GERENTE GENERAL

GERENTE GENERAL


GENEL müdürlükle filan bir ilgisi yoktu. Sıradan bir yurttaştı, ama cebi paralı biriydi! Aklı fikri ve takıntısı Genel Müdürlük idi. Bunu kafasına neden takmıştı kendi de bilmiyor ve açıklayamıyordu. Babasının orta ölçekli ve 5 personel kapasiteli, yerel halka hitabeden işyerinde kendisi için böyle bir görev ihdas edip, kartvizit bastırmak isteyince; onu çok seven(!) candan arkadaşları(!) yakın dostları(!) “…Türkçe yazdırma, yoksa sen nerenin genel müdürüsün? Diye sorarlar onun için en iyisi, yabancı dille yazdır.” Diye aklını çelmiş. “Üstelik yazılanı kimse anlamaz” diye de eklemişler. Önce merak etmiş sonra sormuş: “Nasıl yani?” Sorusuna: “Gerente General yazdır, hava basarsın” cevabı verilmiş ve devamında: “Kartviziti gören kişi: Matbaada yanlış basmışlar, herhalde (Garanti General) demek istiyor diye düşünür.” cevabını alınca: “İyi de” (Garanti General) “Ne demek diye sorarlarsa ne diyeceğim?” Sorusu ile merakını gidermek isteyince, arkadaşı sokak ağzı ile: “Yahu sen de, takkenin oturacağı tas’ın duvarları çok kalın(!) Bırak onu da herkes aklının erdiği kadar düşünsün. Sen böyle mevzuya girme, sonra kırmızı ışıkta takılırsın, marş basmaz! İçinde general olunca; sağlamcı arkadaş, delikanlı adam, baba adam derler, sen ona bak!” Diye cevaplandırılınca, “Haklısın(!)” deyip inanmış ve kartvizitini de: “Gerente General” yazdırmış…

YURDUMUZ yurttaşının bazısı namı ile tanınır. Her ilde, ilçede ve mahallede bile bu nam’lılara rastlanır. Örneğin: Biri için; kaba saba, vurdulu kırdılı, beli silahlı, kabadayı edalı: “Kodum mu oturturum” ağızlı, fiziki gücü yerinde, aklı bir karış tepede, kendini; kendine benzeyenlere kabul ettirenin nam-ı diğerine, eskiden “Kabadayı” denirdi…

ÖTE TARAFTAN; korkmaz ürkmez gibi görünüp, konuşurken ağzından çıkanı kontrol etmeyen ve ara sıra sert tavrı ile karşısındaki kişilere diş gösteren, ama ”Höyt” denildiğinde “Tamam bilâder bi daha senin kuyudan su içersem, adam değilim!” diyen sertimsi erkek de, mecazı anlamda “Efe” diye anılırdı.

BİR BAŞKASI için; gittiği bir yerde mutlaka bir olumsuzluğa neden olduğu için “Kademsiz” sıfatı, yakıştırılır. Bu sıfat kişinin adı ile birlikte telâffuz edildiğinden, onun namı olur… Diğer taraftan saçlarındaki bir tutam beyazlıktan veya elindeki ufak tefek şeyleri çoğu kez kırıp dökmekten ötürü “Sakar” adı nam olarak yapıştırılan kişi de, bu gezegenden öbürüne nakli mekân edinceye kadar, bunu ismi ile birlikte taşır, hep bu namı ile anılıp tanınır.

ÇOĞALTILMASI mümkün olan nam’lar arasın da, şimdi o kartviziti ile o kişi de: “Garanti General” veya sadece “General” olarak bellenip yakın çevresinde telaffuz edilmeye başlanacağından bir süre sonra yaşamı boyunca öyle anılacaktır.

YURDUMUZ yurttaşının yabancı dil hayranlığı şaşılacak boyutlara erişmesine rağmen, bu hayranlık hiç kimsenin umurunda değil. Oysa durum sevinmemiz için yeterli(!) Çünkü böyle olunca kendimizi Avrupalı filan sanıyoruz(!) Hangi dil kökeninden acaba diye merak edip bakmadan; işini, adresini, kartvizite: “Görüntümü değiştirir, havam olur” diye yabancı dille yazdırmak ne derece doğrudur bilmiyorum(!)

İZMİR de tanıdığım bir ailenin; sürekli çalışmayan, öğleye kadar uyuyan, uyandığında otomobili ile kahvaltıya gidip, kelle paçayı löpürdeterek yiyen, akşam olunca da, çok sevdiği(!)  arkadaşlarını etrafına toplayarak birlikte kafa çeken biri… Bu bir Gerente General. Dostlarının olumlu ve mükemmel yol göstericiliği(!) onu memnun ve mutlu ettiğinden: İş tanımı için Portekizce: “Gerente General” yazılı kartvizit bastırmış! Tahmin ettiğiniz gibi Türkçe anlamı: “Genel Müdür!”

KENDİSİNE: “Oğlum! İşyerinizde senden başka kaç müdür var?” diye sordum. Yanıtı: “Bizde müdür filan yok, çalışanların hepsi işçi” Deyince: “Eee… Sen nerenin Gerente Generalisin? Bu bilmediğin yabancı dilde kart bastırmak neyin nesi? İhracatçı mı oldun? Bu ne demek?” diye biraz öfkelenerek sordum. “Tık” yoktu. “…hemen, bu kartvizitleri kaldır ve kendine sadece ismin yazılı bir kart yaptır!” Diye uyardım. Bakalım ne yapar! Yabancı dille yazılan mekân tabelalarından sonra, şimdi de kartvizitlere yazılmaya başlandı. Eksikliği varmış gibi, yeni yabancı sözcüklerle tanışmayı sürdürüyoruz. Yarım asır sonra dilimize daha ne kadar sözcük katılır bakalım!? 

YAZARIN DİĞER YAZILARI