ŞOROLOPCULARLA HER ZAMAN VE HER YERDE KARŞILAŞIYORUZ.

MART ay’ı içindeki günlerin birinde, sabahın erken vakti Muğla’dan beş saatte ulaşılan bir il merkezine gittik. Akşam dönerken, kuruyemiş satan büyükçe bir işyerine uğradık. Bir şeyler aldık. Alışveriş yapanlar ücreti nakit ödüyor, kasiyer de: “Allah bereket versin, güle güle, yine bekleriz.” Diyerek müşteriyi gönderiyordu. Sıra bana geldi, ödeme yapmam gerekirken birkaç şey daha alacakmış gibi raflara göz atmaya yöneldim. Müşteri bir taraftan giriyor, alışverişi tamamlayıp çıkıyordu.

 BEN oyalandıkça, tezgâhtarın biri de ara sıra: “Efendim, buyurun başka bir ihtiyacınız varsa, hazırlayalım!” Uyarısı yapıyordu. İçerisi kalabalıktı, personel paket hazırlamaktan, başını kaldıramıyordu. Aşağı yukarı 15dk. Öylesine oyalandım. Kasiyer kimseye belge vermeden, “Allah bereket ver sin”le durumu idare ediyordu. Aldığı ücreti kayda geçirmiyor, böylece KDV’ler işyerine kalıyordu. Zaten oyalanmaktaki amacımda, bu idi. (Bu arada vergi mükellefi sorumluluğunu yerine getiren esnafı tenzih ederim.) Ama “Rabbena hep bana” diyene de, devlet kendi bilsin diyorum.

 MAALESEF 15-20dk zamanda 25-30 kişiden hiç kimseye alışverişten sonra belge verilmediği gibi, kartla alışveriş de yapılmıyordu. Dolayısı ile ülkemiz yurttaşının çoğunluğu; adamsendeci, boş verici, bana neci yapısı ile: “Fiş istemiyor ve neden vermiyorsun?” Diye sormuyor, böylece ödenen ücretteki KDV’ler, işyerinde kalmasına yardımcı oluyordu.

 SONUNDA sıra bana geldi, artık gözlemimi bitirdiğimden banka kartımı uzatınca, kasiyer: “Beyefendi, pos cihazı arızalandı henüz tamir edilip gelmedi, özür dilerim nakit rica edeceğim” deyip, personele döndü danışıklı dövüşü sahneye koydu:“Ben size, müşteri fiş isterse zor durumda kalırız demedim mi?” Diye gürledi, kuyruktaki müşteri de sahnelenen oyunu seyrediyordu. Gösteri bitince: “Üzülme hemşerim, makbuz kesiver!” Deyince: “Ağbeciğim, muhasebeci sabahtan makbuzları istedi, gönderdik. Hepsi muhasebecide” Diye yanıtladı. O zaman Fatura dedim: “Şimdi söyledim ya, makbuz da, fatura da muhasebecide. Tamamını gönderdik, yarın gelin istediğiniz kadar vereyim.” Dedi.

 BİR başka işyerinde, pos cihazı olmasına rağmen, bir kenara koyup kullanmayan, “Niçin kullanılmıyor?” diye sorulduğunda da: “Sık sık arızalanıyor efendim, biraz sonra yenisini getirecekler(!)” Deyip, müşterisini “An” itibarı ile atlatanla, bir başka mekânda, kartı cihaza takıp çıkararak ücreti çekmeye çalışan, ama “Telefonda bir arıza var herhalde” diye mırıldanan ve çalışanlarına: “Yahu ne oldu bu telefona gene?” dedikten sonra bankaya ulaşamıyoruz(!)” Diye parayı nakit alan ve belge vermeyenlere de rastlanıyor. (Bu ülkede; Cennette arsa, Cehennem ateşine dayanıklı kefen, uçan halı, yerli malı Himalaya tuzu ve buna benzer cingözlük ürünlerini pazarlayanlar, bitmedikçe…)

 DİĞER taraftan, aynı şehirde o gün akşam dönüşü iyice bir lokantada yemek yedik, üç kişi için hatırı sayılır hesap geldi. Lokantacı, işi müşteri memnuniyetini dönüştürüp “Efendim, afiyet olsun. Beğendiyseniz seviniriz ve dostlarınıza tavsiye etmenizi rica ederiz, beğenmediyseniz hatamızı söylemenizi bekleriz.” Deyince: ”Yurdumuzda ne mükemmel lokantalar var, maşallah(!)” diye aramızda mırıldanmamıza neden oldu. Bir de gelen ücretin 20 lirasını iade edince, sokak ağzı ile: “Kıyak yaptı(!)” Ama haklı çıktı. Çünkü nezaketli davranışa teşekkür etmekten, belge istemeyi unuttuk.

 LOKANTACININ, görünür yerde pos cihazı yoktu, parayı aldı çekmeceye koydu. İade 20 TL’yi de garsona verdim. Müşterisine iyi davranan; efendi, saygılı ve güler yüzlü görünümü ile işi: “Fiş isteme benden, buz gibi soğurum senden” demeye getirmişti, sonra farkına vardık! Sonuçta: Vergi iade sistemi kaldırıldığı için, yurttaş fişten bir çıkar sağlamıyor ve bu nedenle fişi de almıyor, esnafta istenmeyen fişi vermeyi unutuyor(!)

 DÖNELİM kuruyemişçiye, sonunda kuruyemiş için nakit ödemeyi yaptım. Bana da: “Allah bereket versin” Deyince: “Kusura bakma hemşerim. Allah sana bereketlice veriyor da, sen KDV’leri devlete veriyor musun merak ediyorum? Kurumsallaşmayan pek çok iş yeri sizin gibi fiş vermiyor.” dedim. Hemen atladı: “Biz KDV’yi kuruşu kuruşuna öderiz. Biz; dürüst namuslu ve Allah’tan korkan esnafız.” Deyince: “Evet. Müşterilerine vermediğin fişten, makbuzdan ve faturadan anladım(!)” deyince, yüzüme baktı ve yanaklar elma gibi “Kızarmadı!”

 DOLAYISI ile bu ve buna benzer on binlerce işyerinde, günde milyonlarca kişi alışveriş yapıyor. Pos cihazı kullanılmadığından belge verilmiyor, aldığı para kayda geçmediğinden de, 2007 yılından beri bazı iş yeri sahiplerinin ödemediğini düşündüğüm KDV miktarı kim bilir hangi rakama ulaştı?

 DEVLET “Önce alışveriş sonra fiş” sistemi ile düzenli topladığı KDV’lerin bir kısmından sanki vazgeçti? Otokontrol sistemini ortadan kaldırarak, Katma Değer Vergisini de bu nedenle tam anlamı ile ve eksiksiz tahsil etmediğini sanıyorum. Gerçi ülkemizde vergi kaçırmak gibi bir sorun yok(!) Ama KDV’leri, ham hum şorolop edenlerle, her zaman ve pek çok yerde karşılaşıyoruz. İşte bunun için ”Önce alış veriş, sonra fiş” sistemine yeniden dönülmesinin ülke için yararı olacağına inanıyorum.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI