BİONTECH ÜRETİCİSİ ŞAHİN: ".DÖRDÜNCÜ DALGA YAŞAYABİLİRİZ!"

 

 

BİONTECH ÜRETİCİSİ ŞAHİN: ".DÖRDÜNCÜ DALGA YAŞAYABİLİRİZ!" 

 

 

Merkez Kurşunlu cami restorasyonunu, Vakıflar Genel Müdürlüğü, 07/11/2019  tarihinde 1.5Milyon TL.ye 12/12/2020 tarihinde teslim edilmek üzere, bir firmaya ihale etmiştir. Ancak bugün tarih 20/06/2021 iş hala tamamlanıp ilgili Genel müdürlüğe teslimi yapılmamıştır. Şehrin tam orta yerindeki caminin çevresi inşaat kuralları gereği kapatıldığından, yurttaşın, içi de ruhu da, kararmış, "Artık bitirin şu işi be! Ülkede bu kadar zamanda, yeni cami yapılıyor." demeye başlamıştır.

 

Yıllardır izlerim. Ülkemizde hiçbir firma ihalesini üstlendiği bir işi, zamanında teslim etmeyi maalesef beceremez. Sanki bu bir alışkanlıktır. Çünkü sonradan bazı eksiklikler nedeniyle, ek proje yapılır, ek projeler içinde yeni ücret tahakkuk ettirilir! Başlangıçta bu eksikliğin neden düşünülmediği pek anlaşılmaz! Biz; sokaktaki yurttaş, bu işleri fazla bilmeyiz(!) Her bişeyi bilen büyüklerimizin işine de karışmayız. Vergimizi öder cambaza bakarız! Sorumlu yurttaşlıkta işte budur! Ama bazıları ihale işlerini karıştırır! Kime ihale edildi, kaça ihale edildi! Devlet garantili mi, diye merak eder. Sana ne be? Bir bilen varken, sana ne oluyor? İşte bu da, sorumsuz yurttaşın her şeye maydanoz olması durumudur. Çokbilmişliğin dik alasıdır! Ülkemizdeki acayip ve tuhaf işler, bu nedenle bir türlü bitmez!

 

Millet olarak karnımız ekmekle doyar. Geçmişten gelen ekmek alışkanlığı nedeniyle, bu yaşımıza kadar çeşitli tür ekmeği; çorbayı kaşıklarken, yemeğin suyuna banarken, çanağı sıyırırken yedik. Hepsi doğal(Gerçek anlamda) hepsi nefis, hepsi lezzetli idi. Günümüzdeki ekmekler bir başka! Konunun detayına girmeden; yanlışımızı, saflığımızı iş bilmezliğimizi, kuzuluğumuzu(Koyun demek biraz batıyor, ama kuzu denilince daha münasebetli düşüyor.) bu noktada belirtmek istiyorum.

 

Yıllar önce, ekmekler ve simitler satılırken gazete kâğıdına sarılırdı(Şu temizlik anlayışımızın inceliğine bakın. Çıplak elle ekmek tutmuyoruz!) Gazete kâğıtları da, matbaa mürekkebi dışında, bir temiz bir temizdi ki, sormayın gitsin(!) Nemli, kirli ve bodrumlarda biriktirilmiş, rengi sararmış, küf kokulu o gazeteler fırın ve simitçilere satılırdı. Gazetelerin yayım tarihi belki 15-20 yıllıktı.

 

Konuyla ilgilenince, (Yanılmıyorsam, o tarihlerde Hamle Gazetesinde yazıyordum) Köşemde değindim. Durum Belediye Başkanı Osman Gürün'e intikal edince, ekmek ve simitler el değmemiş temiz kâğıtlara sarılarak satılmaya başlandı.

 

Günümüzdeki ekmeğin öbür ucunda, ekşi mayalı ekmek var. Bu ekmek türü, şehrimize otobüsler marifetiyle başka şehirlerden getiriliyor (Şu ekmek sevgimize bakın!) ve bazı büfelerde satılıyordu. Bunu gören şehrin ekmek üreticileri, bir/iki yıldan beri, ekşi mayalı ekmeğin imaline başladı. Ancak bu türü üreten bazı fırınlardaki ekmeğin içi, tam anlamı ile kanarya sarısı!

 

Nasıl oluyorsa? Hayret etmemek mümkün değil! Tezgâhtar bayana sordum: "Hanımefendi bu ekmeğin içi, niye pasta gibi sapsarı?" Yanıt: "Bu ekmekler sarı buğdaydan yapılıyor!" Allahallah!? Devam ettim: "Koklayınca, içinde bazı koruyucuların olduğunu veya ekşi maya denilen maddenin, sunî maya olması nedeniyle koku ve sarı rengi bu mayadan oluştuğunu düşünüyorum. "Ne dersiniz?" Dediğimde: "Ben tezgâhtarım, bilmem fırıncı bilir!" dedi. Çünkü ekmekte acımsı bir koku var, tat ve lezzette bana göre makbul değil. Hani, hafızamıza kazınmış olan ve sadece ekmeğe özgü, o mis koku ve tat ekşi mayalı ekmekten alınamıyor!

 

Gelelim aşı konusuna. Aşı pazarımız çeşitlilik kazanınca çok rahatladı. Sağlık bakanı, bir söyleminde: ".bakanlık olarak günde 1Milyon aşılama kapasitemiz var. Bunu rahatlıkla başarabiliriz. Yeter ki, aşı bulunsun!" Demişti. Ne tekim aşılar bulununca günde bir milyonu geçen uygulama gerçekleştirildi. Ancak sayın bakandan şunu öğrenmek istiyorum: "Sayın Bakan! Aşı uygulaması nüfusun tamamını kapsaması ve her yurttaşın, zorunlu olarak bu aşıyı yaptırması şartı niye yok? Yurttaşın bazısı; aşılara güvenmediğini, bazıları bunun emperyalist ticari bir düzenleme olduğunu, bazıları da, aşının gelecekte insan beynine zarar vereceğine, Hükmü Karakuşi benzeri karar vermiş ve aşı "Olmamakta" diretiyor.

 

Bu yurttaş grubu küçük bir topluluk, yanıldıkları açık seçik belli! Hükümet, aşılama konusunu değerlendirerek, bunun zorunlu hale getirilmesini neden düşünmediğini, merak ediyorum. Bilim insanları ve BM: "Bu ciddi sağlık sorunundan kurtuluşun, tek yolu ve yöntemi aşı olmaktır" diye kabul etmişken, aşıdan kaçanlara ne denir bilmiyorum? Sanırım bu bir iğne fobisi! Ama bahanelerine diyecek yok(!) Devlet, bu yurttaşların; aileleri, evlatları ve geleceklerini düşünüp, sağlıklarını güvence altına almak için uydurma bahanelerine göre değil, ulusun sağlıklı yaşam hakkını göz önüne alarak, aşılanmalarını sağlamalıdır!

 

Çünkü Biontech üreticisi Dr. Uğur Şahin: ".eğer dikkatli davranmazsak dördüncü dalga yaşayabiliriz!" Uyarısı yapıyor! Dikkatli davranma konusunda, ülkemiz yurttaşının üzerine gelebilmiş yoktur, bu bakımdan rahatız(!)

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI