâle gelmiştir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI